Türkiye İlerleme Raporu : Demokrasi ve İnsan Haklarında Gerileme Sürüyor

 20 Ekim 2021
Avrupa Birliği (AB) 2021 Türkiye İlerleme Raporu’nda önceki raporlara benzer şekilde, “demokrasi ve insan hakları alanlarında gerilemenin sürdüğü” tespiti yapılıyor. Raporda, 2021’de AB ve Türkiye arasında diyalog ve işbirliğinin arttığı, 20 fasılda ilerleme olduğu da yer alıyor. Rapordaki eleştirileri haksız bulan Dışişleri Bakanlığı ise “AB’nin Türkiye’ye karşı sorumluluklarını göz ardı ettiğini ve ilişkilerde çifte standartlı yaklaşım sergilendiğini” açıkladı.

AB Komisyonu 19 Ekim 2021’de “Batı Balkanlar ve Türkiye’nin 2021 Genişleme Stratejisi Belgesi ve Türkiye’ye ilişkin Ülke Raporu’nu açıkladı. AB Komisyonu’nun yaptığı açıklamada, raporda yer alan olumlu tespitlerden biri, 2021 yılında Türkiye ile AB arasında diyalog ve işbirliğinin arttığı ve Türkiye’nin AB üyelik müzakerelerinde 20 fasılda belirli seviyelerde ilerleme kaydettiği yönünde. Ayrıca, AB’nin Türkiye ile “aşamalı, orantılı ve geri döndürülebilir” şekilde çalışmayı sürdürmeyi amaçladığı belirtiliyor.

2021 yılında Türkiye ile AB arasında diyalog ve işbirliğinin arttı; Türkiye AB üyelik müzakerelerinde 20 fasılda belirli seviyelerde ilerleme kaydetti.

Bununla birlikte, 2021 İlerleme Raporu’nda “Türkiye’nin insan hakları, demokratik kurumlar, hukukun üstünlüğü ve dış politika başlıklarında beklenen adımları atmadığı” vurgusu öne çıkıyor.

Raporda çeşitli başlıklar altında öne çıkan hususlar şunlar:

  • Türkiye’de demokratik kurumlarının işleyişinde ciddi sorunlar var: demokraside gerileme ve Başkanlık sistemine ilişkin yapısal eksiklikler devam ediyor. Türkiye, Avrupa Konseyi’nce yapılan tavsiyeleri yerine getirmedi. Parlamento, hükümeti denetlemek için gerekli araçlardan yoksun kalmaya devam etti.
  • Cumhurbaşkanlığı sisteminde Cumhurbaşkanlığı karar ve kararnamelerinin aşırı kullanımı Meclisin fonksiyonlarını zayıflattı. Tek makamda aşırı yetki toplanmasını önlemek ve yargının bağımsızlığını sağlamak için gerekli olan denge ve denetleme mekanizmalarını eksikliği sürdü.  Cumhurbaşkanlığı sistemi, hükümetin ve kamu idaresinin faaliyetlerini olumsuz etkiledi, kamu yönetiminin siyasileşmesine yol açtı.
  • Temel insan hakları alanında geriye gidiş sürdü. OHAL döneminde getirilen düzenlemelerin çoğu uygulamada kaldı. Demirtaş ve Kavala hakkında AİHM kararlarını Türkiye’nin uygulanmaması Türkiye’de yargının uluslararası ilkelere bağlılığına ilişkin kaygıları artırdı. Yazarlar, gazeteciler, akademisyenler ve insan hakları savunucuları gibi eleştiri yapan kişilere yönelik kısıtlamalar özgürlüklerin kısıtlanması ve otosansüre neden oldu.
  • İfade ve toplanma özgürlüğü, gerilemeyi sürdürdü. Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden ayrılması, cinsel şiddet, ayrımcılık, azınlıklara ve LGBTİ+’lara karşı nefret söylemi ciddi bir endişe kaynağı olmaya devam ediyor.
  • Türkiye’de 60’a yakın gazetecinin cezaevinde olduğu tahmin ediliyor.  Gazetecilere işlerini yapmaları nedeniyle tehdit ve fiziki saldırı sürdü.
  • Türkiye’nin göç ve sığınmacı politikasında ilerleme kaydedildi. 2016 tarihli Türkiye-AB anlaşmasının olumlu yansımaları görüldü. Türkiye, dünyada en büyük mülteciye ev sahipliği yapan ülke olarak 3 milyondan fazla sayıdaki bu kişilerin ihtiyaçlarını karşılamada büyük çaba göstermeyi sürdürdü.
‘Türkiye, AB ’ye Üyelik Yönündeki Stratejik Tercihini Sürdürmektedir

İlerleme Raporu’nun yayınlanmasının ardından Dışişleri Bakanlığı yazılı bir açıklama ile raporda yer alan eleştirilerle “AB’nin Türkiye’ye karşı sorumlulukların göz ardı edildiği ve yine çifte standartlı yaklaşım sergilediği” belirtiliyor.

Buna göre, Türkiye, raporda özellikle siyasi kriterler ile Yargı ve Temel Haklar faslında “mesnetsiz iddiaları ve haksız eleştirileri” kabul etmiyor.  23. Yargı ve Temel Haklar ile 24. Adalet, Özgürlük ve Güvenlik fasılları önündeki siyasi engelleri AB’nin kaldırmadığı hatırlatılıyor.

Türkiye mülteciler konusunda 2016 yılında AB ile yapılan 18 Mart Mutabakatının tüm boyutlarıyla güncellenmesi çağrısında bulunmasına karşın; AB’nin buna kayıtsız kaldığının İlerleme Raporu’nda belirtilmediğini; mutabakatın sadece göç boyutuna yer verip, Türkiye’nin yaptıklarını öven ancak AB’nin yükümlülüklerine değinmeyen yaklaşımını eleştiriyor.

Türkiye ayrıca, Rapor’da 20 fasılda AB’ye genel uyum düzeyinin iyi olduğu tespitini hatırlatıyor ve siyasi engellemelere rağmen, AB müktesebatına uyum çalışmalarını sürdürmek konusundaki kararlılığını vurguluyor.

Sonuç olarak Türkiye, “AB’ye üyelik yönündeki stratejik tercihini en güçlü şekilde sürdürmektedir.” denilen Dışişleri Bakanlığı açıklamasında, AB’nin “Türkiye’yi müzakere eden bir aday ülke olarak görmesi ve ahde vefa ilkesi doğrultusunda bunun gereklerini yerine getirmesi” gerektiği söyleniyor.

Türkiye 2021 İlerleme Raporu’na buradan ulaşabilirsiniz. (İngilizce)

EU Flag

Key findings of the 2021 Report on Turkey

Tue, 10/19/2021 – 18:12
   

The fundamentals of the accession process

There are serious deficiencies in the functioning of Turkey’s democratic institutions. Democratic backsliding continued during the reporting period. Structural deficiencies of the presidential system remained in place. Key recommendations of the Council of Europe and its bodies remain to be addressed. The Parliament continued to lack the necessary means to hold the government accountable. The constitutional architecture continued to centralise powers at the level of the Presidency without ensuring a sound and effective separation of powers between the executive, legislative and the judiciary. In the absence of an effective checks and balances mechanism, the democratic accountability of the executive branch remains limited to elections. Targeting of the opposition parties continued, including by the Constitutional Court’s acceptance of an indictment by the Chief Public Prosecutor of the Court of Cassation seeking to close down the second largest opposition party, which contributed to weakening political pluralism in Turkey. During the report period, the President dismissed the governor of the Central Bank twice.

Despite ending the state of emergency in July 2018, certain legal provisions granting extraordinary powers to government authorities and retaining several restrictive elements from the emergency rule remained integrated into law, which continued to have a significant impact on democracy and fundamental rights. In July 2021, Turkey’s parliament approved a bill that extends the duration of these restrictive elements of the state of emergency for one more year. The Inquiry Commission on the State of Emergency has not yet finalised examining its caseload concerning the public servants who were dismissed by decree during the emergency rule.

Pressure on mayors from opposition parties by the ruling coalition government further weakened local democracy. Mayors from the opposition parties faced administrative and judicial investigations. In the south-east, the forcefully dismissed mayors continued to be replaced by government-appointed trustees, denying citizens their chosen representation. In most cases, the incoming trustees have kept the municipal assemblies suspended. Hundreds of local politicians and elected office holders were arrested on terrorism-related charges.

The situation in the south-east remained very worrying. The government carried out domestic and cross-border security and military operations in Iraq and Syria. The security situation remained precarious in border areas with recurrent terrorist acts by the Kurdistan Workers’ Party (PKK), which remains on the EU list of persons, groups and entities involved in acts of terrorism. The EU unambiguously condemned the PKK’s attacks and expressed solidarity with the families of the victims. While the government has a legitimate right to fight terrorism, it is essential that it does so in accordance with the rule of law, human rights and fundamental freedoms. Anti-terror measures need to be proportionate. There were no developments on the resumption of a credible political process to achieve a peaceful and sustainable solution. Human rights organisations and opposition parties reported serious violations of human rights by security forces.

Around 4 000 members and officials of the People’s Democratic Party (HDP) remain in prison, including a number of parliamentarians. In June, the Constitutional Court accepted an indictment demanding the closure of the HDP, seeking a political ban for 451 HDP executives, including the party’s co-chairs and all past and present members of Parliament and executives as well as a freeze on the party’s bank accounts. There were pending requests by the prosecution in the Parliament to lift the immunity of almost all HDP lawmakers.

On civil society issues, serious backsliding continued. Civil society faced continuous pressure and their space to operate freely has continued to diminish limiting their freedom of expression and freedom of association. The new law on preventing financing of proliferation of weapons of mass destruction raises concerns with regard to possible restrictions on the activities of human rights defenders and civil society.

The legal and institutional framework governing the security and intelligence sector remained unchanged with reinforced civilian oversight of the security forces under the presidential system. The government took steps to further consolidate the civilian control of the security forces.

Turkey has some level of preparation/is moderately prepared in the field of public administration reform. It made no progress during the reporting period. Turkey lacks a comprehensive public administration reform agenda and a lead institution in charge of the process. Concerns remained over the accountability of the administration and human resources management. The political will to reform is still lacking. Although policy coordination among central government institutions remained strong, policymaking is not evidence-based or participatory. The politicisation of the administration continued. Women’s representation remained low in the higher echelons of the bureaucracy.

Turkey’s judicial system is at an early stage of preparation. The serious backsliding observed since 2016 continued. Concerns remained, in particular over the systemic lack of independence of the judiciary and undue pressure on judges and prosecutors. The new human rights action plan envisages certain positive measures but it does not address any of the key shortcomings related to the independence of the judiciary. In particular, no measures are envisaged to improve respect for the principle of the separation of powers or to improve the structure and the selection process of members of the Council of Judges and Prosecutors, long outstanding recommendations of the Council of Europe Venice Commission and the European Commission. Despite their acquittal, none of the judges or prosecutors dismissed following the coup attempt were reinstated. The lack of objective, merit-based, uniform and pre-established criteria for recruiting and promoting judges and prosecutors remains a source of concern. The institution of criminal law judges of peace continued to raise concerns over their jurisdiction and practice.

Regarding the fight against corruption, Turkey remained at an early stage of preparations and made no progress in the reporting period. The country did not establish anti-corruption bodies in line with Turkey’s international obligations. The flaws of the legal framework and institutional architecture allowed undue political influence in the investigation and prosecution phases of corruption cases. The accountability and transparency of public institutions need to be improved. The absence of an anti-corruption strategy and action plan indicated a lack of will to fight decisively against corruption. Most of the Council of Europe’s Group of States against Corruption (GRECO) recommendations have not been implemented. Overall, corruption is widespread and remains an issue of concern.

Turkey has some level of preparation in the fight against organised crime and made limited progress. Cooperation between Europol and Turkey is based on a Strategic Agreement on Cooperation, which entered into force in July 2004. Negotiations concerning an international agreement on the exchange of personal data between Europol and the Turkish authorities competent for fighting serious crime and terrorism are ongoing, requiring Turkey to reform its legislation aligning its data protection law with the European standards. Turkey should improve its track record on dismantling criminal networks and confiscating criminal assets. The legal framework regulating the fight against money laundering and terrorist financing needs to be improved in line with the recommendations of the Financial Action Task Force (FATF) and those of the Venice Commission on the law on preventing financing of proliferation of weapons of mass destruction. Efforts are needed to improve the legislation on cybercrime and witness protection.

The deterioration of human and fundamental rights continued. Many of the measures brought in during the state of emergency remain in force. The legal framework includes general guarantees of respect for human and fundamental rights but the legislation and practice still need to be brought into line with the European Convention on Human Rights (ECHR) and the European Court of Human Rights (ECtHR) case-law. Broad-scale restrictions imposed on the activities of journalists, writers, lawyers, academics, human rights defenders and critical voices continued to have a negative effect on the exercise of their freedoms and have led to self-censorship. Turkey’s refusal to implement ECtHR rulings, notably in the cases of Selahattin Demirtaş and Osman Kavala, further increased concerns regarding the judiciary’s adherence to international and European standards. Turkey’s withdrawal from the Istanbul Convention also put into question its commitment to such standards. The new human rights action plan, which promised reforms in a number of areas, does not address critical issues.

Serious backsliding continued on freedom of expression. Legislation and its implementation, especially national security and anti-terrorism provisions, continued to contravene the European Convention on Human Rights and other international standards and to diverge from ECtHR case law. The dissemination of opposition voices and freedom of expression were negatively affected by the increasing pressure and restrictive measures. Criminal cases and convictions of journalists, human rights defenders, lawyers, writers, opposition politicians, students and social media users continued.

There was further serious backsliding in the area of freedom of assembly and association in light of recurrent bans, disproportionate interventions and excessive use of force in peaceful demonstrations, investigations, administrative fines and prosecutions against demonstrators on charges of terrorism-related activities. Legislation and its implementation are not in line with the Turkish Constitution, European standards or with international conventions.

The rights of the most disadvantaged groups and of persons belonging to minorities need better protection. Roma remained largely excluded from formal jobs and their living conditions severely deteriorated. Gender-based violence, discrimination, hate speech against minorities, in particular against lesbian, gay, bisexual, transgender, intersex and queer (LGBTIQ) persons are still a matter of serious concern.

On migration and asylum policy, Turkey made some progress. After the incidents of March 2020 when Turkey actively encouraged migrants and refugees to take the land route to Europe through Greece, the situation has eventually de-escalated. Some progress was made on strengthening surveillance and protection capacity of the eastern land border. The EU-Turkey Statement of March 2016 continued to deliver results and Turkey continued to play a key role in ensuring effective management of migratory flows along the eastern Mediterranean route. The return of irregular migrants from the Greek islands under the EU-Turkey Statement remained however suspended by Turkey citing COVID-19 restrictions. However, resettlements from Turkey to the EU resumed in July 2020 despite restrictions. Although the volume of irregular arrivals to Greece fell, smuggling routes to Italy and to the government-controlled areas of Cyprus were increasingly used. Turkey has still not implemented the provisions relating to third-country nationals in the EU-Turkey readmission agreement, despite these entering into force in October 2017. Overall, the number of illegal border crossings between Turkey and Greece still remained significantly lower than it was prior to the adoption of the EU-Turkey Statement.

Turkey continued to make significant efforts to host and meet the needs of the largest refugee community in the world. The full operational budget of EUR 6 billion under the Facility for Refugees was contracted by the end of 2020 and over EUR 4.2 billion was disbursed by August 2021. Efficient integration measures are necessary to address the extended presence of refugees in the country. Access to public health for migrants and refugees should be increased. No outstanding visa liberalisation benchmarks were fulfilled. Turkey still needs to further align its legislation with the EU acquis on visa policy.

Turkey’s increasingly assertive foreign policy continued to collide with EU priorities under the CFSP, notably due to its support for military action in the Caucasus, Syria and Iraq. While the institutional framework enabling Turkey’s participation in the CFSP and the Common Security and Defence Policy (CSDP) is in place, Turkey maintained a very low alignment rate of around 14 %. Turkey’s military support in Libya, including the deployment of foreign fighters on the ground, and its persistent criticism of, and lack of cooperation with Operation IRINI, are detrimental to the EU’s effective contribution to the UN arms embargo implementation, and have led to conflicting approaches on Libya. Turkey wants to see a stable and prosperous Syria, an objective it shares with the EU. However, Turkey pursued its own military action in northern Syria, including through Turkish-backed militias. At the same time, Turkey increased the provision of basic services and extended its infrastructure networks in northern Syria.

In November 2020, the Council extended the duration of the existing framework for restrictive measures in response to Turkey’s unauthorised drilling activities in the Eastern Mediterranean. In its conclusions of December 2020, the European Council strongly condemned Turkey’s unilateral actions, provocations and escalated rhetoric against the EU, EU Member States and European Leaders. The tensions in the Eastern Mediterranean decreased as from the beginning of 2021. Turkey stopped its illegal hydrocarbon exploration activities in the maritime zones of Greece and Cyprus.  However, in early October Turkish warships obstructed the vessel Nautical Geo from conducting a survey in the Cypriot Exclusive Economic Zone, and Turkey issued a NAVTEX for conducting seismic surveys which would encompass parts of Cyprus’ EEZ. Furthermore, Turkey continued undertaking actions towards changing the status of the fenced-off city of Varosha with unacceptable unilateral decisions which go against the relevant UN SC Resolutions 550 (1984) and 789 (1992). The EU has strongly condemned Turkey’s unilateral steps and the unacceptable announcements made by the Turkish President and the leader of the Turkish Cypriot community on 20 July 2021 on the further reopening of the fenced-off town of Varosha in Cyprus, and called for the immediate reversal of these actions and the reversal of all steps taken on Varosha since October 2020.

The EU has repeatedly stressed the need for Turkey to respect the sovereign rights of EU Member States, which include entering into bilateral agreements and exploring and exploiting their natural resources in accordance with the EU acquis and international law, including the UN Convention on the Law of the Sea. Turkey needs to commit itself unequivocally to good neighbourly relations, international agreements and to the peaceful settlement of disputes in accordance with the United Nations Charter, having recourse, if necessary, to the International Court of Justice.

Turkey failed to ensure full and non-discriminatory implementation of the Additional Protocol to the EU-Turkey Association Agreement and the removal of all the obstacles to the free movement of goods, including restrictions on direct transport links with Cyprus. There was no progress on normalising bilateral relations with the Republic of Cyprus and the informal talks in April 2021 failed to pave the way for the resumption of formal negotiations.

The March 2021 and the June 2021 European Council recalled the European Union’s strategic interest in a stable and secure environment in the Eastern Mediterranean and in the development of a cooperative and mutually beneficial relationship with Turkey. In light of the discontinuation of illegal drilling activities, the resumption of bilateral talks between Greece and Turkey and the forthcoming, at that time, talks on the Cyprus problem under the auspices of the United Nations, the leaders offered to nurture a more positive dynamic in EU-Turkey relations. To this end, they expressed readiness to engage with Turkey in a phased, proportionate and reversible manner in a number of areas of common interest, subject to Turkey meeting the established conditionalities set out in previous European Council conclusions, and provided that the de-escalation in the Eastern Mediterranean is sustained. The leaders called on Turkey to abstain from renewed provocations or unilateral actions in breach of international law. Taking into account the Joint Communication, they reaffirmed the determination of the European Union, in case of such action, to use the instruments and options at its disposal to defend its interests and those of its Member States as well as to uphold regional stability.

Turkey continued to assert the validity of the Turkish-Libyan maritime delimitation and military agreements of 2019. The EU considers this an infringement of the sovereign rights of third States, not complying with the Law of the Sea and having no legal consequences for third States.

Regarding the economic criteria, the Turkish economy is well advanced, but made no progress over the reporting period and serious concerns persist over its functioning. The authorities issued a sizeable and wide-ranging set of measures to boost domestic demand and soften the economic repercussions of the COVID-19 pandemic. As a result, the economy rebounded quickly from the crisis, reaching pre-crisis levels already in the third quarter of 2020. Amid a strong policy response to the crisis, institutional and policy coordination weaknesses undermined the credibility and effectiveness of authorities’ actions and the imbalances increased. The macroeconomic policy mix relied too heavily on the credit channel, while direct fiscal support measures were rather limited in view of the magnitude of the social and labour market challenges. The strong monetary expansion last year weakened the lira, increased inflation and dollarization, and triggered portfolio outflows. The closing of the current account deficit in 2019 turned out to be short-lived and external imbalances remain a major vulnerability. Monetary policy tightened in autumn 2020 but the abrupt dismissal of the central bank governor in March 2021, only four months after his appointment, stirred financial market instability and called into question the authorities’ commitment to reducing inflation.

The institutional and regulatory environment weakened further and there are persistent issues with the predictability, transparency, and implementation of regulations. Market exit remained costly and slow. The informal sector declined during the crisis but still accounts for a large part of the economy. State intervention in price setting mechanisms persists. The provision of State aid lacks proper rules on implementation, enforcement and transparency. Supported by loose monetary policy until the autumn 2020 and favourable regulatory measures, bank lending grew strongly, spurred in particular by state-owned banks. The banking sector remained well capitalised, benefiting from regulatory forbearance and other crisis-mitigation measures. The pandemic had a deeply negative impact on the labour market and on poverty. The number of discouraged workers increased significantly and employment levels fell far below from where they were a few years ago. Female labour market participation and employment remained at particularly low levels. The proportion of young people not in employment, education or training increased.

Turkey made limited progress and has a good level of preparation in achieving the capacity to cope with the competitive pressure and market forces within the EU. Despite some progress made in improving access to education, the mismatch between the education system and labour market needs persists. Expenditure on research and development continued increasing at a slow pace, but remained well below the government’s target. Supported by favourable financing conditions and concessional lending, investment activity rebounded in 2020. Progress was made with regard to the diversification of energy supplies and the development of the renewable energy sector. The extension of local content requirement practices continued to raise concerns. The relative share of the EU in Turkey’s foreign trade slightly increased, despite extensive deviations by Turkey from its obligations under the EU-Turkey Customs Union.

Regarding its ability to assume the obligations of membership, Turkey’s alignment with the EU acquis was very limited and pursued on a rather ad hoc basis.

The internal market cluster is key to the good functioning of the Customs Union and to integrating Turkey in the EU’s single market. Turkey has achieved a good level of preparation for the free movement of goods. Although it continued to align with technical EU legislation under the ‘New and Global Approach’, technical barriers to trade remain, which hamper the good functioning of the Customs Union. Preparations in the areas of freedom of movement for workers and right of establishment and freedom to provide services are at an early stage as many professions are closed to EU nationals. Turkey is moderately prepared on free movement of capital notably because of the substantial remaining obstacles for acquisitions of assets and real estate. It improved its legal framework regulating the fight against money laundering and terrorism financing. It has reached a good level of preparation in terms of the legislative alignment of consumer and health protection, as exemplified by Turkey’s strong vaccination campaign against COVID-19. However, in both areas, there is a need to strengthen administrative capacity, consultations and coordination among stakeholders. Turkey has some level of preparation in the area of competition policy. There is a continued lack of State aid implementation rules, enforcement and transparency, while the institutional set up remains incomplete. In the cluster on competitiveness and inclusive growth, there has been mostly backsliding on the economic-related chapters. This was notably the case on enterprise and industrial policy, mainly due to Turkey bringing in measures incompatible with EU industrial policy principles, and on economic and monetary policy, reflecting intensified political pressure on the central bank. There was also backsliding in the area of social policy and employment, linked to the curtailment of trade union rights, the lack of genuine social dialogue and persistent levels of informal economic activity. On taxation, while Turkey is moderately prepared, there is a need for a clear strategy, avoiding frequent changes in tax rates and enabling tax information exchange with all EU Member States. Turkey maintains a good level of preparation for the customs union but made limited progress, including in its implementation. Turkey’s deviations from its obligations under the EU-Turkey Customs Union continue, contributing to a high number of trade irritants. Turkey has some level of preparation in the area of information society and media. It continued backsliding, mostly due to inadequate competition, concentration of media ownership and the lack of independence of regulatory authorities. Turkey’s preparations in the area of science and research are well advanced and it continued to implement the action plan to boost the national research and innovation capacity and to align with the European Research Area (ERA). Turkey is moderately prepared on education and culture, and needs to further improve inclusive education, with a particular focus on girls and children from disadvantaged groups.

Regarding the cluster on the Green Agenda and Sustainable Connectivity, Turkey is moderately prepared in transport and energy policies. It has made some progress on energy and transport networks, with the construction of the Halkali-Kapikule railway line connecting the Bulgarian border to Istanbul continuing. Turkey has some level of preparation on environmental and climate change and faces critical environmental and climate challenges, both as regards mitigation and adaptation. It made some progress, including the ratification of the Paris Agreement on climate change and increasing capacity in waste management, wastewater treatment and on legislative alignment, but enforcement and implementation remain weak. Turkey needs to follow up with an enhanced nationally determined contribution under the Paris Agreement, long-term strategic decarbonisation and adaptation plans and appropriate legislation reflecting them domestically. On the cluster covering resources, agriculture and cohesion, Turkey reached some level of preparation in the area of agriculture and rural development. However, there was backsliding  over the reporting period, as its agricultural policy diverged from the main principles of the EU common agricultural policy. Turkey is a major exporter of food products to the EU, and made limited progress in the area of food safety, veterinary and phytosanitary policy. Turkey needs to make further progress on meeting EU standards, particularly on pesticide residues. It made good progress on fisheries in implementing the fisheries law, resources and fleet management, and inspection and control. Turkey is moderately prepared in the area of regional policy and the coordination of structural instruments. Overall, it made some progress in this area, especially in accelerating the absorption of IPA II funds and in addressing some structural weaknesses. Turkey has some level of preparation in the area of financial and budgetary provisions and made limited progress during the reporting period to strengthen administrative capacity or to design implementing rules for the correct application of the own resources system.

Turkey is moderately prepared in the area of external relations, notably due to the continuing deviations from the Common Customs Tariff and the common commercial policy. It made limited progress in the reporting period, when it successfully concluded a trade agreement with the UK after the EU-UK agreement. Turkey has some level of preparation in the area of foreign, security and defence policy. There was backsliding in the framework of political dialogue on foreign and security policy as Turkey’s increasingly assertive foreign policy collided with the EU priorities under the common foreign and security policy.

Overall, in many areas further significant efforts are needed on legislative alignment with the EU acquis. In all areas, implementation and enforcement needs substantial improvement. Ensuring the independence of regulatory authorities and developing administrative capacity are key for Turkey to achieve further progress.

Key dates

September 1959: Turkey applies for associate membership of the European Economic Community (EEC).

September 1963: Signature of the Association Agreement, aiming at enhancing economic cooperation and achieving a Customs Union between Turkey and the EEC.

April 1987: Turkey presents its formal application for membership of the European Economic Community.

January 1995: EU-Turkey Agreement creating a customs union.

December 1999: The European Council recognises Turkey as a candidate country.

December 2004: The European Council agrees to start accession negotiations with Turkey.

October 2005: Start of accession negotiations.

December 2006: The Council decides that eight negotiating chapters cannot be opened and no chapter can be closed until Turkey meets its obligation of full, non-discriminatory implementation of the additional protocol to the Association Agreement.

December 2013: The EU-Turkey readmission agreement is signed in parallel with the launching of the visa liberalisation dialogue.

October 2014: The EU-Turkey readmission agreement enters into force.

March 2015: The European Commission and Turkey launch a high-level energy dialogue.

May 2015: The European Commission and Turkey agree to modernise the 20-year-old Customs Union Agreement and to enhance EU-Turkey bilateral trade relations.

November 2015: On the occasion of the EU-Turkey Leaders’ Meeting, both sides agree on the activation of a Joint Action Plan aiming at ending the irregular migration from Turkey to the EU, in full compliance with EU and international standards.

January 2016: The EU-Turkey high-level political dialogue and high-level energy dialogue take place.

March 2016: The EU and Turkey agree on a joint Statement on the basis of the Joint Action Plan of November 2015.

April 2016: The first EU-Turkey high-level economic dialogue takes place; the first Report on the implementation of the EU-Turkey Statement of 18 March 2016 is published.

May 2016: The third Report on progress by Turkey in fulfilling the requirements of its visa liberalisation roadmap is published.

December 2016: The European Commission adopts a recommendation for opening of negotiations with Turkey on the modernisation of the Customs Union.

May 2017: EU-Turkey Leaders’ meeting takes place in Brussels.

November 2017: The first high-level EU-Turkey dialogue on transport takes place.

December 2017: The EU-Turkey high-level economic dialogue takes place.

March 2018: EU-Turkey Leaders’ meeting takes place in Varna, Bulgaria.

June 2018:  The General Affairs Council decides that Turkey’s accession negotiations have effectively come to a standstill and no further chapters can be considered for opening or closing due to Turkey moving further away from the European Union.

November 2018: The EU-Turkey high-level political dialogue takes place in Ankara.

December 2018: The 78th EU-Turkey Joint Parliamentary Committee takes place in Ankara.

January 2019: The EU-Turkey high-level dialogue on transport takes place in Brussels.

February 2019: The EU-Turkey high-level economic dialogue takes place in Istanbul.

March 2019: The 54th EU-Turkey Association Council takes place in Brussels.

November 2019: The EU adopts a framework for targeted measures against Turkey for its illegal drilling activities in the Eastern Mediterranean.

March 2020: EU-Turkey Leaders’ meeting takes place in Brussels.

July 2020: The EU adopts additional €485 million to continue the EU’s two flagship humanitarian programmes supporting refugees in Turkey, on top of the €6 billion of the Facility for Refugees.

April 2021: The Presidents of the European Council and of the European Commission meet the President of Turkey in Ankara.

March 2021: The European Council welcomes the de-escalation in the Eastern Mediterranean and expresses the EU’s readiness to engage with Turkey in a phased, proportionate and reversible manner to enhance cooperation in a number of areas of common interest

June 2021: The European Commission proposes to allocate EUR 3 billion in additional assistance to Syrian refugees and host communities in Turkey.

September 2021: The EU- Turkey high- level dialogue on climate takes place in Brussels.

Aşağıda Google çevirisi yer almaktadır.

2021 Türkiye Raporunun Temel Bulguları

Sal, 10/19/2021 – 18:12
   

T katılım sürecinin o temelleri

Türkiye’nin demokratik kurumlarının işleyişinde ciddi eksiklikler var. Raporlama döneminde demokratik gerileme devam etti. Başkanlık sisteminin yapısal eksiklikleri devam etti. Avrupa Konseyi ve organlarının temel tavsiyelerinin ele alınması gerekmektedir. Parlamento, hükümeti sorumlu tutmak için gerekli araçlardan yoksun kalmaya devam etti. Anayasal mimari, yürütme, yasama ve yargı arasında sağlam ve etkili bir güçler ayrılığı sağlamadan, yetkileri Cumhurbaşkanlığı düzeyinde merkezileştirmeye devam etti. Etkin bir kontrol ve denge mekanizmasının yokluğunda, yürütme organının demokratik hesap verebilirliği seçimlerle sınırlı kalmaktadır. Muhalefet partilerinin hedeflenmesi devam etti, Anayasa Mahkemesi’nin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın Türkiye’deki siyasi çoğulculuğun zayıflamasına katkıda bulunan ikinci büyük muhalefet partisinin kapatılmasını amaçlayan bir iddianameyi kabul etmesi dahil. Rapor döneminde Başkan, Merkez Bankası başkanını iki kez görevden aldı.

Olağanüstü halin Temmuz 2018’de sona ermesine rağmen, hükümet yetkililerine olağanüstü yetkiler veren ve olağanüstü halin bazı kısıtlayıcı unsurlarını koruyan bazı yasal hükümler, demokrasi ve temel haklar üzerinde önemli bir etkisi olmaya devam eden yasaya entegre olarak kaldı. Temmuz 2021’de Türkiye parlamentosu, olağanüstü halin bu kısıtlayıcı unsurlarının süresini bir yıl daha uzatan bir yasa tasarısını onayladı. Olağanüstü Hal Soruşturma Komisyonu, olağanüstü hal döneminde KHK ile ihraç edilen kamu görevlilerine ilişkin dosya yükünü henüz tamamlamadı.

İktidar koalisyonu hükümetinin muhalefet partilerinin belediye başkanlarına yaptığı baskı, yerel demokrasiyi daha da zayıflattı. Muhalefet partilerinden belediye başkanları idari ve adli soruşturmalarla karşı karşıya kaldı. Güneydoğuda, zorla görevden alınan belediye başkanlarının yerine hükümet tarafından atanan kayyumlar getirilmeye devam edildi ve vatandaşlara seçtikleri temsil hakkı verilmedi. Çoğu durumda, gelen kayyumlar belediye meclislerini askıya aldı. Yüzlerce yerel politikacı ve seçilmiş makam sahibi terörle bağlantılı suçlamalarla tutuklandı.

Güneydoğudaki durumçok endişe verici kaldı. Hükümet, Irak ve Suriye’de iç ve sınır ötesi güvenlik ve askeri operasyonlar gerçekleştirdi. AB’nin terör eylemlerine karışan kişi, grup ve kuruluşlar listesinde yer alan Kürdistan İşçi Partisi’nin (PKK) tekrarlayan terör eylemleriyle sınır bölgelerinde güvenlik durumu belirsizliğini koruyor. AB, PKK’nın saldırılarını açık bir şekilde kınadı ve kurbanların aileleriyle dayanışma içinde olduğunu ifade etti. Hükümet terörle mücadelede meşru bir hakka sahip olmakla birlikte, bunu hukukun üstünlüğüne, insan haklarına ve temel özgürlüklere uygun olarak yapması esastır. Terörle mücadele tedbirleri orantılı olmalıdır. Barışçıl ve sürdürülebilir bir çözüme ulaşmak için güvenilir bir siyasi sürecin yeniden başlatılması konusunda herhangi bir gelişme olmadı.

Aralarında bir dizi parlamenterin de yer aldığı Halkın Demokratik Partisi’nin (HDP) yaklaşık 4 000 üyesi ve yetkilisi cezaevinde kaldı. Haziran ayında Anayasa Mahkemesi, HDP’nin kapatılmasını talep eden bir iddianameyi kabul ederek, HDP’nin eş genel başkanları ve tüm geçmiş ve şimdiki milletvekilleri ile yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 451 HDP yöneticisine siyasi yasaklama ve partinin bankasının dondurulmasını talep etti. hesaplar. Savcılığın, HDP milletvekillerinin neredeyse tamamının dokunulmazlığının kaldırılması için Meclis’te bekleyen talepleri vardı.

On sivil toplum sorunları , ciddi buna gücüm devam etti. Sivil toplum sürekli bir baskıyla karşı karşıya kaldı ve özgürce faaliyet gösterme alanları ifade ve örgütlenme özgürlüklerini sınırlayarak azalmaya devam etti. Kitle imha silahlarının yayılmasının finansmanının önlenmesine ilişkin yeni yasa, insan hakları savunucularının ve sivil toplumun faaliyetlerine yönelik olası kısıtlamalara ilişkin endişeleri artırıyor.

Güvenlik ve istihbarat sektörünü yöneten yasal ve kurumsal çerçeve , başkanlık sistemi kapsamında güvenlik güçlerinin güçlendirilmiş sivil gözetimi ile değişmeden kalmıştır . Hükümet, güvenlik güçlerinin sivil kontrolünü daha da pekiştirmek için adımlar attı.

Türkiye, kamu yönetimi reformu alanında bir dereceye kadar hazırlıklıdır/orta derecede hazırlıklıdır . Raporlama döneminde herhangi bir ilerleme kaydetmemiştir. Türkiye’de kapsamlı bir kamu yönetimi reformu gündemi ve süreçten sorumlu lider bir kurum bulunmamaktadır. İdarenin hesap verebilirliği ve insan kaynakları yönetimi konusundaki endişeler devam etti. Reform için siyasi irade hala eksik. Merkezi hükümet kurumları arasındaki politika koordinasyonu güçlü kalmaya devam etse de, politika oluşturma kanıta dayalı veya katılımcı değildir. Yönetimin siyasallaşması devam etti. Kadınların temsili bürokrasinin üst kademelerinde düşük kaldı.

Türkiye’nin yargı sistemihazırlık aşamasındadır. 2016 yılından itibaren görülen ciddi gerileme devam etti. Özellikle yargının sistematik olarak bağımsız olmaması ve hakimler ve savcılar üzerindeki aşırı baskı konusunda endişeler devam etmektedir. Yeni insan hakları eylem planında bazı olumlu önlemler öngörülmekte, ancak yargı bağımsızlığıyla ilgili önemli eksikliklerin hiçbiri ele alınmamaktadır. Özellikle, kuvvetler ayrılığı ilkesine saygıyı geliştirmek veya Hâkimler ve Savcılar Konseyi üyelerinin yapısını ve seçim sürecini iyileştirmek için hiçbir önlem, Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu ve Avrupa Konseyi’nin uzun süredir devam eden tavsiyeleri öngörülmemiştir. Komisyon. Darbe girişimi sonrası ihraç edilen hakim ve savcıların hiçbiri beraat etmelerine rağmen görevlerine iade edilmedi. Objektif olmaması, hakim ve savcıları işe almak ve terfi ettirmek için liyakate dayalı, tek tip ve önceden belirlenmiş kriterler bir endişe kaynağı olmaya devam etmektedir. Sulh ceza hukuku kurumu, yetkileri ve uygulamalarıyla ilgili endişeleri dile getirmeye devam etti.

İlgili yolsuzlukla mücadeleyi , Türkiye hazırlıklar erken bir aşamada kalmıştır ve raporlama döneminde hiçbir ilerleme. Ülke, Türkiye’nin uluslararası yükümlülüklerine uygun olarak yolsuzlukla mücadele kurumları kurmadı. Yasal çerçevenin ve kurumsal mimarinin kusurları, yolsuzluk davalarının soruşturma ve kovuşturma aşamalarında aşırı siyasi etkiye izin verdi. Kamu kurumlarının hesap verebilirliği ve şeffaflığı iyileştirilmelidir. Yolsuzlukla mücadele stratejisinin ve eylem planının olmaması, yolsuzlukla kararlı bir şekilde mücadele etme iradesinin olmadığını gösterdi. Avrupa Konseyi’nin Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu (GRECO) tavsiyelerinin çoğu uygulanmadı. Genel olarak, yolsuzluk yaygındır ve endişe konusu olmaya devam etmektedir.

Türkiye organize suçla mücadelede bir miktar hazırlıklıve sınırlı ilerleme kaydetti. Europol ile Türkiye arasındaki işbirliği, Temmuz 2004’te yürürlüğe giren bir Stratejik İşbirliği Anlaşmasına dayanmaktadır. Europol ile ciddi suç ve terörle mücadele konusunda yetkili Türk makamları arasında kişisel verilerin değişimine ilişkin uluslararası bir anlaşmaya ilişkin müzakereler devam etmektedir. Türkiye, veri koruma yasasını Avrupa standartlarıyla uyumlu hale getiren mevzuatını reforme edecek. Türkiye, suç şebekelerini dağıtma ve suç varlıklarına el koyma konusundaki geçmiş performansını iyileştirmelidir. Kara para aklama ve terörün finansmanı ile mücadeleyi düzenleyen yasal çerçevenin, Mali Eylem Görev Gücü (FATF) ve Venedik Komisyonu’nun kitle imha silahlarının yayılmasının finansmanının önlenmesi yasasına ilişkin tavsiyeleri doğrultusunda iyileştirilmesi gerekmektedir. Siber suçlar ve tanık korumasına ilişkin mevzuatın iyileştirilmesi için çaba gösterilmesi gerekmektedir.

İnsan ve temel hakların bozulmasıdevam etti. Olağanüstü hal sırasında getirilen önlemlerin çoğu yürürlükte kalmaya devam ediyor. Yasal çerçeve, insan ve temel haklara saygının genel güvencelerini içerir, ancak mevzuat ve uygulamanın hala Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarıyla uyumlu hale getirilmesi gerekmektedir. Gazetecilerin, yazarların, avukatların, akademisyenlerin, insan hakları savunucularının ve eleştirel seslerin faaliyetlerine getirilen geniş çaplı kısıtlamalar, özgürlüklerini kullanmalarını olumsuz etkilemeye devam etti ve otosansüre yol açtı. Türkiye’nin, özellikle Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala davalarında AİHM kararlarını uygulamayı reddetmesi, yargının uluslararası ve Avrupa standartlarına bağlılığına ilişkin endişeleri daha da artırdı. Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi, bu tür standartlara bağlılığını da sorguladı. Bir dizi alanda reform sözü veren yeni insan hakları eylem planı, kritik konulara değinmiyor.

İfade özgürlüğünde ciddi gerileme devam etti. Mevzuat ve uygulanması, özellikle ulusal güvenlik ve terörle mücadele hükümleri, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ve diğer uluslararası standartlara aykırı olmaya ve AİHM içtihadından uzaklaşmaya devam etti. Muhalefet seslerinin yayılması ve ifade özgürlüğü, artan baskı ve kısıtlayıcı tedbirlerden olumsuz etkilendi. Gazeteciler, insan hakları savunucuları, avukatlar, yazarlar, muhalif politikacılar, öğrenciler ve sosyal medya kullanıcılarının ceza davaları ve mahkumiyetleri devam etti.

Tekrarlayan yasaklar, orantısız müdahaleler ve barışçıl gösterilerde aşırı güç kullanımı, göstericilere yönelik terörle bağlantılı faaliyetler suçlamasıyla soruşturmalar, idari para cezaları ve kovuşturmalar ışığında toplanma ve örgütlenme özgürlüğü alanında daha da ciddi gerileme yaşandı. Mevzuat ve uygulanması Türk Anayasası, Avrupa standartları veya uluslararası sözleşmelerle uyumlu değildir.

En dezavantajlı grupların ve azınlıklara mensup kişilerin haklarının daha iyi korunması gerekir. Romanlar, resmi işlerden büyük ölçüde dışlandı ve yaşam koşulları ciddi şekilde kötüleşti. Cinsiyete dayalı şiddet, ayrımcılık, azınlıklara, özellikle de lezbiyen, gey, biseksüel, trans, interseks ve queer (LGBTİQ) kişilere yönelik nefret söylemi hâlâ ciddi bir endişe konusudur.

Açık göç ve iltica politikası, Türkiye biraz ilerleme kaydetti. Türkiye’nin göçmenleri ve mültecileri Yunanistan üzerinden Avrupa’ya giden kara yolunu kullanmaya aktif olarak teşvik ettiği Mart 2020 olaylarından sonra, durum sonunda gerildi. Doğu kara sınırının gözetim ve koruma kapasitesinin güçlendirilmesi konusunda bazı ilerlemeler kaydedilmiştir. Mart 2016 tarihli AB-Türkiye Bildirisi sonuç vermeye devam etti ve Türkiye, doğu Akdeniz güzergahı boyunca göç akışlarının etkin yönetimini sağlamada kilit rol oynamaya devam etti. AB-Türkiye Bildirisi kapsamında Yunan adalarından düzensiz göçmenlerin dönüşü, Türkiye tarafından COVID-19 kısıtlamaları nedeniyle askıya alındı. Ancak, Türkiye’den AB’ye yeniden yerleşimler, kısıtlamalara rağmen Temmuz 2020’de yeniden başladı. Yunanistan’a düzensiz varışların hacminin düşmesine rağmen, İtalya’ya ve Kıbrıs’ın hükümet kontrolündeki bölgelerine giden kaçakçılık yolları giderek daha fazla kullanılıyordu. Türkiye, Ekim 2017’de yürürlüğe girmesine rağmen, AB-Türkiye geri kabul anlaşmasında yer alan üçüncü ülke vatandaşlarıyla ilgili hükümleri hâlâ uygulamamıştır. Genel olarak, Türkiye ile Yunanistan arasındaki yasadışı sınır geçişlerinin sayısı hâlâ öncekinden önemli ölçüde düşük kalmıştır. AB-Türkiye Bildirisi’nin kabulüne.

Türkiye, dünyadaki en büyük mülteci topluluğuna ev sahipliği yapmak ve ihtiyaçlarını karşılamak için önemli çabalar göstermeye devam etmiştir. Mülteciler için Mali Yardım Aracı kapsamındaki 6 milyar Euro’luk tam operasyonel bütçe, 2020 yılı sonuna kadar sözleşmeye bağlandı ve Ağustos 2021’e kadar 4,2 milyar Euro’nun üzerinde ödeme yapıldı. Ülkedeki genişletilmiş mülteci varlığını ele almak için etkili entegrasyon önlemleri gereklidir. Göçmen ve mültecilerin halk sağlığına erişimi artırılmalıdır. Hiçbir olağanüstü vize serbestleştirme kriteri yerine getirilmemiştir. Türkiye’nin vize politikasına ilişkin mevzuatını AB müktesebatıyla daha da uyumlu hale getirmesi gerekmektedir.

Türkiye’nin giderek daha iddialı dış politikasıözellikle Kafkasya, Suriye ve Irak’taki askeri harekata verdiği destek nedeniyle ODGP kapsamındaki AB öncelikleriyle çatışmaya devam etti. Türkiye’nin ODGP’ye ve Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası’na (OGSP) katılımını sağlayan kurumsal çerçeve mevcut olmakla birlikte, Türkiye yaklaşık %14’lük çok düşük bir uyum oranını korumuştur. Türkiye’nin Libya’daki askeri desteği, karada yabancı savaşçıların konuşlandırılması ve IRINI Operasyonuna yönelik ısrarlı eleştirileri ve işbirliği eksikliği, AB’nin BM silah ambargosu uygulamasına etkin katkısına zarar veriyor ve çelişkili yaklaşımlara yol açıyor. Libya’da. Türkiye, AB ile paylaştığı bir hedef olan istikrarlı ve müreffeh bir Suriye görmek istiyor. Ancak Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde, Türk destekli milisler de dahil olmak üzere kendi askeri harekatını sürdürdü.

Kasım 2020’de Konsey, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki yetkisiz sondaj faaliyetlerine yanıt olarak mevcut kısıtlayıcı önlemler çerçevesinin süresini uzattı. Avrupa Konseyi, Aralık 2020 tarihli kararlarında, Türkiye’nin AB’ye, AB Üye Devletlerine ve Avrupa Liderlerine karşı tek taraflı eylemlerini, provokasyonlarını ve tırmanan söylemlerini şiddetle kınadı. Doğu Akdeniz’deki gerilimler 2021 yılı başından itibaren azaldı. Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs’ın deniz bölgelerinde yasadışı hidrokarbon arama faaliyetlerini durdurdu. Ancak, Ekim ayı başlarında Türk savaş gemileri, Nautical Geo gemisinin Kıbrıs Münhasır Ekonomik Bölgesi’nde bir araştırma yapmasını engelledi ve Türkiye, Kıbrıs’ın MEB’inin bazı kısımlarını kapsayacak sismik araştırmalar yapmak için bir NAVTEX yayınladı. Üstelik, Türkiye, ilgili BM SC Kararları 550 (1984) ve 789 (1992)’a aykırı olan kabul edilemez tek taraflı kararlarla, çitlerle çevrili Maraş kentinin statüsünü değiştirmeye yönelik eylemlerde bulunmaya devam etti. AB, Türkiye’nin tek taraflı adımlarını ve Türk Cumhurbaşkanı ve Kıbrıs Türk toplumu lideri tarafından 20 Temmuz 2021’de Kıbrıs’ta çitle çevrili Maraş kentinin yeniden açılmasına ilişkin kabul edilemez açıklamalarını şiddetle kınadı ve derhal geri alınması çağrısında bulundu. Bu eylemlerin ve Ekim 2020’den bu yana Maraş’ta atılan tüm adımların tersine çevrilmesi.

AB, Türkiye’nin, ikili anlaşmalar akdetmek ve doğal kaynaklarını AB müktesebatına ve BM Hukuku Sözleşmesi de dahil olmak üzere uluslararası hukuka uygun olarak araştırmak ve kullanmak da dahil olmak üzere, AB Üye Devletlerinin egemenlik haklarına saygı duyması gerektiğini defalarca vurgulamıştır. Deniz. Türkiye’nin, gerektiğinde Uluslararası Adalet Divanı’na başvurarak, açıkça iyi komşuluk ilişkilerine, uluslararası anlaşmalara ve anlaşmazlıkların Birleşmiş Milletler Şartı’na uygun olarak barışçıl yollarla çözümüne bağlı kalması gerekmektedir.

Türkiye, AB-Türkiye Ortaklık Anlaşmasına Ek Protokolün tam ve ayrım gözetmeksizin uygulanmasını ve Kıbrıs ile doğrudan ulaşım bağlantılarındaki kısıtlamalar da dahil olmak üzere malların serbest dolaşımının önündeki tüm engellerin kaldırılmasını sağlayamadı. Kıbrıs Cumhuriyeti ile ikili ilişkilerin normalleştirilmesi konusunda ilerleme kaydedilmedi ve Nisan 2021’deki gayrı resmi görüşmeler, resmi müzakerelerin yeniden başlamasının önünü açamadı.

Mart 2021 ve Haziran 2021 Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği’nin Doğu Akdeniz’de istikrarlı ve güvenli bir ortama ve Türkiye ile işbirliğine dayalı ve karşılıklı yarara dayalı bir ilişkinin geliştirilmesine yönelik stratejik çıkarlarını hatırlattı. Yasadışı sondaj faaliyetlerinin durdurulması, Yunanistan ve Türkiye arasındaki ikili görüşmelerin yeniden başlaması ve o dönemde Kıbrıs sorununa ilişkin Birleşmiş Milletler himayesinde yapılacak görüşmeler ışığında, liderler daha olumlu bir dinamik beslemeyi teklif ettiler. AB-Türkiye ilişkileri. Bu amaçla, Türkiye’nin önceki Avrupa Konseyi kararlarında belirtilen yerleşik koşulları yerine getirmesi koşuluyla, bir dizi ortak çıkar alanında aşamalı, orantılı ve tersine çevrilebilir bir şekilde Türkiye ile ilişki kurmaya hazır olduklarını ifade ettiler, ve Doğu Akdeniz’deki gerilimi azaltmanın sürdürülmesi şartıyla. Liderler, Türkiye’yi yenilenen provokasyonlardan veya uluslararası hukuku ihlal eden tek taraflı eylemlerden kaçınmaya çağırdı. Ortak Tebliğ’i dikkate alarak, Avrupa Birliği’nin böyle bir eylemde bulunması halinde, kendi çıkarlarını ve Üye Devletlerinin çıkarlarını savunmak ve bölgesel istikrarı korumak için elindeki araçları ve seçenekleri kullanma kararlılığını yeniden teyit ettiler.

Türkiye, 2019 yılı Türk-Libya deniz sınırlandırma ve askeri anlaşmalarının geçerliliğini savunmaya devam etti. AB, bunu üçüncü Devletlerin egemenlik haklarının ihlali, Deniz Hukuku’na uymamak ve üçüncü Devletler için hiçbir hukuki sonuç doğurmaması olarak değerlendiriyor.

İlgili ekonomik kriterler,Türkiye ekonomisi oldukça ilerlemiştir, ancak raporlama döneminde ilerleme kaydedilmemiştir ve işleyişine ilişkin ciddi endişeler devam etmektedir. Yetkililer, iç talebi artırmak ve COVID-19 pandemisinin ekonomik yansımalarını yumuşatmak için büyük ve geniş kapsamlı bir dizi önlem yayınladı. Sonuç olarak, ekonomi krizden hızlı bir şekilde toparlandı ve 2020’nin üçüncü çeyreğinde zaten kriz öncesi seviyelere ulaştı. Krize güçlü bir politika yanıtının ortasında, kurumsal ve politika koordinasyonundaki zayıflıklar, yetkililerin eylemlerinin güvenilirliğini ve etkinliğini zayıflattı ve dengesizlikler arttı. Makroekonomik politika karışımı, kredi kanalına çok fazla bağlıyken, doğrudan mali destek önlemleri, sosyal ve işgücü piyasası zorluklarının büyüklüğü göz önüne alındığında oldukça sınırlıydı. Geçen yılki güçlü parasal genişleme lirayı zayıflattı, enflasyonu ve dolarizasyonu artırdı ve portföy çıkışlarını tetikledi. 2019’da cari açığın kapatılması kısa ömürlü oldu ve dış dengesizlikler önemli bir kırılganlık olmaya devam ediyor. Para politikası 2020 sonbaharında sıkılaştı, ancak merkez bankası başkanının atanmasından sadece dört ay sonra Mart 2021’de aniden görevden alınması finansal piyasa istikrarsızlığını artırdı ve yetkililerin enflasyonu düşürme taahhüdünü sorguladı.

Kurumsal ve düzenleyici ortam daha da zayıfladı ve öngörülebilirlik, şeffaflık ve düzenlemelerin uygulanması ile ilgili kalıcı sorunlar var. Piyasadan çıkış maliyetli ve yavaş kaldı. Kayıt dışı sektör kriz sırasında geriledi, ancak yine de ekonominin büyük bir bölümünü oluşturuyor. Fiyat belirleme mekanizmalarına devlet müdahalesi sürüyor. Devlet yardımının sağlanması, uygulama, yürütme ve şeffaflık konusunda uygun kurallardan yoksundur. 2020 sonbaharına kadar gevşek para politikası ve olumlu düzenleyici tedbirlerle desteklenen banka kredileri, özellikle devlet bankaları tarafından teşvik edilerek güçlü bir şekilde büyüdü. Bankacılık sektörü, düzenleyici müsamaha ve diğer kriz hafifletme önlemlerinden yararlanarak iyi bir sermayeye sahip olmaya devam etti. Salgının işgücü piyasası ve yoksulluk üzerinde derinden olumsuz bir etkisi oldu. Cesareti kırılan işçilerin sayısı önemli ölçüde arttı ve istihdam seviyeleri birkaç yıl önceki seviyesinin çok altına düştü. Kadınların işgücü piyasasına katılımı ve istihdamı özellikle düşük seviyelerde kalmıştır. İstihdam, eğitim ve öğretimde olmayan gençlerin oranı arttı.

Türkiye, sınırlı ilerleme kaydetmiştir ve AB içindeki rekabet baskısı ve piyasa güçleriyle başa çıkma kapasitesini elde etme konusunda iyi bir hazırlık düzeyine sahiptir. Eğitime erişimin iyileştirilmesinde kaydedilen bazı ilerlemelere rağmen, eğitim sistemi ile işgücü piyasası ihtiyaçları arasındaki uyumsuzluk devam etmektedir. Araştırma ve geliştirme harcamaları yavaş bir hızda artmaya devam etti, ancak hükümetin hedefinin oldukça altında kaldı. Uygun finansman koşulları ve imtiyazlı kredilerle desteklenen yatırım faaliyeti 2020’de toparlandı. Enerji arzının çeşitlendirilmesi ve yenilenebilir enerji sektörünün geliştirilmesi konusunda ilerleme kaydedildi. Yerel içerik gereksinimi uygulamalarının genişletilmesi endişeleri artırmaya devam etti. AB’nin Türkiye’nin dış ticaretindeki göreli payı bir miktar arttı,

Üyelik yükümlülüklerini üstlenme kabiliyeti ile ilgili olarak , Türkiye’nin AB müktesebatına uyumu çok sınırlıydı ve oldukça geçici bir temelde sürdürüldü.

İç pazar kümelenmesi, Gümrük Birliği’nin iyi işlemesi ve Türkiye’yi AB tek pazarına entegre etmenin anahtarıdır. Türkiye, malların serbest dolaşımı için iyi bir hazırlık düzeyine ulaşmıştır. ‘Yeni ve Küresel Yaklaşım’ kapsamında teknik AB mevzuatına uyum sağlamaya devam etmesine rağmen, Gümrük Birliği’nin iyi işleyişini engelleyen ticaretin önündeki teknik engeller devam etmektedir. Birçok mesleğin AB vatandaşlarına kapalı olması nedeniyle, işçiler için serbest dolaşım, yerleşme hakkı ve hizmet sunma özgürlüğü alanlarındaki hazırlıklar erken bir aşamadadır. Türkiye, özellikle varlık ve gayrimenkul edinimlerinin önündeki önemli engeller nedeniyle sermayenin serbest dolaşımı konusunda orta düzeyde hazırlıklıdır. Kara para aklama ve terörün finansmanı ile mücadeleyi düzenleyen yasal çerçevesini iyileştirdi. Türkiye’nin COVID-19’a karşı yürüttüğü güçlü aşı kampanyasının da gösterdiği gibi, tüketici ve sağlığın korunmasına ilişkin mevzuat uyumu açısından iyi bir hazırlık düzeyine ulaşmıştır. Ancak, her iki alanda da, paydaşlar arasında idari kapasitenin, istişarelerin ve koordinasyonun güçlendirilmesine ihtiyaç vardır. Türkiye’nin rekabet politikası alanında bir dereceye kadar hazırlığı vardır. Kurumsal yapılanma eksik kalırken, Devlet yardımı uygulama kuralları, yaptırım ve şeffaflık konusunda sürekli bir eksiklik bulunmaktadır. Rekabetçilik ve kapsayıcı büyüme kümelenmesinde, çoğunlukla ekonomik ile ilgili fasıllarda gerileme olmuştur. Bu, özellikle Türkiye’nin AB sanayi politikası ilkeleriyle uyumsuz önlemler getirmesi nedeniyle işletme ve sanayi politikası ile ekonomi ve para politikası konularında geçerliydi. Merkez bankası üzerindeki yoğun siyasi baskıyı yansıtıyor. Ayrıca, sosyal politika ve istihdam alanında, sendikal hakların kısıtlanması, gerçek sosyal diyalog eksikliği ve kalıcı kayıt dışı ekonomik faaliyet seviyeleri ile bağlantılı olarak gerileme yaşandı. Vergilendirme konusunda, Türkiye orta düzeyde hazırlıklı olmakla birlikte, vergi oranlarında sık sık değişiklik yapmaktan kaçınan ve tüm AB Üye Ülkeleri ile vergi bilgisi alışverişini sağlayan net bir stratejiye ihtiyaç vardır. Türkiye, gümrük birliği için iyi düzeyde hazırlık yapmakta, ancak uygulanması da dahil olmak üzere sınırlı ilerleme kaydetmiştir. Türkiye’nin AB-Türkiye Gümrük Birliği kapsamındaki yükümlülüklerinden sapmaları devam etmekte ve çok sayıda ticari rahatsızlığa katkıda bulunmaktadır. Türkiye, bilgi toplumu ve medya alanında bir dereceye kadar hazırlıklıdır. Gerilemeye devam etti, çoğunlukla yetersiz rekabet, medya sahipliğinin yoğunlaşması ve düzenleyici otoritelerin bağımsız olmamasından kaynaklanmaktadır. Türkiye’nin bilim ve araştırma alanındaki hazırlıkları oldukça ilerlemiştir ve ulusal araştırma ve yenilik kapasitesini artırmak ve Avrupa Araştırma Alanı (ERA) ile uyum sağlamak için eylem planını uygulamaya devam etmiştir. Türkiye, eğitim ve kültür konusunda orta düzeyde hazırlıklıdır ve özellikle dezavantajlı gruplardan kızlar ve çocuklara odaklanarak kapsayıcı eğitimi daha da iyileştirmesi gerekmektedir. Türkiye’nin bilim ve araştırma alanındaki hazırlıkları oldukça ilerlemiştir ve ulusal araştırma ve yenilik kapasitesini artırmak ve Avrupa Araştırma Alanı (ERA) ile uyum sağlamak için eylem planını uygulamaya devam etmiştir. Türkiye, eğitim ve kültür konusunda orta düzeyde hazırlıklıdır ve özellikle dezavantajlı gruplardan kızlar ve çocuklara odaklanarak kapsayıcı eğitimi daha da iyileştirmesi gerekmektedir. Türkiye’nin bilim ve araştırma alanındaki hazırlıkları oldukça ilerlemiştir ve ulusal araştırma ve yenilik kapasitesini artırmak ve Avrupa Araştırma Alanı (ERA) ile uyum sağlamak için eylem planını uygulamaya devam etmiştir. Türkiye, eğitim ve kültür konusunda orta düzeyde hazırlıklıdır ve özellikle dezavantajlı gruplardan kızlar ve çocuklara odaklanarak kapsayıcı eğitimi daha da iyileştirmesi gerekmektedir.

Yeşil Gündem ve Sürdürülebilir Bağlantı konusunda kümelenme ile ilgili olarak Türkiye, ulaştırma ve enerji politikalarında orta düzeyde hazırlıklıdır. Bulgaristan sınırını İstanbul’a bağlayan Halkalı-Kapıkule demiryolu hattının yapımına devam edilmesiyle enerji ve ulaşım ağlarında bazı ilerlemeler kaydedilmiştir. Türkiye, çevre ve iklim değişikliği konusunda bir dereceye kadar hazırlıklıdır ve hem azaltma hem de uyum açısından kritik çevre ve iklim sorunlarıyla karşı karşıyadır. İklim değişikliği ve atık yönetimi, atık su arıtma ve mevzuat uyumu konularındaki kapasitenin artırılmasına ilişkin Paris Anlaşması’nın onaylanması da dahil olmak üzere bazı ilerlemeler kaydetti, ancak uygulama ve uygulama zayıf kalmaya devam ediyor. Türkiye’nin Paris Anlaşması kapsamında ulusal olarak belirlenmiş katkıyı artırarak takip etmesi gerekiyor, uzun vadeli stratejik karbondan arındırma ve uyum planları ve bunları yurt içinde yansıtan uygun mevzuat. Kaynaklar, tarım ve uyumu kapsayan kümede, Türkiye tarım ve kırsal kalkınma alanında bir miktar hazırlık düzeyine ulaşmıştır. Ancak, tarım politikası AB ortak tarım politikasının ana ilkelerinden ayrıldığı için raporlama döneminde gerileme yaşandı. Türkiye, AB’ye önemli bir gıda ürünleri ihracatçısıdır ve gıda güvenliği, veterinerlik ve bitki sağlığı politikası alanında sınırlı ilerleme kaydetmiştir. Türkiye’nin, özellikle pestisit kalıntıları konusunda AB standartlarını karşılama konusunda daha fazla ilerleme kaydetmesi gerekmektedir. Balıkçılık kanununun uygulanması, kaynaklar ve filo yönetimi ile denetim ve kontrol konularında balıkçılık konusunda iyi ilerleme kaydetmiştir. Türkiye, bölgesel politika ve yapısal araçların koordinasyonu alanında orta düzeyde hazırlıklıdır. Genel olarak, özellikle IPA II fonlarının emilimini hızlandırmada ve bazı yapısal zayıflıkların ele alınmasında bu alanda bir miktar ilerleme kaydetmiştir. Türkiye, mali ve bütçesel hükümler alanında bir dereceye kadar hazırlıklıdır ve idari kapasiteyi güçlendirmek veya öz kaynaklar sisteminin doğru uygulanması için uygulama kurallarını tasarlamak için raporlama döneminde sınırlı ilerleme kaydetmiştir.

Türkiye, özellikle Ortak Gümrük Tarifesinden ve ortak ticaret politikasından devam eden sapmalar nedeniyle, dış ilişkiler alanında orta düzeyde hazırlıklıdır. AB-Birleşik Krallık anlaşmasının ardından Birleşik Krallık ile başarılı bir ticaret anlaşması imzaladığı raporlama döneminde sınırlı ilerleme kaydetti. Türkiye’nin dış, güvenlik ve savunma politikası alanında bir dereceye kadar hazırlığı vardır. Türkiye’nin giderek daha iddialı olan dış politikası, ortak dış ve güvenlik politikası çerçevesinde AB öncelikleriyle çatışırken, dış politika ve güvenlik politikasına ilişkin siyasi diyalog çerçevesinde gerileme yaşandı.

Genel olarak, birçok alanda AB müktesebatına mevzuat uyumu için daha fazla çabaya ihtiyaç vardır. Tüm alanlarda, uygulama ve yürütmenin önemli ölçüde iyileştirilmesi gerekmektedir. Düzenleyici makamların bağımsızlığının sağlanması ve idari kapasitenin geliştirilmesi, Türkiye’nin daha fazla ilerleme kaydetmesi için kilit önemdedir.

 

Önemli tarihler

Eylül 1959 : Türkiye, Avrupa Ekonomik Topluluğu’na (AET) ortak üyelik başvurusunda bulunur.

Eylül 1963 : Türkiye ile AET arasında ekonomik işbirliğini geliştirmeyi ve Gümrük Birliği’ni gerçekleştirmeyi amaçlayan Ortaklık Anlaşması’nın imzalanması.

Nisan 1987 : Türkiye, Avrupa Ekonomik Topluluğu üyeliği için resmi başvurusunu sunar.

Ocak 1995 : Gümrük birliğini oluşturan AB-Türkiye Anlaşması.

Aralık 1999 : Avrupa Konseyi Türkiye’yi aday ülke olarak tanır.

Aralık 2004 : Avrupa Konseyi, Türkiye ile katılım müzakerelerini başlatmayı kabul etti.

Ekim 2005 : Katılım müzakerelerinin başlaması.

Aralık 2006 : Konsey, Türkiye Ortaklık Anlaşması’na ek protokolün tam ve ayrım gözetmeksizin uygulanması yükümlülüğünü yerine getirmeden sekiz müzakere başlığının açılamayacağına ve hiçbir başlığın kapatılamayacağına karar verdi.

Aralık 2013 : Vize serbestisi diyaloğunun başlatılmasına paralel olarak AB-Türkiye geri kabul anlaşması imzalandı.

Ekim 2014 : AB-Türkiye geri kabul anlaşması yürürlüğe girdi.

Mart 2015 : Avrupa Komisyonu ve Türkiye üst düzey bir enerji diyaloğu başlattı.

Mayıs 2015 : Avrupa Komisyonu ve Türkiye, 20 yıllık Gümrük Birliği Anlaşmasını modernize etme ve AB-Türkiye ikili ticari ilişkilerini geliştirme konusunda anlaştılar.

Kasım 2015 : AB-Türkiye Liderler Toplantısı vesilesiyle, her iki taraf da Türkiye’den AB’ye düzensiz göçü AB ve uluslararası standartlara tam uyumlu olarak sona erdirmeyi amaçlayan bir Ortak Eylem Planı’nın etkinleştirilmesi konusunda mutabık kaldı.

Ocak 2016 : AB-Türkiye üst düzey siyasi diyalogu ve üst düzey enerji diyaloğu gerçekleşiyor.

Mart 2016 : AB ve Türkiye, Kasım 2015 Ortak Eylem Planı temelinde ortak bir Bildiri üzerinde anlaştılar.

Nisan 2016 : İlk AB-Türkiye üst düzey ekonomik diyalogu gerçekleşti; 18 Mart 2016 tarihli AB-Türkiye Bildirisi’nin uygulanmasına ilişkin ilk Rapor yayınlandı.

Mayıs 2016 : Türkiye’nin vize serbestisi yol haritasının gereklerini yerine getirmede kaydettiği ilerlemeye ilişkin üçüncü Rapor yayınlandı.

Aralık 2016: Avrupa Komisyonu, Gümrük Birliği’nin modernizasyonu konusunda Türkiye ile müzakerelerin başlatılmasına ilişkin bir tavsiyeyi kabul etti.

Mayıs 2017 : AB-Türkiye Liderler toplantısı Brüksel’de gerçekleşti.

Kasım 2017 : Ulaştırma konusunda ilk üst düzey AB-Türkiye diyaloğu gerçekleşiyor.

Aralık 2017 : AB-Türkiye üst düzey ekonomik diyalogu gerçekleşiyor.

Mart 2018 : AB-Türkiye Liderler toplantısı Bulgaristan’ın Varna kentinde gerçekleşti.

Haziran 2018 : Genel İşler Konseyi, Türkiye’nin katılım müzakerelerinin fiilen durma noktasına geldiğine ve Türkiye’nin Avrupa Birliği’nden uzaklaşması nedeniyle başka fasılların açılması veya kapatılmasının düşünülemeyeceğine karar verdi.

Kasım 2018 : AB-Türkiye üst düzey siyasi diyaloğu Ankara’da gerçekleşiyor.

Aralık 2018 : 78. AB-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu Ankara’da gerçekleşiyor.

Ocak 2019 : AB-Türkiye üst düzey ulaştırma diyaloğu Brüksel’de gerçekleşiyor.

Şubat 2019 : AB-Türkiye üst düzey ekonomik diyaloğu İstanbul’da gerçekleşiyor.

Mart 2019 : 54. AB-Türkiye Ortaklık Konseyi Brüksel’de gerçekleşiyor.

Kasım 2019 : AB, Doğu Akdeniz’deki yasadışı sondaj faaliyetleri nedeniyle Türkiye’ye yönelik hedefli önlemler için bir çerçeve kabul etti.

Mart 2020 : AB-Türkiye Liderler toplantısı Brüksel’de gerçekleşiyor.

Temmuz 2020 : AB, Mültecilere Yönelik 6 milyar Avro’ya ek olarak, AB’nin Türkiye’deki mültecileri destekleyen iki amiral gemisi insani yardım programını sürdürmek için ek 485 milyon Avro’yu kabul etti.

Nisan 2021 : Avrupa Konseyi ve Avrupa Komisyonu Başkanları Ankara’da Türkiye Cumhurbaşkanı ile buluşuyor.

Mart 2021 : Avrupa Konseyi, Doğu Akdeniz’deki gerilimi azaltmayı memnuniyetle karşılar ve AB’nin, bir dizi ortak çıkar alanında işbirliğini geliştirmek için Türkiye ile aşamalı, orantılı ve tersine çevrilebilir bir şekilde ilişki kurmaya hazır olduğunu ifade eder.

Haziran 2021 : Avrupa Komisyonu, Türkiye’deki Suriyeli mültecilere ve ev sahibi topluluklara 3 milyar Euro ek yardım tahsis etmeyi teklif ediyor.

Eylül 2021 : İklim konusunda AB-Türkiye üst düzey diyalogu Brüksel’de gerçekleşiyor.

Daha fazla bilgi için
Türkiye Raporu 2021

Genişleme Paketi 2021

Türkiye Factograph