Tütün, aşırı işlenmiş gıdalar, fosil yakıtlar ve alkolün yol açtığı ölümler ve endüstrinin manipülasyonları
DSÖ’nün yeni raporu** büyük endüstrinin kronik hastalıkları nasıl körüklediğini, sağlık politikalarını nasıl engellediğini ve savunmasız insanları nasıl hedef aldığını vurguluyor
Brüksel, 12 Haziran 2024
DSÖ Avrupa Bölge Ofisi tarafından hazırlanan yol gösterici bir rapor, belirli güçlü endüstrilerinin, kardiyovasküler hastalıklar, kanserler ve diyabet gibi bulaşıcı olmayan hastalıklar (BOH) ve bunların tütün, alkol, sağlıksız beslenme ve obezite gibi risk faktörlerine yönelik önleme ve kontrol çabalarına müdahale ederek ve bunları etkileyerek Avrupa ve Orta Asya’da nasıl hastalık ve erken ölümlere yol açtığını açıkça ortaya koymaktadır. Rapor, hükümetlere çıkar çatışmalarını tespit edecek ve kamu politikalarını sektörün müdahalesinden koruyacak mekanizmaları hayata geçirmeleri çağrısında bulunuyor.
Belçika Başbakan Yardımcısı ve Sosyal İşler ve Halk Sağlığı Bakanı Frank Vandenbroucke, DSÖ Avrupa Bulaşıcı Olmayan Hastalıkların Ticari Belirleyicileri Forumu ile ortaklaşa olarak Federal Kamu Hizmeti (FPS) Sağlık, Gıda Zinciri Güvenliği ve Çevre’nin ev sahipliğinde Brüksel’de düzenlenen ve bir gün süren etkinlikte raporun lansmanını yaptı.
“DSÖ Avrupa Bölgesi’nde bulaşıcı olmayan hastalıkların ticari belirleyicileri” başlıklı yeni rapor, endüstrilerin kârlarını maksimize etmek ve halk sağlığını baltalamak için kullandıkları çok çeşitli taktiklere ışık tutuyor. Bu uygulamalar eşitsizliği ve kanser, kardiyovasküler ve kronik solunum yolu hastalıkları ve diyabet oranlarını artırmakta ve önleme politikalarının önünde büyük bir engel oluşturmaktadır. Rapor, ticari sektörün sağlık politikası alanındaki orantısız etkisini azaltmak için hükümetler, akademi ve sivil topluma yönelik eylemleri tanımlamaktadır.
Sağlıksız ürünler: Dört büyükler
Dört ticari ürün -tütün, aşırı işlenmiş gıdalar, fosil yakıtlar ve alkol- küresel olarak yılda 19 milyon ölüme ya da tüm ölümlerin yüzde 34’üne neden olmaktadır. Sadece Avrupa Bölgesi’nde bu endüstriler yılda 2.7 milyon ölümden tamamen ya da kısmen sorumludur. Rapor, bu endüstri sektörlerinin ve diğerlerinin az sayıda güçlü ulusötesi şirkette birleşmesinin, faaliyet gösterdikleri siyasi ve yasal koşullar üzerinde önemli bir güce sahip olmalarını ve kâr marjlarını etkileyebilecek kamu yararına düzenlemeleri engellemelerini nasıl sağladığını açıklamaktadır. “Dört endüstri her gün bölgemizde en az 7000 kişiyi öldürüyor.
Aynı büyük ticari kuruluşlar, halkı zararlı ürünlerden ve pazarlamadan koruyacak ve sağlık politikasını endüstri müdahalesinden koruyacak düzenlemeleri engelliyor,” diyen DSÖ Avrupa Bölge Direktörü Dr. Hans Henri P. Kluge sözlerini şöyle sürdürdü: “Endüstrinin taktikleri arasında hedefli pazarlama stratejileri yoluyla savunmasız insanların istismar edilmesi, tüketicilerin yanıltılması ve ürünlerinin faydaları veya çevresel referansları hakkında yanlış iddialarda bulunulması yer almaktadır. Bu taktikler geçtiğimiz yüzyılda elde edilen halk sağlığı kazanımlarını tehdit etmekte ve ülkelerin sağlık hedeflerine ulaşmasını engellemektedir. DSÖ/Avrupa, zararlı endüstri etkisine karşı koruma ve bu etkiyi azaltma taktiklerini güçlendirmek için politika yapıcılarla birlikte çalışacaktır. Bugün, zararlı ticari uygulamalar ve ürünlerle ilgili tartışılmaz kanıtlar sunuyoruz ve diyoruz ki: insanlar her zaman kârdan önce gelmelidir.”
Sektörün el kitabı
Rapor, fosil yakıtlar, tütün, alkol, gıda ve et gibi çeşitli sektörlerdeki ticari aktörlerin yapısal, politika ve bilgi ortamlarını şekillendirmek için nasıl neredeyse aynı uygulamalarda bulunduklarını açıkça göstermektedir. Ana hedefleri kâr elde etmek, ürün satışlarını en üst düzeye çıkarmak ve tüketimi artırmaktır. İlaç ve tıbbi cihaz endüstrileri de kendi yöntemleriyle kamu politikalarını kendi ürünleri ve karları lehine şekillendirmeye çalışmaktadır. Bu amaçla büyük endüstri, kamu yararı düzenlemelerine karşı çıkmak, bilimsel kanıtları ve kamusal söylemi şekillendirmek ve neden oldukları zararların maliyetini insanlara ve çevrelerine yansıtmak için önemli kaynaklar harcamakta ve böylece bulaşıcı olmayan hastalıkların yükünü artırmaktadır.
Toplu olarak “endüstri el kitabı” olarak adlandırılan bu taktikler bütünü, sağlık, siyaset, ekonomi ve medya gibi tüm sistemleri kendi çıkarları doğrultusunda etkileyerek sağlık ve sosyal açıdan ciddi zararlara yol açacak şekilde tasarlanmıştır. Bugüne kadar, tek tek hükümetlerin ve hükümetler arası kuruluşların eylemleri bu zararlı ticari uygulamaları önlemek veya kısıtlamak için yetersiz kalmıştır.
Aldatıcı taktikler
Raporda, şirketlerin kamu politikalarını ve politika oluşturma süreçlerini ele geçirmesinin genişliğini ve derinliğini gösteren ve insanların yaşamlarının tüm alanlarını etkileyen bir dizi vaka çalışması yer almaktadır. Raporda, “büyük endüstrinin” tütün kontrol önlemleri ve gıda ve alkol ürünleri için zorunlu sağlık ve beslenme etiketlemesi gibi bulaşıcı olmayan hastalık politikalarını geciktirmek, caydırmak ve engellemek için açık ve gizli yöntemleri nasıl kullandığı anlatılmaktadır. Rapor, sağlık koruma politikalarını raydan çıkarma taktiklerine ek olarak, kanser ilaçlarının adaletsiz fiyatlandırılması ve bulunabilirliği ve kanıta dayalı olmayan ve düzenlenmemiş tarama testlerinin teşvik edilmesi gibi endüstrinin hastalık yönetimi konusundaki bazı zararlı uygulamalarını da belgelemektedir. Yaygın “endüstri el kitabı” stratejileri arasında siyasi lobicilikten medyada yanlış bilgi ve dezenformasyon yaymaya, zararlı finansal uygulamalardan çocuklara ve gençlere yönelik hedefli pazarlama stratejilerine kadar her şey yer almaktadır.
Endüstrinin zararlı uygulamalarının düzenlenmemesi, ticari gücün ve etkinin artmasına izin verirken, kamu zenginliği ve gücü azalmış, endüstri kaynaklı sağlık zararlarını ve özellikle Avrupa Bölgesi’ndeki ölümlerin yüzde 90’ını oluşturan bulaşıcı olmayan hastalıkların yükünü devam ettirmiştir.
Bakan Vandenbroucke, “Gerçekten yeniden düşünmek zorundayız” dedi. “Çok uzun zamandır risk faktörlerini çoğunlukla bireysel seçimlerle bağlantılı olarak değerlendirdik. Sorunu, politikanın ‘hiper-tüketim ortamlarına’ karşı koyması, pazarlamayı kısıtlaması ve politika oluşturmaya müdahaleyi durdurması gereken yapısal bir sorun olarak yeniden çerçevelememiz gerekiyor.”
“Mevcut çabalarımız, ticari aktörlerin ve özellikle de sağlığa zarar veren endüstrilerin sağlık üzerindeki zararlı uygulamalarını düzenleme konusunda hâlâ yetersizdir. Yeni seçilen tüm Avrupalı parlamenterleri ve politika yapıcıları bu sorunun boyutunu ve endüstri uygulamalarının halk sağlığı ve demokratik süreçlerimiz üzerindeki geniş kapsamlı etkisini görmeye çağırıyorum.”
Rapor, Avrupa Bölgesindeki 53 üye devlete, bireysel, çevresel, kamu politikası ve politik ekonomik sistemler olmak üzere her düzeyde ticari etkiyle mücadele ederek ve aşağıdakiler de dahil olmak üzere bir dizi alanda daha güçlü düzenlemeler uygulayarak bulaşıcı olmayan hastalıkların oluşturduğu büyük tehdidi ele almaları için bir eylem çağrısıdır:
- Sağlığa zararlı ürünlerin pazarlanması
- Tekelci uygulamalar
- Şeffaflık, lobicilik, finansman ve çıkar çatışmaları
- Çok uluslu şi̇rketleri̇n vergi̇lendi̇ri̇lmesi̇
- İ̇ş güvencesi̇ ve çalışma koşulları
- Krizler sırasında savunmasız nüfusun suistimali
- Bağımsızlıklarının korunması için sivil toplum kuruluşlarına fon ve destek sağlanması.
Rapor ayrıca, ticaret anlaşmalarının halk sağlığına öncelik vermesini ve halk sağlığının dar ve modası geçmiş ekonomik tedbirlere yenik düşmemesini sağlamak için ekonomik yasaların sağlık odaklı daha güçlü yorumlanmasını tavsiye etmektedir.
Bazı ülkeler sektörün güçlü muhalefetine rağmen başarılı olmuştur. Estonya’da diş hekimleri, hemşireler ve doktorlardan oluşan bir sağlık ortakları koalisyonu, şekerli içeceklerin vergilendirilmesine yönelik mevzuatın ilerletilmesine yardımcı olmuştur. Kırgızistan’da kadın konseyleri tütün kontrolünün kabul edilmesinde önemli bir savunuculuk rolü oynamıştır. Sivil toplum örgütlerinin ulusal ve uluslararası seferberliği Slovenya’da tütün mevzuatının kabul edilmesine yardımcı olmuştur. Politika yapıcıların ve kamu yararı gruplarının endüstrinin gücüne, kaynaklarına ve lobi faaliyetlerine karşı koymalarına yardımcı olmak için çok daha fazlasının yapılması gerekmektedir.
Raporun lansmanında konuşan DSÖ Avrupa Bölge Ofisi Bulaşıcı Olmayan Hastalıklar ve İnovasyon Bölge Direktörü Stratejik Danışmanı Dr. Gauden Galea, “Güçlü endüstrilerin sinsi uygulamaları bir gecede ortaya çıkmadı ve kolay kolay da ortadan kalkmayacak. Bu, her şeyden önce siyasi irade gerektiren uzun vadeli bir çabadır. Büyük endüstrilerin davranışlarının halk sağlığını nasıl olumsuz etkilediğini ve gereksiz hastalık ve acılara yol açtığını açıkça görüyoruz.
Raporumuzda yer alan çeşitli vaka çalışmaları, şu anda Bölgemizde yaşanan endüstri müdahalesinin boyutunu ve bulaşıcı olmayan hastalıkları önlemeye yönelik mevcut mekanizmalarımızın amaca tamamen uygun olmadığını göstermektedir. Ülkeler, Eylül 2025’te Birleşmiş Milletler Bulaşıcı Olmayan Hastalıklar Üst Düzey Toplantısı’nda kaydettikleri ilerlemeyi rapor etmelidir ve zaman daralmaktadır. Kamu politikalarına kalkan olmak ve gelecek nesilleri önlenebilir kronik hastalıklardan korumak için Üye Devletler, sivil toplum, akademi ve uluslararası kuruluşlar olarak hepimizin çabası gerekecektir.”
* https://www.who.int/azerbaijan/news/item/12-06-2024-just-four-industries-cause-2.7-million-deaths-in-the-european-region-every-year linkinden Dr. Şükrü Hatun tarafından çevrilmiştir. Sadece başlık değiştirilmiştir.
** Raporun tam metnine https://www.who.int/europe/publications/i/item/9789289061162 linkinden ulaşabilirsiniz.
Just four industries cause 2.7 million deaths in the European Region every year
New WHO report highlights how big industry fuels chronic diseases, obstructs health policy and targets vulnerable people
Brussels, 12 June 2024
A pioneering report from the WHO Regional Office for Europe spells out clearly how specific powerful industries are driving ill-health and premature mortality across Europe and central Asia, including through interfering in and influencing prevention and control efforts for non-communicable diseases (NCDs) such as cardiovascular diseases, cancers and diabetes, and their risk factors including tobacco, alcohol, unhealthy diets and obesity. The report calls on governments to implement mechanisms to identify conflicts of interest and protect public policies from industry interference.
Belgian Deputy Prime Minister and Minister of Social Affairs and Public Health, Frank Vandenbroucke, launched the report at a day-long event in Brussels, in partnership with the WHO European Forum on Commercial Determinants of NCDs, hosted by the Federal Public Service (FPS) Health, Food Chain Safety and Environment.
The new report, “Commercial determinants of noncommunicable diseases in the WHO European Region”, sheds light on the wide range of tactics industries employ to maximize profits and undermine public health. Those practices fuel inequality and rates of cancer, cardiovascular and chronic respiratory diseases, and diabetes, and create a major barrier to prevention policies. The report identifies actions for governments, academia and civil society to reduce the disproportionate influence of the commercial sector in the health policy sphere.
Unhealthy products: the big four
Four corporate products – tobacco, ultra-processed foods, fossil fuels and alcohol – cause 19 million deaths per year globally, or 34% of all deaths. In the European Region alone, these industries are wholly or partly responsible for 2.7 million deaths per year. The report explains how consolidation of these industry sectors and others, into a small number of powerful transnational corporations, has enabled them to wield significant power over the political and legal contexts in which they operate, and to obstruct public interest regulations which could impact their profit margins.
“Four industries kill at least 7000 people in our Region every day. The same large commercial entities block regulation that would protect the public from harmful products and marketing, and protect health policy from industry interference,” said Dr Hans Henri P. Kluge, WHO Regional Director for Europe. “Industry tactics include exploitation of vulnerable people through targeted marketing strategies, misleading consumers and making false claims about the benefits of their products or their environmental credentials. These tactics threaten public health gains of the past century and prevent countries from reaching their health targets. WHO/Europe will work with policy-makers to strengthen tactics to protect against and reduce harmful industry influence. Today, we provide indisputable evidence of harmful commercial practices and products, and we say: people must take precedence before profit, always.”
The industry playbook
The report shows clearly how commercial actors across diverse sectors, including fossil fuels, tobacco, alcohol, food and meat among others, engage in near-identical practices to shape structural, policy and information environments. Their main goals are to generate profit, maximize product sales and drive consumption. Pharmaceutical and medical device industries, in their own way, engage in shaping public policy to favour their products and profits. To this end, big industry spends significant resources to oppose public interest regulation, shape scientific evidence and public discourse, and externalize the cost of the harms they cause onto people and their environments, thereby fuelling the burden of NCDs.
This ensemble of tactics, referred to collectively as the “industry playbook”, is designed to influence entire systems – health, political, economic and media – for their own interests, leading to significant health and social harm. To date, actions by individual governments, and intergovernmental organizations have been insufficient to prevent or restrict these harmful commercial practices.
Deceptive tactics
The report features a series of case studies illustrating the breadth and depth of the corporate capture of public policy and policy-making, impacting all areas of people’s lives. It describes how “big industry” uses overt and covert methods to delay, deter and block NCD policies, such as tobacco control measures and mandatory health and nutrition labelling for food and alcohol products. In addition to the tactics to derail health protection policies, the report documents some of industry’s harmful practices around disease management, such as the inequitable pricing and availability of cancer drugs, and the promotion of non-evidence-based and unregulated screening tests. Common “industry playbook” strategies include everything from political lobbying and spreading misinformation and disinformation in the media, to harmful financial practices, and targeted marketing strategies directed at children and young people.
Failure to regulate industry’s harmful practices has allowed commercial power and influence to grow while public wealth and power have declined, perpetuating industry-driven health harms and especially the burden of NCDs, which accounts for 90% of deaths in the European Region.
“We really have to re-think,” said Minister Vandenbroucke. “For too long we have considered risk factors as being mostly linked to individual choices. We need to re-frame the problem as a systemic problem, where policy has to counter ‘hyper-consumption environments’, restrict marketing and stop interference in policy-making.”
“Our current efforts are still insufficient in regulating the harmful practices of commercial actors on health, and especially those of health harming industries. I urge all newly elected European parliamentarians and policy-makers to recognize the scale of this problem and the far-reaching impact that industry practices have on public health and indeed our democratic processes.”
The report is a call to action for the 53 Member States in the European Region to address the major threat of NCDs by tackling commercial influence at all levels – individual, environmental, public policy and political economic systems – and enforcing stronger regulations in a range of areas, including:
- marketing of health-harming products
- monopolistic practices
- transparency, lobbying, funding and conflicts of interest
- taxation of multinational corporations
- job security and labour conditions
- exploitation of vulnerable populations during crises
- funding and support for civil society organizations to ensure their independence.
Further, the report recommends the need for trade agreements to prioritize public health and for stronger health-oriented interpretations of economic laws to ensure public health does not continue to lose out to narrow, outdated economic measures.
Some countries have had successes despite strong industry opposition. In Estonia, a coalition of health partners, including dentists, nurses and physicians, helped advance legislation for taxation on sugar-sweetened beverages. In Kyrgyzstan, women’s councils played an important advocacy role in achieving the adoption of tobacco control. While national and international mobilization of civil society organizations helped ensure the passage of tobacco legislation in Slovenia. Much more needs to be done to help policy-makers and public interest groups counter the power, resources and lobbying of industry.
Speaking at the launch of the report, Dr Gauden Galea, Strategic Advisor to the Regional Director on Non-Communicable Diseases and Innovation, WHO Regional Office for Europe, said, “The insidious practices of powerful industries did not appear overnight, and they will not go away easily. This is a long-term effort that requires political will, first and foremost. We clearly see how big industry behaviour adversely affects public health and creates unnecessary sickness and suffering. The range of case studies in our report shows the scale of industry interference happening now in our Region, and that our current mechanisms to prevent NCDs are entirely unfit for purpose. Countries must report on their progress at the United Nations High Level Meeting on NCDs in September 2025, and the clock is ticking. It will require all our efforts – Member States, civil society, academia and international organizations – to shield public policy and protect future generations from preventable chronic diseases.”
Prof. Dr. Şükrü Hatun kimdir?Prof. Dr. Şükrü Hatun, 1959 yılında Kütahya Domaniç’te doğdu. Tıp eğitimini 1983 yılında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ankara, Türkiye’de tamamladı. Mezuniyet sonrası Adıyaman’da mecburi hizmetini yerine getirdi. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları uzmanlık eğitimini Ankara Dr. Sami Ulus Çocuk Hastanesinde 1990’da, Çocuk Endokrinoloji Yan Dal Uzmanlık Eğitimini Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde 1993’de tamamladı. 1994 yılında doçent, 1999 yılında profesör oldu. 1995-2016 yılları arasında Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı’nda çalıştı. Kocaeli Üniversitesi’nde Pediatrik Endokrinoloji programını kurdu. İki dönem anabilim dalı başkanlığı, 2012-2015 yılları arasında tıp fakültesi dekanlığı yaptı. 2015 yılında bir süre North Carolina Üniversitesi Çocuk Endokrinoloji Bölümü’nde ziyaretçi profesör olarak bulundu. 2016 yılından beri İstanbul’da Koç Üniversitesi’nde Çocuk Endokrinoloji ve Diyabet Bilim Dalı Başkanı olarak görev yapıyor. Şükrü Hatun ve ekibi 1996 yılından bu yana diyabetli çocukların tedavisi, eğitimi, hakları, toplumun bilinçlendirilmesi ve diyabetle barışık yaşamaya odaklanan “Arkadaşım Diyabet Programı”nı yürütüyor. Dr. Hatun, https://www.arkadasimdiyabet.com/ web sitesini kurdu ve 1997’den beri “Arkadaşım Diyabet İznik Kampı”nı yürütüyor, 2018’den beri de “Arkadaşım Diyabet Aile Kampı”nı düzenleyen ekibe liderlik ediyor. Ekibinin de katkılarıyla diyabetli çocuklar, aileleri ve diyabet ekipleri için çok sayıda kitap yazdı veya çevirdi. Türkiye’de uzun süre “Pediatrik Diyabet Grubu”na liderlik eden Dr. Hatun, arkadaşları ile “Pediatrik Diyabet Ekip Üyeleri Eğitim Kursları”nı başlattı, “Ulusal Çocukluk Çağı Diyabet Programı”nı hazırladı ve az gelişmiş bölgeler için diyabet kampları düzenledi. Dr. Hatun’un diyabetli çocukların yaşamına yaptığı önemli katkılardan biri de “Okulda Diyabet Programı“nı başlatması. Bu program, Sağlık Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı ve Çocuk Endokrinolojisi ve Diyabet Derneği ile iş birliği içinde geliştirildi. Bu proje ile çok sayıda öğretmen okulda diyabet bakımı konusunda eğitildi ve Millî Eğitim Bakanlığı tarafından “Okullarda Diyabetli Öğrencilerin Bakımı ve Desteklenmesine İlişkin Yönerge” yayımlandı. 1993 yılından itibaren Dr. Hatun ve arkadaşları tarafından diyabetli çocukların hakları ile ilgili savunuculuk çalışmaları başlatıldı ve bu çalışmalar sonucunda 1996 yılında glukometre stripleri geri ödeme kapsamına alındı. Dr. Hatun ve ekibinin başlattığı yeni bir kampanya ise “Sensörler için parmağını kaldır” sloganıyla sensörlerin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından geri ödenmesine odaklanmıştır. 2014 yılında “Diyabetli Çocuklar Vakfı”nı kuran Dr. Hatun, çalışma arkadaşlarıyla birlikte çeşitli illerde “Arkadaşım Diyabet Buluşmaları” adlı eğitim toplantıları düzenliyor. Dr. Hatun ayrıca, diyabetin evdeki yükünü paylaşmaya odaklanan “Diyabet İçin HeForShe Programı” ile, “Diyabetli Çocukların Tedavisi ve Esenliği İçin On Temel Öneri” adlı bir program başlattı (2021). Şubat 2023’te Türkiye’de yaşanan deprem felaketinin ardından Hatun, felaket bölgesinde yaşayan diyabetli çocuklar ve aileleri için bir destek ve dayanışma programı başlattı. Bu kapsamda ücretsiz kan şekeri ölçüm stripi desteği sağlandı. Ayıca deprem bölgesinden 51 diyabetli çocuk ve ailesi “Arkadaşım Diyabet Aile Kampı 2023″e ücretsiz katıldı. İletişim Yayınlarından çıkan “Hekim Kendisini Tedavinin Bir Parçası Olarak Sunar” ve ” İnsancıl Bir Tıp İçin Yazılar” isimli kitapları vardır. |