Söz Devri – Ensar Özdemir ile Kayıt Odası

Bu hafta sözü bizden devralan konuğumuz, gazeteci ve belgesel yapımcısı olan Ensar Özdemir. Kariyerine muhabir olarak başlayan Ensar, Irak ve Suriye dahil birçok çatışma bölgesinde fotoğraf çalışmaları yapmış. Bu çalışmalarda yoğunluklu olarak en çok zarar gören gruplara, yani kadın ve çocuklara yöneldiğini belirten Ensar’ın haklarla ilgili duyarlılığı sahada deneyimledikleri ışığında, kendiliğinden gelişmiş. Ensar, Sivil Düşün’den aldığı destekle, özellikle kadın ve mülteci haklarını görünür yapmayı amaçladığı belgesellere imza attı. 
Merhaba ben Ensar Özdemir. Yaşamımın altı yılını adliye koridorlarında, duruşma salonlarında not alan, haber yazan bir adliye muhabiri; altı yılını da toplumsal olaylar, afetler, cephelerde çatışmalar takip eden bir foto muhabiri olarak geçirdikten sonra, kendimin dahi yanıtlayamadığı çok fazla soru olduğunu fark ettim.

Mülteciler, kadınlar, LGBTİ+ bireyler; şehrimizde, mahallemizde, sokağımızda hatta evimizde birlikte yaşadığımız hayvanların görünür olması belli kriterlere bağlı.

Bir mültecinin mesela hangi koşullarda gündeme geldiğini bir düşünelim; ya bir adli olaya karışması gerekiyor ya da tırnak içinde bir kahramanlık yapması.

Kadınlar peki, onlarda durum farklı mı? Ölmesi ya da şiddete uğraması dışında görünür olduklarına dair örnek var mı elimizde?

LGBTİ+ bireylerin ahlaksızlık vurgusuyla gündeme getirilmeleri de hayvanlara, doğaya olan saygı düzeyimiz de öğretilmiş bir kötülüğün bizi her gün bir parça daha çürüttüğünün yalın bir göstergesi değil mi?

Bir sokak hayvanının yaşadığı eziyeti görmemiz için ne olması gerekiyor? Peki bir çocuğa yapılan kötülüğü…?

Ne olması gerekiyor kendimiz dışında varolan hayatların dikkatimizi çekmesi için?

Ve asıl soru şu, durum bu kadar kötüyken hiç umut yok mu?

Bu sorulara yanıt ararken mücadele eden, kendisi dışında başkalarının hakları için çabalayan insanlardan ilham ve cesaret aldım.

Artık öfkelenmek dışında yapabileceklerimin olduğuna karar verdim.

Kayıt Odası belgesel serisi tam da bu aşamada haklar için mücadele eden kırılgan grupların görünür olması ve de bu çabaların kayıt altına alınması amacıyla tasarlandı.Tabi bu çalışmanın bir de desteğe ihtiyacı vardı.

İşte bu noktada ise daha önce yaşam hakkı ihlallerini konu alan Zırha Takılan Çığlıklar belgeselini en umutsuz anımda destekleyen Sivil Düşün yeniden güç kattı.

Birbirinden güç alan, gelecekte adı hiç anılmayacak olsa da haklar için verilen mücadele sonunda mümkün olabilecek değişimin parçası olmak için çabalayan herkes teşekkürü hak ediyor.

Verdiğin cesaret ve ilham için teşekkürler Şilan; elimden gelen ne varsa hazırım, diyerek değerli katkılarını esirgemeyen İrem ve Okan; günlerce montaj yaptıktan sonra, teşekküre gerek yok diyen Ayser; 30 yıllık deneyimiyle sihirli dokunuşlar yapan Oğuro da olur, sözüyle ekibi motive eden Eren; eşsiz afişlerin sahibi Zeynep ve Rojda, teşekkürler.

Evet elimizde geniş kaynaklar yok, ulaşmak istediğimiz her bireye ulaşamıyoruz ama biliyoruz ki, her bir çabamızda ulaşabildiğimiz ve umudun halen varolduğunu anlatabildiğimiz üç kişi ile değişecek ve daha güzel olacak yarınlar.

Teşekkürler Sivil Düşün.