1.8.2021
İnsanlığın ortak doğal mirası olan ormanlarımız son bir hafta içinde artan ve neredeyse bütün Ege ve Akdeniz bölgelerini içine alan yok edici büyük yangınlarla karşı karşıyadır. Millî servetimiz, atalarımızdan devraldığımız mirasımız ve gelecek kuşaklara emanetimiz olan ormanlarımızın yanıyor olmasından derin üzüntü duyuyoruz.
İlgili kurum ve kuruluşların üstün gayretleri ve halkın olağanüstü desteğine rağmen kontrol, söndürme ve soğutma çabaları ne yazık ki tam karşılığını bulmuş değildir. Beklentimiz ve temennimiz en kısa zamanda afetin son bulması, yangınların en az zararla atlatılması, ormanların ve çevre yerleşimlerin kalıcı güvenliğe kavuşmasıdır.
Çok sayıda ve yangınların hepsinin birden başlaması, özellikle turizm bölgelerinde yoğunlaşması dikkat çekicidir. Sebeplerinin ve kaynaklarının güvenlik birimleri tarafından araştırılacağından ve gerekli tedbirlerin alınacağından şüphemiz yoktur.
Ülkede derin üzüntüye yol açan bu yangınlarda yaşanan kuraklık ve yüksek sıcaklıkların önemli bir etkisi olmakla birlikte, afet nitelikli yangınlarda iklim değişikliğinin tek sebep olarak görülemeyeceği, başka faktörlerin de dikkate alınması gerektiği açıktır. Bu durum benzer durumlar üzerine yapılan UNESCO değerlendirmelerinde ortaya konulmuştur.
UTMK olarak vurgulamak isteriz ki, yangınlara maruz olan doğal mirasımız olan ormanlar yalnızca “ağaç topluluğu” ve bizlere yeşil görüntü sağlayan varlıklar değildir. Ormanlar, içinde barındırdığı mikroskobik olanlardan başlayarak metrelere ulaşan boyuttaki canlılar, kuşlardan böceklere, kurtlardan geyiklere, kaplumbağalardan kirpilere kadar hayvanlar ve mantarlardan yosunlara kadar çok çeşitli orman altı bitkileri ile oluşumu ve gelişimi uzun zaman alan bir “ekosistem”dir.
Aldığımız oksijeni sağlaması ve atık olarak havaya verdiğimiz karbondioksiti tutması yanında, BM 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinden olan “karadaki yaşam’ın” ve biyoçeşitliliğin temel taşıdır. Bilinmelidir ki, ormanlar, bulundukları yer neresi olursa olsun bütün insanlığın ortak değeridir, çünkü ormanların ürettiği ve yaşamamızı sağlayan oksijen yerel değil, dünyamızın özelliği ve evrende benzersiz olan atmosferin içinde ve onun parçasıdır. Yanan her orman, insanlığın ortak gökyüzünün, ortak atmosferinin yanması ve yok olmasıdır.
Yangınları söndürmeye çalışan görevliler ve gönüllüler millî oldukları kadar insanlığın ortak kahramanlarıdır. Onlara çabaları için teşekkür ediyoruz. Yangınlarda hayatını kaybedenlere rahmet, yöre halkına, ülkemize ve insanlık âlemine baş sağlığı diliyoruz.
UNESCO TÜRKİYE MİLLÎ KOMİSYONU YÖNETİM KURULU
Orman Yangınları: Kirlilik Döngüsünde İkinci Perde
Hazırladığımız uydu görüntüleriyle, yangınların neden olduğu toksik havanın güney kıyılarımızdan Akdeniz’in karşı tarafına doğru sürüklendiğini görmüştük. Bu bir nebze de olsa diğer şehirlerimiz için iyi haberdi. Fakat, MGM’nin toz taşınımı uyarısı tehlikenin hala uzak olmadığını gösterdi. Çanakkale, Balıkesir, İzmir, Aydın ve Manisa her yıl düzenli olarak Afrika’dan taşınan toz bulutları ve orman yangınlarının getirdiği kirli hava baskısı altında kalıyor.
Copernicus Atmosfer İzleme Servisi’nin hazırladığı CAMS partikül dağılım tahminleri ise küresel bir krizin, insanlığı nasıl köşeye sıkıştırabileceğinin adeta bir kanıtı! Tahminler 5 Ağustos itibarıyla biomass (biyokütle) yanması kaynaklı partikül kirliliğinin, ülkemizin batı kıyılarını vurduğunu gösteriyor. Biomass kabaca bitki, ağaç vb materyallerin yakıt gibi kullanılması anlamına geliyor. Hatta, Avrupa’da enerji dönüşümünü, termik santrallerini yakıt ihtiyacını kömür yerine biomasse çeviren korkunç bir yaklaşım da mevcut. Yani, Yunanistan’daki orman yangınlarının zehirini, MGM uyarısında da belirtildiği gibi Çanakkale, İzmir, Balıkesir ve hatta İstanbul’da, bizim de soluduğumuz bir ihtimali doğuruyor. Projeksiyondaki görüntüleri biraz ileri sardığımız zaman, Güney’de Muğla ve Antalya kökenli yangınlardaki salımların, değişen meteorolojik koşullarla birlikte, ülkenin kuzeyine doğru yöneldiğini gösteriyor.
Bu noktada, taşınan kirliliğin atmosferle mi sınırlı olduğunu yoksa yeryüzü seviyesine mi etki yaptığını anlamak için hava kalitesi ölçüm istasyonların verilerine danışmak gerekir. Mesela, uyarı kapsamında olan Çanakkale’de toplam 5 istasyon bulunuyor. Partikül Madde 10 seviyelerine 5-6 Ağustos tarihlerinde göz attığımız zaman, ölçüm yapan istasyonlarda, minumum 12 maksimum 50 mikrogram arasında değişen bir artış görünüyor. Şehirdeki bütün istasyonların söz konusu taşınımların olduğu dönemde, farklı seviyelerde yükselme trendine girmiş olması, kirliliğin sadece atmosferle sınırlı kalmadığına dair bir izlenim verebilir.
Çanakkale’deki benzer bir yükseliş trendini, MGM’nin uyarı kapsamındaki bir diğer şehir olan Balıkesir’de de görmek mümkün. Burada, PM 10 için kurulu 5 istasyon kirliliği takip ediyor. Aynı zaman aralığında, PM 10 istasyonlarının hepsi bize minimum 22, maksimum ise 51 mikrogramlık bir artış olduğunu gösteriyor.
Partikül madde kirliliği farklı boyutlarda ortaya çıkıyor ve pek çok sağlık riskini de beraberinde getiriyor. Yangın bölgelerinde ise riskin boyutunu kelimelerle tarif etmek mümkün değil. Bakanlığın verilerine göre, 7 Temmuz sabah saat 3 sularında, Aydın’daki PM 10 kirliliği 1234,0 mikrogram gibi inanılmaz seviyelere çıktı. Çek Cumhuriyeti merkezli özel bir meteoroloji firmasının verileri ise Muğla civarında PM 2.5 seviyesinin 412 mikrogram seviyelerine çıktığı noktalar olduğunu da gösteriyor. Haritada kirliliğin yükseldiği bölgelerin, yangının genişleme alanıyla paralel gittiğini görebiliyoruz.
Birleşik Devletler’de 27 farklı topluluk üzerinde yapılan gözlemler, günlük 10 mikrogramlık bir PM 2.5 artışında, hava kirliliği temelli ölüm riskinin % 1.21 yükseldiğini ortaya koymuştu. Bütün bir hafta boyunca,yangın bölgelerindeki ardışık günler, ardışık saatler arasında 100’lerle 1000’lerle ifade edilen artış parametreleri, tehlike sınırlarını zorluyor. Bu da Tabipler Odası’nın hava kirliliği konusundakine tavsiyelerine her zamankinden daha fazla kulak vermemiz gerektiğini anlatıyor. Eğer dumanlardan kaçamıyorsanız, aşağıdaki adımlar sağlığınız için çok önemli, daha fazlası TTB’nin hazırladığı bilgi notunda, burada!
TTB’nin önerileri:
- Kapalı devre solunum cihazınız yoksa, seçtiğiniz maskenin filtre sistemi oldukça kritik. Toz maskelerinin yeterli olmadığını bilerek, N-95 ve P-100 tipi maskeleri tercih edin.
- Eviniz dumanlara çok yakın ise kendinize bir temiz oda oluşturun ve izole bir yaşam alanı kurgulayın.
- Kurduğunuz temiz odanın havasını kirletecek cihaz ve faaliyetlerden kaçının.
- Tahliye durumu söz konusu değilse, evde kalın.
- Tahliye planı yaparken, zorunlu ilaçlarınızın stoklarına göre zaman yönetimini unutmayın ve ihtiyacınız olacak resmi ve mali belgelerle çıkış rotanızı tanımlayın.
- Uzun süre araç yolculuğunda bulunmayın, dumanlı bir bölgeden geçerken hızınızı düşürün ve camlarınızı kapatın.
Gökhan Ersoy
İklim ve Enerji Proje Sorumlusu
Cevap bırakın