Jeofizik Mühendisi Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan depremin tahrip gücünün “130 Atom bombası gücünde” olduğunu söylüyordu: “Depremin meydana geldiği yer dört ana kırığın (fay hattı) kavşak noktasıdır. Bunları şöyle sıralayabiliriz. Ölüdeniz kırığı, Doğu Anadolu kırığı, Arap Kalkanı ve Kıbrıs yayı. Depremin bu kadar yıkıcı olmasının bir başka sebebiyse depremin 7 kilometre derinlikte meydana gelmesi…”
Depremin ilk dakikalarından itibaren ortaya çıkan “belirsizlik” İST dergimizin baskıya girdiği günlerde de devam ediyordu. Bu yüzden depremin yıkım gücü hakkında net bilgilere ulaşmak mümkün olmuyordu. Sadece yıkılan binaların sayıları üzerinden kaybedilecek/kaybedilmiş insanların tahmini yapılabiliyordu. Depremin ikinci gününden itibaren saat başı artan ölü, yaralı sayıları matematiksel olarak yükseliyordu.
Depremin yaygınlığı, yıkıp geçtiği yerleşimlerin dağıldığı coğrafya ilk anda depremzedelere ulaşacak yardım ellerini engelledi. Bir başka engel de şehirlerarası karayollarının depremden etkilenmiş ve ulaşımı durma noktasına getirmiş olmasıydı. Öte yandan yaşanan kış koşullarının getirdiği zorluklar vardı. Bütün bunların dışında bir de malum anlayış tarafından deprem alanının “savaş meydanı” gibi görülmesi…
Tüm bu olumsuzluklara karşın depremzedelere yardım için kendiliğinden bir seferberlik ruhu oluştu. İnsanlar ellerinden gelen yardımı bölgeye ulaştırmak için var güçleriyle çalıştılar, çalışmaya devam ediyorlar. Bunları ayrı bir köşeye not etmek gerekiyor. İki günlük gecikmenin ardından AFAD ve benzeri devlet kurumları ile yabancı ülkelerin arama kurtarma ekipleri enkaz altından “mucize” kurtarmalara imza attılar. Daha sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ile Ankara ve İzmir Büyükşehir Belediyeleri arama kurtarma ekipleri, itfaiye grupları, iş makinaları desteği sağladılar. Sadece İBB günde
6 bin öğün yemek, 15 bin ekmek üretim kapasiteli tırlar, portatif duş ve tuvaletleri deprem bölgesine ulaştırdı. İki İDO gemisini de depremzedelerin barınmaları ve tahliyesi için İskenderun’a yolladı. Ayrıca İstanbulluların ilçe belediyelere teslim ettiği bot, mont vb. gibi ürünleri bölgeye götürdü.
Böylesi felaket anlarında toplumda oluşan dayanışma eksenini 1999 Marmara Depremi sırasında değerli meslek büyüğümüz Bekir Coşkun şu şekilde ifade etmişti: “Deprem sonrasında yaşanan yardımlaşmayı görünce; o yoksulluk içinde Kurtuluş Savaşı’nı nasıl kazandığımızı şimdi daha iyi anlıyorum!”
Kahramanmaraş’ta 6 Şubat 2023 sabahı meydana gelen 7.7 ve 7.6’lık depremler sonrasında ortaya çıkan “tek yürek” olma hâli de yeni bir “Kurtuluş Savaşı” enerjisi için umut vericiydi. Depremin yaraları elbette sarılacak. Bunu yapmaya mecburuz. Demokrasinin de enkazdan çıkabilmesi bu enerjiye bağlı olacaktır.
Depremde hayatlarını kaybedenlerin anısı önünde saygıyla eğiliyoruz.