#72 Greenpeace | 6 Şubat Depremleri Değerlendirme Raporu
Rapor Bülteni’nin 72. sayısında Greenpeace tarafından hazırlanan “6 Şubat Depremleri Değerlendirme Raporu – Deprem Sonrası Adil ve Yeşil Bir Gelecek İnşa Etmek” adlı raporu inceledik. Raporda, deprem bölgesinde iklim dostu bir yaşamın tesisi için gerekli adımlar çeşitli başlıklar altında ele alınıyor. #RaporBülteni, Türkiye gündemindeki konular hakkında hazırlanmış raporları inceleyen ve rapor özetlerini aboneleriyle paylaşan bir e-posta bülteni. Ücretsiz abone olabilirsiniz.
I. KAVRAMSAL ÇERÇEVE
Önce kavramlar…
Asbest, atık yönetimi, iklim değişikliği.
- Asbest: Lifsi kristal yapıya sahip silikat bileşimindeki bir grup mineralin ortak adı. Solunan lifler akciğerlerde birikerek solunum sistemine zarar veriyor.
- Atık yönetimi: Evsel, tıbbi, tehlikeli ve tehlikesiz atıkların toplanması, depolanması, taşınması, bertarafı ve geri kazanımı ile ilgili süreçleri içeren bir yönetim biçimi.
- İklim değişikliği: Doğrudan veya dolaylı olarak küresel atmosferin bileşimini bozan insan faaliyetleri sonucunda iklimde oluşan değişiklik. (Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne göre)
II. ARAŞTIRMACI KURUM
Greenpeace
Greenpeace (Yeşil Barış), kırktan fazla ülkede şubesi bulunan Amsterdam merkezli bir sivil toplum kuruluşu.
Greenpeace, amacının “Dünya’nın tüm çeşitliliği ile yaşamı besleme gücünü garantiye almak” olduğunu belirtiyor. Küresel ısınma, ormanların yok olması, aşırı avlanma, ticari balina avcılığı, genetik mühendisliği gibi konulara odaklanıyor. Çalışmalarında doğrudan eylem, lobicilik ve araştırma faaliyetlerinden yararlanıyor. Halihazırda 2,9 milyon bireysel destekçiye sahip olan vakıf, hükümetlerden, şirketlerden ve siyasi partilerden bağış kabul etmiyor.
III. METODOLOJİ
Veri derlemesi.
Mart 2023’de hazırlanan rapor esasen AFAD bazlı veriler kullanılarak hazırlanıyor. Bölgede iklim dostu bir gelecek inşa edilmesi adına alınması gereken tedbirler 4 başlık altında ele alınıyor: Kirleticiler, doğa alanlarının korunması, yoksulluk, deprem bölgesinin afet verileri.
IV. BULGULAR
Rapor bize ne söylüyor?
(i) Depremin enkazı nasıl kaldırılacak? Kirleticilerle imtihanımız.
- Depremlerde 85 bin bina kullanılamaz hale gelmiş durumda. (17 Şubat tarihi baz alındığında.)
- 50-110 milyon ton enkaz atığı öngörülüyor. (İstanbul Üniversitesi Ön Raporuna göre.)
- Enkaz kaldırma çalışmalarında ortaya çıkabilecek atıklar insan sağlığını tehdit ediyor.
Asbest en büyük tehlikelerden birisi.
- Asbest liflerine maruz kalınması 10-40 yıl arasında kanser gibi hastalıkları yüksek oranda tetikliyor.
- 2010 yılında ülkemizde endüstriyel kullanımı yasaklanan asbestin 2010 öncesinde yapılmış binalarda izolasyon malzemesi olarak kullanıldığı belirtiliyor.
- Binaların yaşlarına ve hane halkı oranına göre yıkılan binaların çoğunluğu asbestli.
- Enkaz kaldırma çalışmalarında bulunan çalışanların iş kıyafetleriyle evde bulunması dahi hane halkının sağlığını tehdit ediyor.
- Asbeste karşı enkazlar, atık taşınan yollar ve depoların sulanması büyük önem arz ediyor.
- Toz maskelerinin enkaz alanlarında kullanımının ve ileriye dönük halk sağlığı taramalarının önemi vurgulanıyor.
- Doğal alan ve yaşam çevrelerine atık depolanmaması gerektiği belirtiliyor.
Enkaz kaldırırken iki kat tedbirli olunmalı: Organize Sanayi Bölgeleri (OSB), İskenderun Limanı.
- Faal 33 OSB’nin 10’u ciddi hasarlı, 4 bin tesiste üretimin durmuş durumda.
- Yüksek taban suyu zehirli atıkların hızla yayılmasına neden oluyor.
- Büyük endüstri projelerinin afet anlarında öngörülemez tehlikelere yol açması muhtemel. Örneğin; İskenderun Limanı’nda 4 gün boyunca süren yangın.
(ii) Doğal alanların korunması.
- Raporda deprem sonrası kent çeperlerinin büyüyeceği belirtiliyor. Bu büyümenin doğal alanları tahrip etmeden yapılmasının önemi vurgulanıyor.
- Sulak ve ormanlık alanlarda yerleşimin dikkatli yapılmadığı durumlarda farklı afetlerle karşılaşılabileceği belirtiliyor.
- Afet bölgesinde 60’tan fazla doğal koruma alanı mevcut. Afet sonrası yerleşimler sırasında bu alanların gözetilmesi gerektiği vurgulanıyor.
(iii) Deprem bölgesindeki şehirlerin afet sicilleri.
- Kahramanmaraş, Hatay, Gaziantep ve Malatya iklim krizi kaynaklı afetlerden sıklıkla etkileniyor.
- 2017 yılında en fazla meteorolojik afete maruz kalan il Kahramanmaraş.
- Heyelan, sel ve kaya düşmesi olayları Kahramanmaraş’ta sıklıkla meydana geliyor.
- Hatay Asi nehri havzasında bulunan 353 yerleşim yeri su baskını riski taşıyor.
- Gaziantep’te, geçmişte olduğu gibi yoğun yaş olması durumunda, taşkın afetinin yaşanabileceği belirtiliyor.
- Malatya ilinde meteorolojik afetler ile heyelan afetleri sıklıkla yaşanıyor.
(iv) Yoksulluk/gelir eşitsizliği gelecek inşasını nasıl etkiliyor ya da deprem sınıfsal mıdır?
- Deprem bölgesinde yoksulluk önemli bir problem.
- Rapora göre yoksul mahalleler diğer mahallelere oranla 3.5 kat daha fazla hasar almış durumda.
- Raporda afetin büyüklüğünün önlenebilir hususlar için ideolojik bir kamuflaj olduğu vurgulanıyor.
- Doğal afetlerin toplumsal sınıf ayrımı gözetmediğine ve bu “olayların” afete dönüşmesinin sebebinin toplumsal eşitsizlikler olduğuna dikkat çekiliyor.
Enkazın Ardındaki Distopya: Çevre ve Halk Sağlığı Tehditleri
Saha çalışmasına başlarken, gerek paydaşlarımızdan gerekse ihbar hattımızdan gelen bilgiler doğrultusunda inceleme yapacağımız döküm sahalarını listeledik. Öncelikli amacımız, bu ihbarları doğrulamak ve devam eden çevre suçlarını kayıt altına almaktı. Buna ek olarak enkaz kaldırma ve döküm operasyonlarından kaynaklanan hava kirliliğini ölçümledik ve halk sağlığını tehdit eden PM 2.5 seviyesine ilişkin önemli veriler kaydettik.

İlk durağımız, depremin ilk günlerinden beri ismine aşina olduğumuz Mileyha Kuş Cenneti’nin yanıbaşındaki Samandağ Stadyumu oldu.
Mileyha Kuş Cenneti enkaz kaldırma işlerinin ilk günlerinde çöp döküm ihlali ile gündeme gelmişti. Şimdi ise deprem molozlarının tehditi altında. Döküm sahası ve stadyum içine kurulan AFAD çadır alanı arasındaki mesafe en fazla 20 adım. Stadyumun hemen sonrasında ise sulak alan başlıyor. AFAD çadırlarının yanı sıra kendi imkanları ile çadır kuran bir aile ile yaptığımız röportaj ise tehlikenin boyutlarını çarpıcı bir şekilde göz önüne seriyor. Döküm sahasından gelen toz nedeniyle yemek dahi yapamadıklarını aktaran ailenin endişelerini, maalesef Samandağ bölgesinde yaptığımız PM 2.5 ölçüm sonuçları da doğruluyor…

Gelen ihbarlar doğrultusunda uğradığımız ikinci döküm alanı ise Koçören Mahallesindeydi.
Hatay ilinin Defne ilçesine bağlı olan Koçören mahallesi, Hatay merkeze 10 km, Samandağ ilçesine de 18 km uzaklıkta bulunuyor. Bu alanda özellikle dikkatimizi çeken nokta, döküm sahası ile iç içe geçmiş zeytinlik alanlar oldu. Döküm sahasının yanı başında yer alan köy, geçimini zeytincilik üzerinden sağlıyor. Önlem alınmaksızın kaldırılan ve taşınan enkaz içerisindeki zehirli maddeler ise Koçören mevkiinde su kaynakları, tarımsal alanlar ve zeytinlikleri dolayısıyla bölge insanının sağlığını ve geçim kaynaklarını tehdit ediyor.
Çalışmamızın son gününde, Hatay’ın güneydoğusundaki Altınözü mevkine geçtik.
Hatay’ın bu bölgesinde gerçekleştirdiğimiz saha incelemeleri, enkaz yönetim sürecinin vehametini gözler önüne seriyor.Bir beton işletmesi şantiyesindeki enkaz atıkları, buldozerler yardımıyla yamacın kenarından vadiye dökülüyor ve ortaya çıkan görüntü adeta bir beton nehrini anımsatıyor.Bu örnekler, maalesef deprem bölgesinde enkazın nasıl yönetildiğine, daha doğrusu yönetilemediğine dair önemli bir kesit sunuyor. Depremzedeler ve bölgedeki gönüllüler için ciddi tehditler oluşturan bu enkaz yönetimi uygulamaları, hava kirliliği ve su kaynaklarının kirlenmesi gibi sonuçlar doğurarak önümüzdeki günler için bölgede ciddi bir çevre ve halk sağlığı tehdidi oluşturuyor.
Enkazdaki felaketler…
Sahadan edindiğimiz bilgiye göre yıkılan binaların şu ana kadar % 5’i döküm sahalarına taşınmış ve daha yıkılacak binlerce hasarlı yapı var. Gördüğümüz fotoğraflar ise yaklaşmakta olan tehlikenin sadece görünen yüzü.
Enkaz kaldırma ve döküm operasyonları sırasında ortaya çıkan toz kirliliği, özünde Dünya Sağlık Örgütü dış ortam hava kalitesi kılavuzunda ve ulusal mevzuatımız kapsamında tanımlanan partikül madde kirliliği. Partikül maddeler kompozisyonunda kadmiyum, nikel gibi ağır metalleri barındırmanın yanı sıra aynı zamanda asbest liflerini de hava yolu aracılığıyla taşıyarak soluduğumuz havayı zehirliyor. Halk sağlığı uzmanları her fırsatta ffp2 vb. maskelerinin kullanım zorunluluğunu sıklıkla vurgularken meslek odaları, asbest uzmanları ve çevre örgütleri bu riski asgari düzeyde tutabilmek için sulama yönteminin önemini dile getiriyor.
Sahadaki gözlemlerimiz sırasında uzmanların sulama için tavsiye ettiği pulvarize sistemlere rastlamadık. Koçören ve Samandağ Stadyumu’ndaki döküm sahalarında tek bir arazöz bina atıklarının oluşturduğu yığınlara karşı çalışıyordu ama bu da yeterli bir çalışma yöntemi değildi. Altınözü-Antakya yolunda Hatay’ın en büyük döküm sahasında ise tek bir arazöz dahi çalışmıyordu. Ek olarak, Defne, Samandağ ve Antakya’da gördüğümüz enkaz kaldırma operasyonlarında basit bir hortumla bile sulama işleminin yapıldığını görmedik. Bu eksikler ne yazık ki hava kirliliği ve asbestden kaynaklanacak yeni bir felaketin kapısını aralıyor.
Enkaz Yönetimi ve Hava Kirliliği: Alarm Veren Veriler!
Deprem bölgesinde yaptığımız ölçümlerde elde ettiğimiz hava kirliliği saatlik ortalamaları, bölgedeki insanların maruz kaldığı kirlilik seviyesi açısından endişe verici; PM 2.5 1. Grup kanserojen olarak kabul ediliyor.
- Samandağ ve Defne ilçelerinde 12 saatlik PM 2.5 ölçümü sonucunda 79 µg/m3 olarak tespit edilen kirlilik ortalaması DSÖ’nün belirttiği 24 saatlik limitin 5.2 katı.
- Kirlilik seviyeleri, enkaz kaldırma ve döküm sahalarına yakın bölgelerde yükseliyor; bu noktalardan uzaklaştıkça azalma eğilimi gösteriyor.
- Samandağ Stadyumu’ndaki çadır kent ile döküm sahası arasındaki mesafe sadece 15-20 adım; en yüksek saatlik ortalama hava kirliliği ölçümü 128 µg/m3.
- Samandağ Stadyumu ve Mileyha Sulak Alanı çevresinde, partikül kirliliğinin anlık ortalaması 1262 µg/m3 seviyesine çıkabiliyor.
- Akşam saatlerinde, ısınma amacıyla yakılan ateşler çadır bölgelerindeki hava kirliliğini artırıyor, enkaz çalışmalarında ortaya çıkan toza ek olarak partikül madde kirliliğine neden oluyor.Defne ilçesindeki çadır alanlarında, akşam saatlerinde en yüksek kirlilik yoğunluğu yaşanıyor.
- Hafriyat kamyonları ve rüzgarın etkisiyle savrulan toz, özellikle bozuk yollar ve otoyolların tozlu ve stabilize yapıları nedeniyle kirliliğe katkıda bulunuyor.
- Antakya’daki hava kalitesi ölçüm istasyonu, Samandağ ve Defne ilçelerinde yapılan ölçümler için en yakın istasyon. Bu istasyondan son 2 yıldaki hava kirliği değerlerini, bölgede ölçüm aldığımız 12 saatlik zaman dilimine denk gelen süreyle karşılaştırdık, ardından bu süre için aylık ortalama değerleri hesapladık. Yaptığımız hesaplamalara göre, 5 Mart’taki 12 saatlik ölçüm sonucu, son 2 yıldaki Ocak, Şubat ve Mart ayı ortalamalarının üstünde.
- Deprem sonrası kentsel alandaki göç ve olağan kentsel hareketliliğin azalması, insan faaliyetlerinden kaynaklı hava kirliliği yoğunluğunun düşmesini gerektirirken, aylık ortalamaların üstünde olması ek kirlilik yüküne işaret ediyor.
- Daha güvenilir yorumlar için, haftalık ve aylık uzun süreli ölçüm verileri ile karşılaştırma yapmak gerekiyor, ancak Antakya Hava Kalitesi Ölçüm İstasyonu depremden beri çalışmıyor.
