MERİÇ KIRMIZI
Sanayi sonrası kentsel değişim ve özellikle de soylulaştırma konusunda uzmanlaşmış bir kent sosyoloğu olarak, yaşlanma konusunda herhangi bir çalışma deneyimim olmadığından bu konuda bir söz söyleme hakkını kendimde pek görmüyorum. Bu nedenle, bu yazı yalnızca kişisel bir görüş yazısıdır. Gelişmiş ülkelerde nüfusun yaşlanması sorunu ile birlikte gitgide önem kazanan kent ve yaşlılık konusunda düşünmeye başlamama, Kadıköy Belediyesi Akademi’nin girişimiyle Merve Tunçer’in geçtiğimiz günlerde yüksek lisans tezinin bulgularına dayanarak yaptığı sunum neden oldu.
Araştırmacının Kadıköy İlçesi’ndeki semtlerin muhtarları ve gönüllü evleri aracılığıyla ulaştığı 70 yaş ve üstü kişilerle yaptığı görüşmeleri incelediği bu çalışma, İstanbul’un bu ilçesindeki göreli eğitimli yaşlı nüfusun kentsel yaşamının, kent hakkı (right to the city) kavramı altında sosyolojik bir değerlendirmesini yapıyordu. Tunçer “yaşçılık” diye özetlediği, yaşlıların bir toplumsal sorun olarak görülüp, gösterildiği yaygın siyasi ve toplumsal (özellikle de medyatik) dili eleştirerek başladığı sunumunda, soylulaştırma (gentrification) konusundaki kendi çalışmalarım nedeniyle dikkatimi çeken birkaç konu başlığına da değindi: yaşlılık ve soylulaştırma; yerinde yaşlanma (aging in place); yaşlıların toplumsal katılımı ve ortak siyaset (müşterek siyaseti).
1970-80’lerden sonra sanayisizleşme ve banliyöleşme ile birlikte kentsel bozulmaya uğramış kent merkezlerinde görülmeye başlanan soylulaştırmanın tanımlarından biri, “kentsel dokunun fiziksel durumuna azımsanmayacak bir yeniden yatırım ile birlikte toplumsal yapıda belirgin bir değişimin olduğu bir süreç”tir (Bondi 1999: 265). Başka bir tanıma göre soylulaştırma, “sınıfsal eşitsizliğin mahalledeki dışavurumu”dur (Leeds vd. 2008: 80). Soylulaştırmanın çeşitli nedenleri arasında kentsel rant açıklarına (rent gap) vurgu yapan ekonomik açıklamalarla, kültürel ve ekonomik sermayeleri yüksek, orta-üst sınıfların yerleşim yeri seçimlerine vurgu yapan kültürel açıklamalar öne çıktı.
Son zamanlarda soylulaştırmayı cinsiyet gibi farklı toplumsal gruplar açısından ele alan çalışmalar çoğaldıysa da, ikinci tanımda da görüldüğü gibi, yerin bu fiziksel ve toplumsal değişiminin sınıfsal niteliği önem kazandı. Bunun gerisinde soylulaştırma ile ele geçirilen mahallelerin genellikle işçi sınıfından düşük gelir gruplarının yaşadığı yerler olması ve çoğu kez bu sürecin sonucunda bu kişilerin yerinden edilmesi (displacement) yatıyordu. Bu nedenle Tunçer’in ortaya attığı, soylulaştırmadan ve Türkiye’deki kentlerde daha yaygın bir süreç olan kentsel dönüşümden yaşlıların nasıl etkilendiği sorusu, benim için yeni ve dikkate değer bir konuydu.
Bu sorunun yanıtını düşünürken, Tunçer’in araştırma sahası kapsamında yer alan Fikirtepe ve Hasanpaşa gibi daha yoksul semtlerle, Moda ya da Bağdat Caddesi’ni çevreleyen daha varlıklı semtlerde yaşlıların kentsel dönüşümü farklı deneyimledikleri varsayılabilir. Yani kentsel dönüşümün etkileri değerlendirilirken, yaşlılık ya da cinsiyet gibi kültürel kimliklerle ekonomik güce dayalı sınıf kimliği birlikte düşünülmelidir. Tunçer görüştüğü yaşlıların çoğunun kendi evlerinde, yani “yerinde yaşlanma”yı istediklerinin altını çizdi. Bu bulgu yaşlıların, hem huzurevi gibi yaşlılara yönelik bakım evlerinde yaşamayı yeğlemedikleri, hem de kentsel dönüşüm gibi süreçler yüzünden evlerinden ayrılmak zorunda kalmak istemedikleri biçiminde yorumlanabilir.
İlkiyle ilgili, Tunçer görüşmecilerin kendilerine yaşlılıklarında (kız) çocuklarının bakmasını istediklerini de belirtti. Buna karşılık, bir dinleyici Doç. Dr. Didem Danış Şenyüz’ün ilgili bir çalışmasını referans göstererek, eğitimli yaşlı kadınların, torun bakmak, temizlik ya da yemek yapmak gibi ev işlerini yapmak zorunda bırakılmamak için, bağımsızlığı ya da kendi başlarına yaşamayı yeğlediklerini söyledi.
Ben de geçen hafta Ayvalık’ta tatil yaparken, Şirinkent’te denizde gözlemlediğim, insanlık onuru açısından Nazi toplama kamplarını aratmayacak bir manzaradan sonra (orta yaşlı bir kadın büyük olasılıkla bilinçsizce, yaşlı annesini herkesin içinde soyup, duşta yıkadı!) insanların yaşlandıklarında ailelerince bakılmalarının ne derece doğru bir yaklaşım olduğu konusunda artık iyice kuşkuluyum. Bunun için bizde öncelikle, yaşlı bakım evleri ile ilgili toplumsal önyargıların kırılması gerekiyor.
Yaşlıların toplumsal yaşama katılması konusunda, Tunçer yaşlıların güçlendirilmeleri (empowerment) söyleminin yine yaşlı nüfusu sorunsallaştırarak yerdiği görüşündeydi. Bunun yerine, yaşlıların kent haklarını savunacak, katılımcı bir ortak siyaset yaklaşımını önerdi. Katılımdan ne anladığı soruma, Tunçer yaşlıların kent politikalarının oluşturulmasında söz sahibi olmaları, yani siyasal bir katılım olarak yanıt verdi.
Daha önce Japon kentlerinin chonaikai denilen mahalle derneği örgütlenmelerinde en çok yaşlıların etkin olduğunu gözlemleme fırsatım olduğu için, katılımın yalnızca yaşlı insanların gönüllü ya da yaşlı evlerinde bir araya gelip, sosyalleşmeleri olarak algılanmaması gerektiğini düşünüyorum. Gerçek katılım, yaşlıların yaşadıkları mahallelerinin toplumsal yaşamını düzenleyip, geliştirmede etkin bir biçimde rol almasıyla gerçekleştirilebilir.
Tunçer, gönüllü evlerinde bunun çeşitli kurslar aracılığıyla yapıldığını söylediyse de, kendi adıma bugüne dek yaşlıların kendilerinin bir etkinlik, örneğin bir festival düzenlediğine hiç tanık olmadım. Belki benim gözümden kaçmış olabilir, ama yine de son olarak, katılımın sokakları, parkları temizleyerek, kendinden daha yaşlı ve hasta kişilerin evde bakımına destek vererek, yerel etkinlikler düzenleyerek ve yaşanılan çevrenin güvenliğini artırıcı düzenlemeler yaparak, kısacası kentin toplumsal yaşamına etkin bir biçimde katılmaktan, katkıda bulunmaktan geçtiğinin altını çizeyim.
Kaynaklar
Bondi, Liz, 1999, “Gender, Class, and Gentrification: Enriching the Debate,” Environment and Planning D: Society and Space, 17: 261–282.
Lees, Loretta, Tom Slater ve Elvin Wyly, 2008, Gentrification, (Erişim: 31 Ağustos 2016, https://books.google.co.jp).
Tunçer, Merve, 2017, “Kentsel Yaşlanma ve Kent Hakkı: Kadıköy’de Yaşlıların Deneyimleri,” Kadıköy Belediyesi Akademi, Çarşamba Seminerleri, Kadıköy Belediyesi Başkanlık Brifing Salonu, 2 Ağustos.
Cevap bırakın