Son yıllarda giderek daha fazla duymaya başladığımız bir kavram “sürdürülebilirlik” . Artan dünya nüfusuna paralel olarak sanayileşmenin hızlanması, doğal kaynakların daha hızlı, kontrolsüz ve bir bakıma acımazsızca kullanılmasına neden olmuştur. Sürdürülebilirlik de aslında buna bir dur demek; bu kaynakların daha kontrollü bir şekilde kullanımını sağlamak ve doğaya verilen zararı minimuma, hatta sıfıra indirmeyi amaçlayan bir felsefedir.
Sürdürülebilirlik, isminden de anlaşılacağı üzere tüm dünyada bütün canlıların sürekli var olabilmesini sağlamayı amaçlıyor. Yani nihai hedef, bugünkü yaşam konforumuzdan ödün vermeden ve gelecek kuşakların da en az bizim kadar istifade edebileceği, kaynaklarını kontrollü bir şekilde kullanabileceği, içinde sağlıklı ve mutlu yaşayabileceği bir dünya inşa etmektedir. Bunun için de yapılan her çalışmanın doğa ile uyumlu olması esastır. Bireysel ve kurumsal düzeydeki hiçbir çalışma, doğanın dengesinin bozulmasına sebebiyet vermemeli; aksine bu dengenin kalıcı olmasına doğrudan veya dolaylı olarak katkıda bulunmalıdır.
Kurumsal Sürdürülebilirlik Nedir?
Kurumsal sürdürülebilirlik kavramı, iş stratejileri üzerinde önemli bir role sahiptir. Esasen çevresel, kültürel ya da mali düzeyde tüm detaylara odaklanılır ve kuruluşun uzun sürede paydaş değeri yaratmasını amaçlar. Ortaya konulan stratejiler, uzun ömürlü ve verimli bir çalışma formu oluşturur. Bu aynı zamanda çalışan gelişimi açısından da oldukça önemli bir süreçtir. Kurumsal sürdürülebilirlik özelinde işletmeler her şeyden önce çevrelerini ve hedef kitlelerini göz önünde bulundurarak faaliyetlerini sürdürür. Bugün genellikle işletmeler kısa vadeli bir ekonomik anlayışa sahiptir. Bu tip bir anlayışın sürdürülemez olduğu er ya da geç anlaşılmaktadır. Finansal amaçlara ulaşmaya çalışırken yapılan stratejilerin çevresel ya da sosyal düzeydeki etkilerini göz ardı eden işletmeler, ciddi bir dezavantaja sahip olurlar.
Yeni Bir Yönetim Felsefesi
Kurumsal sürdürülebilirlik için aslında bir tür yönetim felsefesi demek yanlış olmayacaktır. Üst yönetimlerin belli bir kararlılığı ya da ısrarı olmaksızın kurumsal sürdürülebilirlik başarılı olamaz. Bu anlayış günümüz kurumsal dünyasının bir gereği olarak yorumlanmalıdır. Kurumsal sürdürülebilirlik konusunda gerekli entegrasyonun sağlanması işletme performansında bariz bir artışın yaşanmasına neden olur. Aynı zamanda işletmenin ömrünün devamlılığı konusunda sağlam adımlar atılır.
Kurumsal sürdürülebilirlik bugün şirketlerin öncelikli hedefleri ve gündem maddeleri arasında yer alır. Bugün artık işletmeler için sadece finansal başarılar bir ölçü olarak değerlendirilmiyor. İnsanlar firmaların çevreye ve insan yaşamına karşı da duyarlı olmalarını bekliyor.
Toplumsal Sorumluluk Gerektiriyor
Günümüzde ne yazık ki biyoçeşitlilik açısından ciddi kayıplar söz konusu. Öte yandan kaynakların hızlı bir şekilde tükenmeye başlaması ya da kirlenmesi, nüfusun artışıyla beraber iyice tetikleniyor. İnsanlık doğal olarak bu tip olumsuzluklara karşı çözüm arayışında bulunuyor. Kurumsal sürdürülebilirlik içinde şirket politikaları; ekonomik, çevresel ya da sosyal konulardaki ilkelerle birleştirilir. Sadece kar elde etme amacıyla yola çıkılması, kurumsal sürdürülebilirlik yaklaşımlarıyla bağdaşmaz. Şirketler kar elde ederken bir yandan da etik açıdan sorumlu davranmak durumundadır. Yani toplumun çıkarlarının uyuşması da bu noktada önemlidir.
Kurumsal sürdürülebilirlikte çeşitli performans ölçütleri ön plandadır. Şirket için alınacak yeni kararların tamamen bu ilkelere göre şekillenmesi gerekir. Sürdürülebilir değeri olmayan ürünlere yer vermektense çevre dostu olan, topluma katkısı olan verimli ürünleri sunmak durumundadır. Rekabeti sadece ekonomik temelli görmek yerine sorumluluk biliniciyle hareket etmelidir. Rekabet anlayışını sadece ekonomik parametreler üzerinden belirlememelidir. Çevresel ya da sosyal çıkarlar her şeyin önünde tutulmalıdır.
Bugün gerek bireyler gerekse de işletmeler açısından sürdürülebilir politikalar, öncelikli olarak görülmektedir. Toplumsal bilincin oturmaya başlaması, sürdürülebilirlik politikalarından sonuç alınmasını sağlamaktadır. Çevresel sorunların gün yüzüne çıkıp, kaynakların azalmasına ilişkin toplumsal bilincin oturmaya başlaması, sürdürülebilirliğin gelişiminde önemli bir etki yaratmıştır. Bugün dünyanın en önde gelen en saygın holdingleri, bu alanda öncü politikalar geliştirerek örnek olmayı başarmıştır.
Kurumsal Sürdürülebilirlik Politikası Nasıl Oluşturulur?
Bunun için çevresel, sosyal ve ekonomik konular beraber değerlendirilmelidir. Önreğin çevresel sorunları ele almak için ambalaj atıkları, karbon ayak izi ve su kullanımını azaltan planlar oluşturulmalıdır. Bu değişiklikler sadece şirketin kendi tesislerinde değil, tedarik zincirinin tamamını kapsayacak şekilde uygulanmalıdır. Sürdürülebilirliğin sosyal ayağı ise bir şirketin çalışanlar, müşteriler ve yerel topluluklar dahil olmak üzere insanlar üzerindeki etkisiyle ilgilidir. Sosyal açıdan sürdürülebilir bir şirket, fırsat eşitliğini, çeşitliliği, insan haklarını ve etik emeği dikkate almaktadır. Bir diğer önemli sosyal sürdürülebilirlik hedefi ise tedarik zincirinde yer alan herkese adil bir yaşam ücreti ve sağlıklı, güvenli bir çalışma ortamı sunulmasını sağlamak olabilir.
Ekonomik sürdürülebilirlik, olumsuz kültürel, sosyal ve çevresel etkilere neden olmayacak şekilde ekonomik büyüme sağlamaya odaklanır. Bu da kamuya karşı şeffaflığı korurken, şirket içerisindeki sınırlı kaynakların kullanımını azaltarak veya tamamen sıfırlayarak yapılabilir. İdeal bir ekonomi stratejisi, çevresel ayak izlerini azaltırken şirket gelirlerini de artıracaktır. Ekonomik sürdürülebilirliği ele almak için en hızlı ve etkili yöntemlerden biri fosil yakıtları kullanmaktan yenilenebilir enerjiye geçmek olabilir. Fakat bu da ekonomik anlamda daha kârlı ise kademeli olarak yapılmalıdır.
Sürdürülebilirliğin Kurumsal Şirket Politikası Açısından Önemi
Kurumsal sürdürülebilirliği bir işletmenin mal ve hizmetlerini;
- çevresel açıdan sürdürülebilir,
- sosyal açıdan sorumlu ve
- ekonomik büyümeyi destekleyen bir şekilde sunduğu strateji olarak tanımlayabiliriz.
Kurumsal sürdürülebilirlik, kısa vadeli finansal kazanımlara odaklanmak yerine sürdürülebilir yöntemlerle uzun vadeli büyümeye öncelik verir. Bu yaklaşım bir işletmenin ancak temel şirket politikası haline geldiğinde amacına ulaşabilir. Bu tür bir politika, doğal kaynakları sorumlu bir şekilde kullanmayı, gezegenimizin uzun vadeli refahı için yatırım yapmayı ve iş sürecine dahil olan tüm insanlara adil davranılmasını sağlamayı taahhüt etmelidir.
Kurumsal sürdürülebilirlik felsefesi, sürdürülebilir kalkınma fikrinden doğmuştur. Bu fikir, gelecek nesillerin bağlı olduğu herhangi bir doğal kaynaktan ödün vermeden bugünün mevcut ihtiyaçlarını karşılayan büyüme ve gelişme prensibine dayanıyor. Şirketler de tutarlı, şeffaf ve etkili sürdürülebilirlik politikalarıyla ve uygulamalarıyla bu büyük hedef için üzerine düşen görev ve sorumlulukları yerine getirmelidir.
Sürdürülebilirlik kavramı, yaşamı sürdürmeye ve gezegenimizi her açıdan desteklemeye ve iyileştirmeye yönelik modern bir yaklaşımdır. Pratikte bugünün mevcut ihtiyaçlarını karşılarken dünyamızın doğal kaynaklarını koruyacak şekilde davranmayı esas alır. Sürdürülebilirliği tartışırken, çevresel sorunlar kadar önemli ve bir arada değerlendirilmesi gereken farklı konular da mevcut. Sürdürülebilirlik, genellikle üç başlıkta ele alınır: Çevresel, ekonomik ve sosyal. Kurumsal sürdürülebilirlik farkındalığı yüksek bir işletme, sürdürülebilirlik politikaları oluşturmak için tüm başlıkları bir arada değerlendirir.
Kurumsal sürdürülebilirlik ve kurumsal sosyal sorumluluk (KSS) kavramları iş etiği anlamında çok önemlidir. Her ne kadar aynı veya benzer gibi görünseler de özünde farklılıklar mevcuttur. Kurumsal sürdürülebilirlik bağlamı itibariyle kurumsal sosyal sorumluluk teriminin kapsamına girer. İş hedeflerine çevre dostu bir şekilde ulaşmak için yürütülen strateji veya plan iken (buna sosyal ve ekonomikler konular da bir ölçekte dahil olur), kurumsal sosyal sorumluluğun kapsamı daha geniştir. KSS, faaliyetleri aracılığıyla olumlu bir etki bırakmak için tüm çabanın gösterilmesini sağlamak amacıyla iş planları içinde yer alan bir tür otokontrol yöntemidir. Genellikle bir şirketin sürdürülebilirlik çabalarında ne elde ettiğine odaklanırken, kurumsal sürdürülebilirlik tamamen gelecekte neler yapılabileceğini esas almaktadır.
Sürdürülebilirlik Kavramının Üç Temel Boyutu
Kurumsal sürdürülebilirlik iş yapılarına, görev tanımlarına ya da sektörlere göre değişiklik gösterebilir. Bu biraz da iş yapılarından kaynaklanan bir durumdur. Fakat her sektördeki firmaların sürdürülebilirlik konusunda yapabileceği bir katkı mutlaka vardır. Mevcut şirketin kendi ihtiyaçlarından ziyade çevresel ihtiyaçlara yoğunlaşmak en önemli kriterler arasındadır. Sürdürülebilirlik alanında temel olarak üç saç ayağı vardır. Bunları; ekonomi, sosyal ve çevresel olarak sıralayabiliriz.
Sürdürülebilir Ekonomi
Burada esas vurgulanması gereken nokta, elde edilen kazanç ve etik değerler arasındaki dengenin kurulmasıdır. İşletmelerin elbette yaşamlarını sürdürebilmeleri mali planlamalara bağlıdır; ancak bu noktada etik değerlerden uzaklaşmamak, daha çok kar elde etmek isterken toplumu ve dünyayı tehdit eden sorunlara kulak asmamak, büyük bir problemdir. Çevresel duyarsızlık zaten uzun vadede mali açıdan da işletmelere zarar verecektir. Örneğin fosil yakıtlarının tüketimini sonlandırmak gibi planlamalar, ekonomi kolu içinde değerlendirilir.
Sosyal Sürdürülebilirlik
Sürdürülebilirliğin bir diğer önemli ayağı da sosyal konulardır. Bu daha çok paydaşların toplumsal desteği arkasına almakla alakalı bir durumdur Örneğin çalışanlara adaletli davranmak, yaratıcılığa ve verimliliğe etik sınırlar içinde katkı sunmak gerekir. Beceri ve motivasyonun ön planda olduğu bir iş gücü sosyal kolun temel stratejisidir. Güvenli bir çalışma ortamının tahsis edilmesi, eşit olmasa bile en azından adil ücretlerin sunulması, tedarik zincirlerinin ne şekilde işlediğinin takip edilmesi önem arz eder. Toplum merkezli bir üretim anlayışı benimsenir.
Sürdürülebilir Çevre:
Kurumsal sürdürülebilirliğin üçüncü kolu çevredir. Hiç kuşku yoktur ki çevre, bu sürecin en kilit parçasıdır. Kurumların tasarruf etmeleri ve negatif çevresel etkileri azaltmaları bu konudaki planlamalarına bağlıdır. Özellikle büyük ve göz önünde olan şirketlerin bu konudaki farkındalıklarının artması, hem kamusal itibarlarını artırır hem de diğer firmalara örnek olur. Karbon emisyonlarını düşürmek,, atıkları azaltmak, ambalajlarda iyileştirme yapmak, firmaların daha çevre dostu ve yeşil bir dünya için üzerine düşen sorumlulukları yerine getirdiği anlamına gelir.
Kurumsal Sürdürülebilirlik Neden Önemlidir?
Kurumsal sürdürülebilirlik, bir şirketin tüm faaliyetlerini, iş süreçlerini ve operasyonlarını yakından ilgilendirmektedir. Şirketler, çevresel sürdürülebilirliği ana politikalarından ve stratejilerinden biri haline getirdiği takdirde birçok çevresel problemin çözümü için sorumluluk aldığını tüm paydaşlarına beyan etmiş olmaktadır. Sürdürülebilirlik kavramı, dünya kaynaklarının sınırlı olduğunu kabul eder ve söz konusu kaynakların aşırı kullanımının üstesinden gelmeyi amaçlar. Çevre bilincine sahip kurumların ortak çabalarıyla gelecek nesiller için bu kaynakları korunabilir. Bu sayede iklim değişikliği; su, toprak ve hava kirliliği, biyoçeşitliliğin bozulması gibi küresel çevre sorunlarıyla etkin bir mücadele yürütülebilir.
Kurumsal sürdürülebilirlik ile kurumlar karbon ve su ayak izlerini azaltabilir. Artan sürdürülebilirlik bilinciyle, işletmeler özellikle potansiyel yatırımcılara hitap edebilir. Sürdürülebilir unsurlar iş stratejilerine dahil edilerek ticari girişimlerin finansmanı için yeni yatırımcılar çekilebilir. Etki yatırımı özellikle son yıllarda giderek daha da önemli hale gelmektedir. Bu etki yatırımları, finansal kazanç için yatırım yapmanın yanı sıra, olumlu çevresel etki göz önünde bulundurularak yapılan yatırımlardır. Kurumsal sürdürülebilirlik farkındalığı şirketlerin bu yatırımları çekmesinde en önemli faktördür.
Artan çevre bilinci müşterilerin de daha çevreci ürün ve hizmetlere yönelmesini ve onları daha fazla tercih etmesini sağladı. İş hedeflerine ulaşmak için çevre dostu bir strateji izlemeyi taahhüt etmek, müşterilere etkileyebilir ve işletmenin bu konuyu önemsediğini açıkça gösterir. Bu da markaya olan güveni ve saygınlığı artırır.
Hakkımda
1972 yılında Mersin’de doğdum, İlk, orta, lise ve üniversite öğrenimim Adana’da geçti. İnönü Üniversitesi Tekstil Teknikerliği, Çukurova Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Mersin Üniversitesi Kamu Yönetimi Yönetim Bilimleri Master lisanslarını tamamladım. Mersin’de bir holdingde çalışmaya başladım, bu holdingde bize Yönetim Sistemleri konusunda danışmanlık yapan C.D.I.E. Srl kuruluşu ile fabrikalarımızda Kalite Yönetim Temsilciliği görevi üstlendim. Holdingden ayrılışımla bu firmaya başlamam arasında neredeyse 3 ay geçmemiştir. Mersin Ticaret Odasında verdikleri bir eğitimde yeniden karşılaştığımızda Fransız patronun holding projelerinde onları asiste etmemden dolayı çok memnun kaldığını ve çalışmamı beğendiklerini söylediler ve böylelikle bu Fransız danışmanlık şirketinde çalışmaya başladım. İstanbul’a taşınmam da yine beni merkeze firmalarına almaları sonucunda oldu. Her gün onlarca konuyu öğrenmek ve işletmelerde hayata geçirmek, kurumsallaşma aşamalarında bulunmak çok hoşuma gitti ve mesleğimi bulduğumu fark ettim. Çünkü o dönemde okuduğum bir makalede ‘Eğer çalışıyor gibi değil de bir hobiyi yapıyorsanız onu bırakmayın ve mutlu olun.’ yazıyordu. Bu benim hayat düsturum oldu.
Firma Türkiye’deki faaliyetini tamamlayınca bende Taksim’de bir Mali Müşavir arkadaşımın ofisinde, kendi firmamı kurma girişimine başladım. Evet bu işten çok zevk alıyor ve bırakmak istemiyordum. Resmi kuruluşumuz tamamlanmadan önceki şirket avukatımızın beni araması ve bu işe ihtiyacı olan bir müvekkili olduğundan bahsetti. Aslında hatır için yardıma gidecektim. Ancak firmada daha önce çalışan danışmanlık şirketinin onlarca dokümanı yaparak çok emek harcadığını ancak firma aile şirketi olduğundan işi tamamlamasının zor olduğunu gördüm.
Onu aslında çok iyi anlıyorum. O bir entelektüeldi ve çok şey yapmıştı ama firma fasoncu zihniyeti ile davranmaya devam ediyordu. Hatta size küçük bir anekdot anlatayım; 330’a yakın çalışanın sadece 100’ü sigortalı idi ve bunun kurumsallığa çok ters olduğunu söylediğimizde “SSk ile kurumsallığın ne alakası var” demişlerdi? Oldukça şaşırmıştım ve özellikle de benim burada yapabileceğim çok şey var diye düşündüm.
En azından çalışanlara eğitim verip üst yönetim ile doğru bir köprü kurabilirsem başarabilecektim. Size bunu neden anlattım? Hiçbir konuya olumsuz taraftan bakan biri olmadım. Olumlu tarafından ne yapabilirim dediğinizde her iş kendiliğinden yoluna giriyor. Aile şirketi idi ve kardeşlerden birisi çok vizyoner kişiliğe sahipti. Neredeyse söylediğim her şeyi çok iyi dinleyip hayata geçirmekte ısrarlıydı. Bu beni daha da motive etti, vaktimin yarısı eğitimle, diğer yarısı da çalışmakla geçti. 4 yıla yakın bir süre fabrikada “Yönetim Temsilcisi” görevini yürüttüm. Kağıtsız ortama geçtik, Kosgeb ile yazılım desteği alarak yazılıma Yönetim Sistemimizi entegre ettik.
Üniversiteden birkaç hoca fabrikayı incelemeye geliyorlardı. İncelemeleri sonucunda EFQM Mükemmellik Belgesi ve Ödülü aldık. Her aşamada proses analizi yapmaya ve müşteri şikayetlerini azaltmaya ve kurumsal yapımızı sürdürülebilir hale getirmeyi başardık. Dün SSK herkes için gerekli değilken; her ay bütçemiz doğrultusunda herkesin sosyal haklarını, işletmenin risk analizini aldığım eğitimlerle ekibimle gerçekleştirdim. En değerli öğrenme günlerim de orada geçti diyebilirim. Muhteşem bir oryantasyon yapısı ve muhteşem bir network ağımız olmuştu.
Sn. Bülent Eczacıbaşı’ndan tutun da Nasuh Mahruki’ye kadar konularında uzman olan kişilerle birebir görüşmeler yaparak aynı anda PR çalışması bile yaptım. Sürekli eğitim almayı seven biri olduğum için İş Güvenliği, Marka Denetimleri, Proses Yönetimi derken işletmemizi hatırı sayılır bir ortama getirip artık ayaklarımın üzerinde durmak istediğimi beyan ederek ayrıldım ve hayalim olan Taksim Danışmanlık Hizmetleri’ni 2007 yılının Şubat ayında kurdum.
Bu yıl 14. yılımızı tamamlayacağız. 14 yıldır firmaların Kurumsal Yönetim Danışmanlığı’nı yapıyorum. İlk müşterilerimizden biri CNR Holding Firmaları idi. Çok fazla firmaları ve çok işleri vardı. Yaklaşık 7 yıl boyunca Kalite Yönetim Sistemleri, Çevre ve İş Güvenliği Yönetim Sistemlerini, TSE ya da diğer marka denetimlerinin de danışmanlığını yürüttüm. Her gün resmî gazeteyi takip eder, yönetmelikler, direktifler ya da tebliğler eğer müşterilerimle ya da benimle ilgili ise mutlaka araştırır öğrenir hayata geçirmeye çalışırım.
2012 yılında 6331 sayılı “İş Güvenliği Kanunu” yürürlüğe girince İş Güvenliği Uzmanı olan kız kardeşimle Taksim Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimi’ni kurdum. Aile, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından yetkili olarak 8 yıldır iş güvenliği alanında bir birimimiz mevcuttur. Bunun dışında marka stratejilerinden gerekli uluslararası düzenlemelere kadar çok sayıda işi geliştirip Kalitenin yanında Sosyal Uygunluk, Sürdürülebilirlik, Tedarik Zinciri Yönetimi ve Denetimi konularında çalıştım.
Son olarak “Kurumsal Sürdürülebilirlik ve Ecovadis Süreci” adında bir kitap yazdım. Geliştirici editörümün kontrolünde gerekli düzenlemeleri yaptıktan sonra sektöre bir kolaylık olacağını düşünüyorum. Zira 2023’te tüm markaların bir şekilde Kurumsal Sürdürülebilirlik Yolculuğuna girmek zorunda kalacaklarını, dolayısıyla “Sürdürülebilirlik Yöneticisi” ihtiyacının artacağını, böyle bir sektörün ortaya çıkacağını düşünenlerdenim. Sektör var ama Z kuşağında buna hazır olan bilgili çok az insan var.
Üstelik diplomalı bu kadar mühendisin olduğu bir toplumda tek hayalim onları ihtiyacı olan firmalara kazandırmak, firmalara da onları kurumsallaştıracak bir personelle buluşturmak. Eğitimlerim de bunun paralelinde gerçekleşiyor. Tıpkı kalite yönetim sistemlerini kurarken iş güvenliğinin de bir gün zorunlu olacağını öngörebilmem gibi bugün de duygusal zekaya sahip anında havlu atmayan ve ben yaparım diyebilen, özgüveni yüksek bireyler yetiştirmek istiyorum. Vaktimiz azaldı yapacak çok işimiz var ama sayımız az.
Hissiyatımın kuvvetli olması bir yana, Avrupa Yeşil Mutabakatı, 14 yaşında Greta Thunberg’in Birleşmiş Milletlerdeki Konferansında: “Dünyamıza zarar veriyorsunuz, kirletiyorsunuz ve yapacağınız önlemler konusunda yalan söylüyorsunuz!” diyerek tüm dünyaya hesap sorması en büyük ilham kaynağım oldu. Bugün ekibimin de şirketimizin de vizyonu “Önce ülkemiz, coğrafyamız ve dünyamız için farkındalık oluşturmak, buna yönelik manipülasyon yapmak ve firmaları ihracata ve dünyaya açarak sürdürülebilir marka olmalarını sağlamaktır.”
Sağlıcakla Kalın…
Dilek AŞAN