Yaş(lı) Dostu Kentler Tasarlamak: Emekli Olup Ege’ye Yerleşme Hayallerine Alternatifler

Yaşadığımız yeri dönüştürebilmek için mücadele alanlarına ihtiyacımız var. Sadece müdahil değil, müşterek olmaya ihtiyacımız var.

Merve TUNÇER, 01.06.2018, beyond.istanbul

İnsanlar neden emekli olduktan sonra güney sahillerine, küçük, şirin Ege kasabalarına taşınma planı yapıyorlar? Çünkü büyük şehirlerde yaşamak çok zor ve maliyetli. Peki bu taşınma planlarını kimler yapabiliyor? Tabii ki çok küçük ve imtiyazlı bir kesim. Herkesin hayalinde olan, pek azının gerçekleştirebilecek finansal sermayesi bulunan bu Ege’ye yerleşme fantezisinin sebebi, bugün hiçbirimizin kentlerde huzur içinde yaşayamıyor olması. Halihazırda ülkenin sakin kasabalarında “Buralar da çok bozdu, artık eski sakinliği yok, herkes buraya geliyor…” sızlanmaları başladığına göre ne yapmak gerekiyor? Çok basit aslında; şehirleri herkes için yaşanabilir kılmak gerekiyor. Ben de bu “herkes için yaşanabilir şehir” yaşlılar açısından nasıl bir şehir olurdu ondan bahsetmeye çalışacağım.

Yaşlanma Türkiye için yeni bir mesele. Bugün hala 65+ nüfusumuz dünya ortalamasına yakın bir yerlerde duruyor [1]. Ama sorun şu ki çok hızlı yaşlanıyoruz ve neredeyse hiçbir şeye hazırlıklı değiliz(Bunun için ASPB ve Kalkınma Bakanlığı tarafından 2007, 2014 ve 2016’da hazırlanan Yaşlanma Ulusal Eylem Planı ve Yaşlanma Özel İhtisas Komisyonu raporlarındaki hedefler ve uygulama raporları karşılaştırılabilir) [2]. Her daim ülkenin büyük bir kesimi için hot topic olan emekli maaşı zamları, şimdilerde konuşulan zorunlu bireysel emeklilik sistemi, ileride kafanı sokacak bir yerin olsun diye ev kredisine girip 10 sene borç ödemek, o bitince emeklilikte kafa dinlemek için sahil kenarında bir yazlık almaya çalışmak, yaş haddinden emeklilik vs. derken işin ekonomik boyutuyla ilgilenmekten sosyal boyutuna bakmaya pek vakit kalmıyor.

Şimdi önce biraz rakamlara bakalım:

TÜİK’in 2017 verilerine göre Türkiye nüfusunun %8.5’i 65 yaş ve üstü insanlardan oluşuyor ve projeksiyonlara göre bu rakam 2023’te (evet TÜİK 2025 yerine 2023’ü vermeyi tercih ediyor) %10.2, 2060’de %22.6 (çok yaşlı ülke kategorisi) olacak [3]. Kendi kendine alarm veren bu tabloya rağmen henüz ülke olarak bu nüfusla ne yapacağımıza, insan kaynağını nasıl yöneteceğimize ve neredeyse her beş kişiden birini oluşturacak olan bu nüfusa nasıl sağlıklı, huzurlu bir yaşam sağlayacağımıza dair bir fikrimiz yok. Elbette birçok ülkenin “henüz” pek bir fikri yok, ama özellikle gelişmiş ülkeler (bizden çok daha yaşlı ülkeler oldukları için) uzun süredir bu konuya kafa yoruyorlar.

Benim çıkış noktam, ileride benim de içinde yer alacağım bu yaşlı nüfusun nasıl bir yaşamı olacağını tahayyül etmek ve buna çözüm aramak oldu. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki yaşlanınca Ege’ye yerleşmek istemiyorum, ama şimdi olduğu gibi İstanbul’da yaşamak da istemiyorum. Ve kararım ne olursa olsun yaşadığım şehrin benim ihtiyaçlarıma ve taleplerime yönelik olarak dönüştürülebilir bir şehir olmasını istiyorum. Özünde kent hakkımı pratik edebileceğim bir katılım alanı arıyorum ve bu nedenle ilk baktığım yer de kamusal alanlar oluyor. İlk kez bu gözle sokağa çıkmaya başladığımda semtler, sokaklar, meydanlar, parklar, toplu taşıma durakları, sahil kenarları, her yer o kadar sorunlu gözüktü ki açıkçası moralim bozuldu. İstanbul’un bu konuda insanı sindiren bir tavrı var. Sonra “ne olması gerekir, yaş(lı) dostu kent nedir, ne yapılabilir?” gibi sorular üzerine düşünmeye başladım. Yazının geri kalanında da biraz bundan bahsetmeye çalışacağım.

Yaş(lı) dostu kent neye benzer?

Yaş dostu kent için ilk kapsamlı rehber Dünya Sağlık Örgütü tarafından 2007’de yayımlandı ve alt başlığından da anlaşılabileceği gibi “herkes için kentler” tasarlama üzerine başı sonu belli bir içerik sağladı. Bakmak isteyenler için yazının sonuna linkini bırakacağım[4]. Özünde yaş(lı) dostu kent her yaş grubunu kapsayan bir kavram olmakla birlikte, kentlerde yaş grubu bazlı bakıldığında en az görünürlüğe sahip gruplardan biri olan yaşlılar için yaşanabilir kentin niteliklerine odaklanıyor ve katılım, erişilebilirlik, sosyal içerme ve güvenlik gibi ana temalar altında toplanıyor. Bu nedenle Türkçe’de doğrudan yaşlı dostu kent olarak kullanımına da rastlayabilirsiniz. Şimdi öncelikle yaşlıların toplumsal statüsünün kentteki görünürlüklerine etkisi konusunu bir kenara bırakarak literatürde yaşlı dostu fiziksel mekân neye benzer ondan bahsedeceğim. Yani:

Kentlerde yaşayan yaşlıları Ege fantezisinden nasıl kurtarabiliriz? Ege’ye yerleşecek imtiyazı olmayan dezavantajlı gruplara ne olacak?

Erişilebilirlik, kentte görünürlük ve aktif katılım söz konusu olduğunda önemli bir kriter. O yüzden erişimi ve fiziksel katılımı büyük oranda artıracak niteliklerden bahsediyoruz. Örneğin;

· Eğimi olmayan, engelli dostu, rahat yürünebilir kaldırımlar ve bina girişleri,

· Asansörlü binalar ve toplu taşıma durakları,

· Güvenli, konforlu ve ucuz toplu taşıma,

· Yaşlıların ve engellilerin ihtiyaçlarına göre modifiye edilmiş konutlar ve iç mekanlar,

· Uygun fiyatlı konutlar ve güvenli mahalleler,

· Kente dair karar verme süreçlerine dâhil olabilmeleri için sivil katılım imkanı sağlayan mahalli birimler (gönüllü evleri, belediye meclisleri vb),

· Yaşlıların hem kendi aralarında, hem de başka yaş gruplarından insanlarla bir araya gelebileceği kamusal alanlar (özellikle açık ve yeşil alanlar),

· Kamusal alanlara çok sayıda oturma alanları ve tuvaletler,

· Resmi kurumlarda yaşlıların ihtiyaçlarına yönelik geliştirilmiş farklı bilgilendirme kanalları,

· Her mahalleye yeterli sayıda ve ulaşımı kolay sağlık merkezi, eczane ve market/bakkal/pazar.

Peki bunlar yeterli mi?

Bütün bu fiziksel imkanlar aktif yaşlanma, bakım evinde kalma, yerinde yaşlanma gibi konularla yakından ilişkili. Çünkü aslında bu bahsettiğim fiziksel niteliklerin sağlanması bugün çok tartışmalı olan bakımevine yerleşmek versus yerinde yaşlanmak (ageing in place) mevzuuna da bir çözüm sunuyor. O anlamda fiziksel mekânın değişimi çok önemli. Ama yeterli değil.

Türkiye’deki sosyal politikalar çok uzun bir süre boyunca yaşlı bakımını ailenin omuzlarına yükledi. Ancak artan yaşlı nüfusla bunun baş edilemez bir şey olduğunu biliyoruz:

1- Ailesindeki yaşlıya bakacak olan çocuk sayısı her gün azalıyor (iki çocuk yapıyoruz şu an)[5].

2- Yaşlı bakımı çok uzun süre, büyük oranda kadınların (bakıma ihtiyaç duyan kişinin kendi kızının/gelinin veya bakıcının) omuzlarında olduğundan kadınların artan işgücüne katılımı[6] özbakımını sağlayamayan yaşlının bakımını zorlaştırıyor [7].

3- Yaşlı yoksulluğunun yüksek olduğu (%16) ve bakım evi kapasitesinin düşük kaldığı bir ülkede hiçbir teşvik ve destek mekanizması olmadan özel bakımevlerinde kalmak çok maliyetli ve sürdürülebilir değil [8].

Bu nedenle bugün birçok sosyal politika yapıcısı yerinde yaşlanma kapasitesini geliştirme üzerine odaklanıyor. Bu da bireyin imkânı olduğu sürece kendi evinde ve mahallesinde yaşamaya devam etmesi anlamına geliyor. Castle (2001), Rosswurm (1983), Wiles (2005) ve Wu ve meslektaşlarının (2015) çalışmalarından, zorunlu olarak yer değiştirme durumunda kalan yaşlıların depresyon, anksiyete gibi psikolojik sorunlar yaşamanın yanında, demans gibi bazı hastalıkların da daha hızlı ilerlediğini biliyoruz [9]. Yerinde yaşlanmanın ön koşulu ise yaşanabilir evlere ve mahallelere sahip olmak, yani yaşlı dostu kent.

Elbette tüm bu yaş(lı) dostu uygulamaların ucu sonu yine Türkiye’de yaşlıya bakışa, yaşlıların toplumsal statüsüne dayanıyor. Tüm bu uygulamalar yaşlıyı emanet gören, saygıdansa merhamet duyan, ekonomisine yük gören yaşçı (ageist) bakış devam ettiği sürece pek anlam ifade etmiyor. Son dönemde sakatlık çalışmalarında olduğu gibi yaşlılık çalışmalarında da ufaktan su üstüne çıkmaya başlayan hayır işi-temelli bakışı hak-temelli bakış açısıyladeğiştirmeye yönelik çalışmalar yürüten birçok çalışmacı var. Akademikler, sivil toplum örgütleri, bazı belediyeler ve bakanlık düzeyinde bazı hizmet sağlayıcıları bakış açısındaki bu değişimin gerekliliğinin farkında, bu anlamda gelecek için umut verici bir tablo söz konusu.

Peki, yaşlılar kentin tasarımı noktasında nerede duruyor? İşin aslı, yaşlıların bahsettiğimiz anlamda kent hakkı pratiği için özelleşmiş bir araçları yok (birkaç belediyenin atıl durumda yaşlı meclisi var). Ama bugün birçok sivil toplum örgütünde, dayanışma evlerinde, mahalle inisiyatiflerinde, gönüllü evlerinde kendilerini görmeniz mümkün. Türkiye’de 65 yaş ve üzeri nüfusun gönüllü emek bağlamında verdiği katkı yadsınamayacak derecede büyük. Ancak bu katılımın büyük bir kısmı belirli bir refah ve imtiyazı gerektiriyor. Yaşlılıkta otonom ve sağlıklı olmak, ekonomik olarak güvence altında olmak bu katılımın önemli bir boyutu; sosyo-ekonomik sınıf, cinsiyet ve sağlık durumu doğrudan katılımı etkileyen faktörler. Dolayısıyla, kentte görünürlük, karar alma mekanizmalarına katılım gibi konulardan bahsedip bunları görmezden gelmek mümkün olmuyor. Halihazırda gönüllü olarak çalışan yaşlılarsa birçok noktada önceliklendirme sorunlarına kurban gidiyor. Özellikle İstanbul gibi binbir kentsel meseleyle uğraşan bir şehirde “Mahallelerin yerinde yaşlanma kapasiteleri artırılsın” motivasyonuyla bir taban örgütlenmesi şu an için uzak görünüyor. Ama örnek vermek gerekirse İstanbul’daki kentsel dönüşümden en fazla etkilenen gruplardan birini de on yıllardır yaşadığı evinden, bildiği mahalleden, tanıdığı esnaftan kopmak zorunda bırakılmış yaşlılar oluşturuyor.

Hepimiz o Ege’deki sakin sahil kasabasına yerleşemeyeceğimize göre yaşadığımız yeri dönüştürebilmek için mücadele alanlarına ihtiyacımız var. Sadece müdahil değil, müşterek olmaya ihtiyacımız var.

Yaş/Lı Dostu Kentler ve Yaşlı Bireylerin Kent Yaşamına Aktif Katılımı

Tarih : 5 Ağustos 2019

Prof. Dr. Nilüfer AKINCITÜRK

Bursa Uludağ Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dekanı,

Sağlıklı Kentler Birliği Danışma Kurulu Üyesi

 

Ayşe Tuba KESKİL

Mimar, Bursa Uludağ Üniversitesi Mimarlık Anabilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi                     

 

Gelişmiş toplumlarda bireyin sosyal ve ekonomik yaşama katılımı konusunda bağımsız hareket edebilme kabiliyetinin olması beklenir. Bağımsız hareket edebilme konusunda kısıtlılıkları olan bireyler için, toplumdaki diğer bireylere kıyasla, sosyal, kültürel, dini ve ekonomik kent yaşamına tam olarak katılım sağlayamadıkları söylenebilir (1). Sosyal kent yaşamına katılımda kısıtlılıklara sahip, dezavantajlı gruplardan biri olan yaşlılar, toplumdaki her birey gibi, rahat, güvenli, sağlıklı ve uygun bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.

Yaşlanma genel olarak, bireyin yaşam döngüsü içinde değişen çevre koşullarına uyum sağlama davranışının azalmasına ve değişmesine neden olan, biyolojik, psikolojik, sosyal ve ekonomik etkenlerin birleşerek ve birbirlerini etkileyerek gelişen fizyolojik bir olgudur ve toplumdaki her birey için bir yaşam dönemini kapsar (2).

Bireylerin yaşının ilerlemesiyle vücudun yıpranması, organların kendini yenilemesinin yavaşlaması nedeniyle fiziksel değişimler görülmekte, kronik hastalıklar artmakta, duyu organlarında fonksiyon bozuklukları oluşmakta, fiziksel kas gücü, eklem hareketlerinde ve reflekslerde yavaşlamalar gözlemlenmektedir (3).

Yaşlanma ile birlikte görülen fiziksel özelliklerdeki değişikliklerin yanında, mental işlevlerde de değişiklikler yaşanmakta, hafıza, sözel anlam, zamansal ve mekansal beceriler, yargılama, kelime akıcılığı gibi zihinsel becerileri ve bellek performanslarında, yavaşlama ve azalma görülmektedir (4).

Yaşlanmayı, etkilerini ve yaşlıları, çeşitli disiplinler üzerinden inceleyen bilim dalı gerontoloji olarak adlandırılmaktadır. Gerontoloji bilimi yaşlılığı evrelere ayırarak şu şekilde incelemektedir.

  • 65 – 74 yaş: Yaşlı, yaşa bağlı değişimlerin beklendiği yaş
  • 75 – 84 yaş: İleri Yaşlı, yaşa bağlı değişimlerin görüldüğü yaş
  • 85 yaş üstü: Çok yaşlı, özel bakım gerektiren yaş

 

Yaşlı bireyler aynı zamanda fiziksel yeterlilik düzeylerine göre;

  • Bağımsız yaşlı: Günlük rutin işlerini kendisi yapabilen, hareket zorluğu yaşamayan ve normal bir psikolojiye sahip olan bireyler,
  • Yarı bağımlı yaşlı: Bazı hastalıkları sahip olan ama bu durumun kendisini yatağa bağımlı kılmadığı, rutin işlerin bir kısmı için yardım ihtiyacı olan bireyler,
  • Bağımlı yaşlı: Ciddi hareket problemi olan ve sürekli tıbbi bakım ihtiyacına sahip bireyler olarak sınıflandırılmaktadır (3).

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) araştırmalarına göre, 65 yaş ve üzerindeki nüfus, 2012 yılında 5 milyon 682 bin 3 kişi iken, son beş yılda %17,1 artarak 2016 yılında 6 milyon 651 bin 503 kişi olmuştur. Yaşlı nüfusun toplam nüfusa oranı ise 2012 yılında %7,5 iken, 2016 yılında %8,3’e yükseldiği araştırmalar ile ortaya konmuştur.

Bu oranların 2023 yılında 8,6 milyona, 2050 yılına kadar 19,5 milyona, 2075 yılında ise 24,7 milyona çıkacağı tahmin edilmektedir (5).

Dünya nüfusunun yaşlanması ve yaşlı nüfusun her geçen gün artması, dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yaşlılığa yönelik ilgiyi arttırmakta ve bu konudaki politikaların desteklenmesi gerekliliğini ortaya koymaktır. Bu durumun etkilerinin sağlık, sosyal güvenlik, mimarlık, sosyo-kültürel yapı ve aile yaşamı gibi toplumsal yapının çeşitli noktalarında görüldüğüne göre,  nitelikli çözümlerin planlanması ve uygulanabilmesi konusu önem arz etmektedir.

Yaş/lı Dostu Kentler

‘Yaş/lı Dostu Kent’ kavramı, tüm yaşlı bireylerin kent içinde aktif olması ve aktif yaşlanmaya olanak sağlayacak bir çevrede bulunabilmesi olarak tanımlamaktadır. Aktif yaşlanma, aktif olma durumu sadece fiziksel olarak aktif olma ya da iş gücüne katılım olarak görülmemekte, BM tarafından Yaşlı İlkeleri ve evrensel insan haklarına dayanarak, bağımsız yaşam, katılım, bakım, kendini gerçekleştirme ve itibar olarak belirlediği temel prensiplere göre, bireylerin  sosyal, kültürel, dini, ekonomik ve birey olma durumu ile ilgili her katılımını ve çevresinde aktif rol olması durumunu içermektedir (6).

Yaş/lı dostu kent yaratma olgusu, yaşlılara kent içinde herkes gibi, topluma entegre bir şekilde, yaşamlarını aktif devam ettirebilecekleri, yaşanılabilir ve erişilebilir bir ortam sağlamak ve yaşam kalitelerini arttırmak amacıyla planlanan bir çalışmadır.

Dünya Sağlık Örgütü, yaş/lı dostu kent kavramını 2005 yılında gündemine almıştır.

Bu çalışmalarda kent içindeki yaşam alanlarının erişilebilir olması, yaşam kalitesinin yükseltilmesi için sağlık, katılım ve güvenlik konularının üzerinde durulması büyük önem arz etmektedir.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) araştırmalarına göre, çalışma çağındaki yüz kişiye düşen yaşlı sayısını ifade eden yaşlı bağımlılık oranı, 2012 yılında %11,1 iken bu oran 2016 yılında %12,3’e yükselmiştir.

Bu verilere göre, yaşlı bağımlılığı olan bireylerdeki artış, yaşamlarına birlikte devam edecekleri konutların, yaşlı bireylere göre düzenlenmesi ihtiyacının her geçen gün arttığını gösterdiği gibi, benzer şekilde geleneksel aile yapısındaki değişiklikler, eş kayıpları gibi nedenlerle de kendi konutlarında, yaşamlarını yalnız sürdüren yaşlı bireyler için de, yaşadıkları konutların, kendi fiziki ihtiyaçlarına göre, yaşadığı mekana duyduğu aidiyeti sarsmadan, güvenli, hayatlarını kolaylaştıracak mekanlara dönüştürülmesi ve baştan bu düşünce ile tasarlanması gerektiğini desteklemektedir.

Yaş/lı dostu kent, yalnızca yaşlı bireyler için değil, başta çocuklar ve engelliler olmak üzere bütün toplumun faydası için düzenlemelerin yapıldığı ve gerekli tedbirlerin alındığı kentsel bir yaşam çevresi olarak düşünülmelidir (7).

Erişilebilirlik, öncelikle yaşlı, engelli ve çocuklar gibi bütün dezavantajlı gruplar olmak üzere her gruptan insanın, kent hayatına katılımı konusunda en önemli kavramlardandır. Her gruptan insanın günlük yaşama katılabilmesi için, bina iç mekanlarından kentsel dış mekanlara zorluk çekmeden ulaşabilmesi ve hareket edebilme kabiliyetinin sağlanması gerekmektedir. Yaşlıların mevcut toplumsal ve sosyal çevrelerinde devamlılık sağlayabilmeleri ve yeni ilişkiler içine girebilmeleri, erişilebilir güvenli bir kentsel yaşam çevresinde gerçekleşebilmektedir.

Dünya Sağlık Örgütü, yaş/lı dostu kent çalışması için, 8 bileşen ile yaşlı ve kent ilişkisini ele alınmaktadır. Bunlar;

  • Dış mekanlar ve binalar,
  • Ulaşım,
  • Konut,
  • Sosyal katılım,
  • Toplumsal yaşama dahil olma ve toplumun yaşlıya saygısı,
  • Vatandaşlık görevini yerine getirme ve işgücüne katılım,
  • Bilgi edinme ve iletişim,
  • Toplum desteği ve sağlık hizmetleri şeklindedir (8).

Yaşlı Bireylerin Kent Yaşamına Aktif Katılımı

Yaşlı bireylerin kent yaşamına aktif katılımı konusu ele alındığında, kentsel tasarım, ulaşım, mahalle düzeni, konut, sosyal ve fiziki çevre, sosyal hizmet, iş alanları ve ekonomi gibi çeşitli risk noktaları ortaya çıkmaktadır.

Yaşlı bireylerin kente aktif katılımı için, gerek mevcut ve yeni konutlardaki yaşam alanlarının, mekan organizasyonunun, yaşlıların antropometrik ölçülerine uygun tasarlanması, gerekse altyapı iyileştirmeleri ile fiziksel çevrede ulaşım noktalarının (yol, sokak, kaldırım vs.) erişilebilir ve kişilerin engel durumlarına göre planlanmış olması, özel ulaşım ya da toplu taşıma noktasında yaşlı ve engelliden yana geliştirilmiş çözümlerin geliştirilmesi ve uygulanması, olumlu konut çevresi ile kamusal hizmetlerden aktif bir şekilde yararlanmaları sağlanmalıdır.

Sosyal izolasyon tehdidine karşı, çeşitli etkinliklere aktif katılabilecekleri, üretebilecekleri mekanların yaygınlaştırılması, mental ve fiziksel olarak iyileştirici bir çevre için egzersiz ve rekreasyon alanları oluşturulması, kişiler için düzenli bir sosyal yardım imkanı sağlanması ile destekleyici sosyal ağlara katılmaları ve çevrelerindeki bireylerle toplumsal ilişkiler kurmaları kent yaşamında aktif rol almalarına yardımcı olur. Bu uygulamalar ile kamuya açık hizmetlere her yaştan bireyin erişebilmesi, sadece yaşlılar için değil, toplumdaki bütün bireylerin faydasınadır.

Yalnız yaşayan yaşlıların, iletişim kaynaklarından ve teknoloji pratiklerinden uzaklaşması doğru değildir. Bu onları daha da olumsuz etkiler. Kent içindeki erişebilecekleri sosyo kültürel çevreler ve yaşadıkları konutlar onların bu konuda da aktif olmalarını sağlamalıdır. Özellikle konutların güvenlik sistemleri onlar için tasarlanmış olmalıdır. Ayrıca güncel konular olan telefon veya kredi kartı kullanımında karşılaşabileceği bilişim hırsızlığı konusunda bilinçlendirilmesi ve güvenliği için her türlü olumsuz duruma karşı farkındalığının arttırılması, yaşamlarını güvenli geçirmelerine yardımcı olacak uygulamalardandır. Bu da yaşlı bireylerin toplumdan izole şekilde değil, güvenle yaşamalarını sağlayarak, kent yaşamına aktif katılımına destek olur. Tüm bu konularla ilgili kentlilik bilinci gereği olarak sosyal projelerin oluşturulması, gönüllülük esasına dayanan çalışmalar yapılarak, gerekirse yaşlılar ile birebir veya toplu görüşmelerle bu sorunun aktarılması, aktif ve pasif nasıl önlemlerin alınabileceği disiplinlerarası ve de tüm paydaşlara düşen bir sorumluluktur.

Yaşlıların güvenli ve yaşam koşullarına uygun bir çevrede, aktif kent yaşamından kopmadan, sağlıklı bir şekilde yaşlanabilmesi için, disiplinlerarası çalışmalar ile yaşlanma ve yaşlı kavramları bütün yönleriyle ortaya konularak, fiziki, manevi ihtiyaçlar, eksiklikler ve çözümler belirlenmeli, mimari kısıtların fiziksel ve teknolojik olarak minimuma indirilmesi üzerinde çalışılmalı ve farkındalık oluşturulup, yerel yönetimler ile işbirliği içerisinde uygulamaya geçilmelidir. Bu bilinç ile planlanan ve yaşayan kent, geleceğe daha güvenle bakmamızı sağlayacaktır.

Referanslar

1. Dünya Bankası’nın verdiği rakamlara göre 2016 itibariyle 65 yaş ve üstü nüfusun dünya ortalamasındaki payı %8.5. https://data.worldbank.org/indicator/SP.POP.65UP.TO.ZS

2. Kalkınma Bakanlığı Raporu

http://www.kalkinma.gov.tr/Lists/zel%20htisas%20Komisyonu%20Raporlar/Attachments/248/Ya%C5%9Flanma%20%C3%96zel%20%C4%B0htisas%20Komisyonu%20Raporu.pdf

ASPB Uygulama Programı Raporu

https://eyh.aile.gov.tr/duyurular/turkiyede-yaslilarin-durumu-ve-yaslanma-ulusal-eylem-plani-uygulama-programinin-guncel-maddeleri

ASPB Eylem Planı
https://eyh.aile.gov.tr/data/544f6b29369dc328a057d006/yaslanma_ulusal_eylem_plani.pdf

3. Türkiye İstatistik Kurumu, İstatistiklerle Yaşlılar 2017 Haber Bülteni, 2018 http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=27595

4. World Health Organization, Global Age Friendly Cities: A Guide, 2007 http://www.who.int/ageing/publications/Global_age_friendly_cities_Guide_English.pdf

5. Tüik verilerine göre Türkiye’nin 2017 yılındaki toplam doğurganlık hızı 2.07 çocuk oldu. 2016 yılında bu rakam 2.11 çocuktu. Bu durum Türkiye için nüfus yenilenme hızının (2.10) altında kaldığımızı gösteriyor. http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=27588

6. Türkiye’de çalışan nüfus aralığındaki kadınların 2016 yılı itibariyle işgücüne katılım oranı %28 ancak kadınların eğitim seviyesi ilerledikçe iş gücüne katılım artıyor. Türkiye’de okullaşma oranı cinsiyet eşitliği endeksi 2008’den beri kadınların lehinde: http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=27594

7. Türkiye’de ailenin yaşlı bakımı konusundaki rolü ve karşılıklı sorumluluklar ağını generational contract ve sandwich generation gibi kavramlar üzerinden değerlendiren Duben’in makalesi: Duben, A. (2013) Generations of İstanbul families, the elderly, and the social economy of welfare. New Perspectives on Turkey, 48,5–54.

8. ASPB bünyesindeki huzurevlerinin kapasitesi normal bakım 9014, özel bakım 5779 olmak üzere toplam 14.793 kişi. Diğer bakanlıklarda bu sayı 570, yerel yönetimlerde 3402 kişi. Diğer huzurevleri ve kapasitelerine dair veri bakanlığın websitesinden erişime açık: https://eyh.aile.gov.tr/kuruluslarimiz/kuruluslarimiz-yasli

9. Wu, Prina, Barnes, Matthews, Brayne. (2015). Relocation at Older Age: results from the Cognitive Function and Ageing Study. Journal of Public Health

Wiles,J. (2005). Conceptualizing Place in the Care of Older People: The Contributions of Geographical Gerontology. Journal of Clinical Nursing

Rosswurm, M. (1983). Relocation and the Elderly: Nursing Implications. Journal of Gerontological Nursing

Castle, N. (2001). Relocation of the Elderly. Medical Care Research and Review

Görsel: Global Age-friendly Cities: A Guide, World Health Organization