AKILLIEHİRLERDE AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ
Akıllı Şehirler Kapasite Geliştirme ve Rehberlik Projesi
www.akillisehirler.gov.tr
Tüm hakları saklıdır. T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın izni olmadan bu yayının hiçbir kısmı elektronik ya da mekanik yollarla (fotokopi, kayıtların ya da bilgilerin arşivlenmesi, vs.) çoğaltılamaz.
ARALIK 2020
“Akıllı şehirler ile şehircilikte yeni ufuklar açacağız. Belediye hizmetlerine erişimden ulaşımın, enerjinin, binaların ve cihazların yönetimine kadar insanlarımızın günlük hayatını kolaylaştıracak tüm Akıllı Şehir uygulamalarını destekleyeceğiz.”
“Akıllı şehirler inşa etmenin peşinden koşuyoruz.”
“Şehirlerimizin geçmişteki yahut bugünkü ihtiyaçlarını değil, gelecekteki ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik ilkeleri ortaya koyuyoruz.”
“Gelecek nesillerimize medeniyetimizin izlerini bulacakları, iftihar edecekleri, kimliği olan şehirler bırakacağız.”
“Aslolan nedir? Aslolan insandır. İnsana imkân hazırlayacağız.”
“Teknolojik gelişmelerin nimetleri, akıllı şehirler kavramıyla kent hayatına yansıyor. Şehri oluşturan unsurlardan biri kültür, diğeri insanın mutluluğudur. Dikkate alınması gereken kültürel dokuyu koruyan, kendi öz kimliğini yansıtan şehirler inşa etmektir. Şehirleri akıllandırırken tarihe de, kültüre de sıkı sıkıya sahip çıkılması gerektiğine inanıyorum.”
AKILLI ŞEHİRLERDE AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ
Akıllı Şehirler Kapasite Geliştirme ve Rehberlik Projesi
T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı
Coğrafi Bilgi Sistemleri Genel Müdürlüğü
İsmail TÜZGEN
Yrd. Doç. Dr. Hüseyin BAYRAKTAR
Dursun Yıldırım BAYAR
Hakan GÜVEN
Eda SOYLU SENGÖR
Gökhan BİLGİN
Bestami KARA Harun BADEM
Buket GÜLŞEN Gülenay ŞAHİN
Hazırlayan
Prof. Dr. Şerif BARIŞ
Doç. Dr. Necmi ÖZDEMİR
Dr. Nilay ERGENÇ
Ahmet KÖSE
Hülya ÖZSERT
Proje Danışmanları
Prof. Dr. Murat ŞEKER Dr. Fatih GÜNDOĞAN
Proje Koordinatörü
Emre ÖZTÜRK
Proje Teknik Kontrol Sorumlusu Necip GÜZEL
Düzenleme ve Redaksiyon
Şirin NAS
Gülçin ÇELİKBIÇAK Genel Müdür
Genel Müdür Yardımcısı
Akıllı Şehirler ve Coğrafi
Teknolojiler Daire Başkanı
Şube Müdürü
Yüksek Harita Mühendisi
Harita Mühendisi
Harita Mühendisi
Çevre ve Şehircilik Uzmanı
Şehir Plancısı
Şehir Plancısı
Kocaeli Üniversitesi
Kocaeli Üniversitesi
AKOM
AKOM
AKOM
İstanbul Üniversitesi
Asis CT
Asis CT
Asis CT
İstanbul Üniversitesi
İstanbul Üniversitesi
Tasarım
Cavit Can PEKTEZEL Fatih AVŞAR
Kapak Görseli Philipp BERG
6
Önsöz
Ülkemizde ve dünyada şehir nüfusları gün geçtikçe artmakta, bu hareketliliğin sonucu olarak şehirler altyapı, uygun fiyatlı konut, su, çevre temizliği, sağlık hizmetleri, ulaşım ve güvenlik gibi birçok konuda meydana gelen yeni ihtiyaçlarla başa çıkmak zorunda kalmaktadır.
Bu ihtiyaçlara cevap verilmesinde ve hatta bu beklentilerin kentsel kalkınmaya yönelik fırsatlar oluşturmasında “akıllı şehir” kavramı öne çıkmaktadır.
Akıllı şehir; sunduğu bilgiyi toplumsal faydaya dönüştürebilme kabiliyeti ile sürdürülebilir kalkınma, rekabet gücü ve çevresel sürdürülebilirlik başlıklarında kazanımlar oluşturacak, yaşam kalitesini artıracak, ekonomik gelişmeye katkı sağlayacak, şehirlerimizin tarih ve medeniyet perspektifini yansıtacak şekilde hazırlanmasına hizmet edecektir. Bununla birlikte, akıllı şehirlerin hayata geçirilmesi Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nda belirtilen “Sürdürülebilir Şehirler ve Topluluklar”, “Erişilebilir ve Temiz Enerji”, “Sanayi, Yenilikçilik ve Altyapı” ve “İklim Eylemi” gibi birçok amacın gerçekleştirilmesine katkı sağlayacaktır.
Ülkemizde tüm dünyaya paralel olarak akıllı şehir uygulamaları her geçen gün yaygınlaşmakta, dolayısıyla akıllı şehir çalışmalarının ulusal ölçekte planlanması ve bu çalışmalara yön verilmesi amacıyla tüm kamu kurumlarının, yerel yönetimlerin, üniversitelerin, özel sektörün ve sivil toplum kuruluşlarının ortak bir eylemler bütünü içerisinde hareket etmesi önem arz etmektedir.
Bu motivasyonla ülkemizde akıllı şehir politikalarına ulusal katmanda bütüncül bir bakış getirerek birlikte çalışabilme yetisi kazanmak, belirlenen politikalarla uyumlu yatırımları önceliklendirerek yatırımların doğru proje ve faaliyetlerle uygulandığını güvence altına almak amacıyla ulusal ihtiyaçları ve öncelikleri bütüncül olarak göz önünde bulunduran, ekosistem paydaşlarının ortak aklı ile inşa edilen 2020-2023 Ulusal Akıllı Şehirler Stratejisi ve Eylem Planı hazırlanmış olup 2019/29 sayılı 20202023 Ulusal Akıllı Şehirler Stratejisi ve Eylem Planı Genelgesi ile 24 Aralık 2019 tarihli ve 30988 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
2020-2023 Ulusal Akıllı Şehirler Stratejisi ve Eylem Planı kapsamında tanımlanan eylemlerin, görev ve sorumlulukların gerçekleştirilmesine ulusal ölçekte katkı sağlanması ve başta yerel yönetimlerimiz olmak üzere tüm paydaşların kapasitesinin artırılması amacıyla “Akıllı Şehirler Kapasite Geliştirme ve Rehberlik Projesi” Bakanlığımızca hayata geçirilmiştir.
Okumakta olduğunuz bu doküman bahsi geçen proje kapsamında hazırlanmış rehberlik dokümanlarından biri olup, rehberlik dokümanlarının tümüne www.akillisehirler.gov.tr adresinden erişilebilmektedir.
7
Akıllı Şehirler
İçindekiler
12 GİRİŞ
14 Doğa Kaynaklı Afetler
14 Teknolojik Afetler
15 Afetlerin Etkileri
24 BÜTÜNLEŞİK AFET YÖNETİMİ
28
AKILLI ŞEHİRLERDE AFET VE ACİL DURUM
YÖNETİMİ
40 AFET VE ACİL DURUM PLANLAMASI
44 PLANLAMA SAFHALARI
50 TATBİKATLAR
54 AKILLI ŞEHİRLERDE AFET VE ACİL DURUM
YÖNETİMİNDE KULLANILAN BİLGİ VE İLETİŞİM
TEKNOLOJİLERİ VE BU SİSTEMLERİN İYİ UYGULAMA ÖRNEKLERİ
8
AKILLI ŞEHİRLERDE AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ
60 Afet Yönetim Sistemi (AYDES)
63 Afet Yönetim/Koordinasyon Merkezi
73 Acil Durum Uyarı Sistemleri
76 Afetlerde Kesintisiz İletişim Sistemleri
82 Web Tabanlı Afet Koordinasyon Bilgi Sistemi
Zarar Tespit Çalışmalarının Online İzlenmesi
Yüksek Katlı Binalarda Deprem Hasarının Belirlenmesi
Salgın Hastalıklar İçin Hasta Takip Sistemi
Erken Uyarı Sistemleri
84 Deprem Erken Uyarı ve Hızlı Müdahale Sistemleri
88 Tsunami Erken Uyarı Sistemleri
90 Doğalgaz Otomatik Gaz Kesme Sistemi
92 Toprağın Tuzdan Arındırılması
92 Meteorolojik Erken Uyarı Sistemleri
94 Buzlanma
Deniz ve Göl Su Seviyesi Değişimleri
9
Hava Kirliliği
Kar Yükleri ve Çığlar
100 Kimyasal ve Nükleer Serpinti
102 Kuraklık ve Çölleşme
Kuvvetli Rüzgârlar
Orman Yangınları
105 Sel, Ani Sel ve Taşkınlar
Sıcak Hava Dalgaları
Soğuk Hava Dalgaları
109 Tornado ve Su Hortumu
Yağmur ve Rüzgâr Erozyonu
Ulaşım Aksaklıkları
Araç Takip Sistemi
Yıldırım Çarpması
Heyelan ve Çamur Akıntısı
Yangınlara Müdahale ve Akıllı İtfaiye Sistemleri 120 Siber Saldırılar
120 Toplanma/Barınma Alanları ve Tahliye Yolları
124 KAYNAKÇA
10 11
Birleşmiş Milletler Afet Risk Azaltma Ofisi (UNISDR) tarafından (2017) önerilen terminolojiye göre tehlike; can kaybına, yaralanmaya ya da diğer sağlık bozucu etkilere, mal varlığının zarar görmesine, sosyal ve ekonomik işleyişin kesilmesine veya çevresel bozulmaya neden olabilen süreç, olgu ya da insan faaliyeti olarak tanımlanmaktadır. Bu tanıma göre can ve mal kaybına yol açan tehlikeleri doğa ve insan kaynaklı (teknolojik) afetler olarak ayırmak mümkündür.
1.1. Doğa Kaynaklı Afetler
Doğa kaynaklı afetler kökenlerine göre, “yer kaynaklı (depremler, volkanlar, zemin oturmaları, çökmeler ve sıvılaşmalar, kaya düşmeleri, heyelan vb.), hidrolojik (su baskını, heyelan), meteorolojik, klimatolojik (anormal sıcaklıklar, hortum vb.) ve biyolojik (salgın hastalıklar, böcek istilaları) olarak sınıflandırılmaktadır. 2014 yılında, Integrated Research on Disaster Risk (IRDR DATA) projesi kapsamında hazırlanan ve yayınlanan “Tehlike (Peril) Sınıflaması ve Tehlike Terimleri Sözlüğü”ne göre afetler aile, esas olay ve tehlike adı olarak üç şekilde gösterilmektedir (Below ve diğ., 2009:1). Sistemde afetler, 5 aile grubuna veya diğer bir ifade ile alt gruba ayrılmaktadır. Doğa kaynaklı afetlerin türlerine göre sınıflandırılmış hali Şekil 1’de verilmektedir.
1.2. Teknolojik Afetler
Teknolojik diğer adıyla insan kaynaklı afetler, doğa ile aralarında bir neden-sonuç ilişkisi kurulamayan ve doğrudan insan faktöründen kaynaklanan, toplumda büyük çapta tahribatlara ve ölümlere neden olan afetlerdir (AFAD, 2015). EM-DAT gibi küresel veri tabanlarında insan kaynaklı veya teknolojik afetler olarak endüstriyel afetler, nükleer afetler, baraj kazaları ve büyük çaplı yangınlar, her türlü ulaşım kazaları, maden kazaları vs. kullanılmaktadır. İnsan kaynaklı afetlerin içinde yer alan diğer afet türleri olarak; savaş, kargaşalık, halk hareketleri ve her türlü terör eylemleri yer almaktadır. İnsan kaynaklı (teknolojik) afetlerin genel sınıflandırması Şekil 2’de verilmektedir.
Şekil 1. Doğa Kaynaklı Afetlerin Sınıflandırılması (Below ve diğ.)
1.3. Afetlerin Etkileri
21. yüzyılın ilk 20 yılını bitirdiğimiz bu günlerde, afet riskleri her geçen yıl yeni şekillere bürünmekte, sayısı ve etkileri artarak devam etmektedir. Shah vd. (2019), tarafından da belirtildiği üzere özellikle son on yılda doğa ve insan kaynaklı tüm afetlerin şiddetinin arttığı ifade edilmiştir. 2020 yılında, Centre for Research on the Epidemiology of Disasters (CRED)(Afetlerin Epidemiyolojisi Araştırma Merkezi) tarafından hazırlanan ve 1980-2019 dönemini kapsayan çalışmada benzer sonuçlar görülmektedir.
Şekil 3’te verilen grafikte görüldüğü gibi afetlerin
14 15
etkileri her anlamda artış göstermektedir. 1980-1999 yılları arasında dünyada 4.212 afet rapor edilmiştir. Bu afetler; 1,19 milyon can kaybı, 3,25 milyar toplam afetzede ve 1,63 trilyon dolar ekonomik kayıp rapor edilmişken; Bu dönemi izleyen on yıllık dönemde (2000-2009) ise dünyamızda 7.348 afet rapor edilmiş ve bu afetlerin sonucunda 1,23 milyon insanın hayatını kaybetmesine, 4,03 milyar insanın afetlerden etkilenmesine ve 2,97 trilyon dolar ekonomik kayıp oluşmasına neden olmuştur. Afetlerin yirmi yıl önesine kıyasla çok keskin bir artış gösterdiği tespit edilmiştir (CRED raporu, 2020; Shah ve diğ., 2019:91885).
Şekil 2. İnsan (Teknoloji) Kaynaklı Kaynaklı Afetlerin Sınıflandırılması
(Below ve diğ.)
Afetlerin türlerine göre sıralandığı istatistiklerde, dünyada meydana gelen afetlerin sayısal çoğunluğunun meteorolojik afetler olduğu gözlemlenmiştir. Şekil 4’te gösterilen grafikte; sel, fırtına, kuraklık vb. afetlerin doğa kaynaklı afetler arasında oldukça fazla olduğu görülmektedir.
Afetlerde meydana gelen can kayıpları baz alınarak yapılan sınıflandırma Şekil 5 ile gösterilmektedir. Ayrıca afetlerin önümüzdeki yıllarda oluş sayılarının ve etkilerinin; dünya nüfusunun sürekli artması, büyük şehir (mega şehir) sayılarının artışı, zarar görebilirliklerin bu duruma paralel olarak artışı, küresel ısınma, yetersiz planlama, yetersiz hazırlık, eğitim ve tatbikat eksikliği nedenleriyle artış göstermesi beklenmektedir.
Şekil 3. 1980-2019 Yılları Arasında Afetlerin Etkileri
(CRED, Erişim Tarihi; 12 Aralık 2019)
16 17
Sanayi devrimiyle birlikte atmosfere salınan sera gazı salınımının artması, arazi örtüsünü etkileyen şehirleşme ve insan faaliyetleri, küresel ısınmaya ve iklim değişikliğine neden olmuştur. Dünya genelinde sıcaklıklar artmakta, buzullar erimekte, deniz seviyesi yükselmekte ve yağış rejimi değişmektedir. Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporuna göre Türkiye iklim değişikliği açısından riskli bir bölgede yer almaktadır. Günümüzde; şehirlerimizde, ülkemizde ve dünya genelinde küresel ısınma ve iklim değişikliğinin etkilerini (fırtına, hortum, kuraklık, seller, salgın hastalıklar vb. artışları) yaşayarak görmekteyiz.
Şekil 4. Afet Türlerine Göre Son Dönemde Dünyada Olan Afet Sayıları
(CRED, Erişim Tarihi; 12 Aralık 2019)
Şehirler, artan nüfusları ve ekonomik ağırlıkları sonucunda iklimsel risk ve fırsatlar anlamında giderek daha önemli roller üstlenmektedir. Buradan hareketle, iklim değişikliğine yönelik gerekli çözümlerin önemli bir bölümünü yerel yönetimler yerine getirmelidir. İklim değişikliği bilinci ve bu çerçevede geliştirilen stratejilerin global ölçekte başarılı olabilmesi için; geniş katılımlı bir süreç, aktörlerin yakın koordinasyonu, uzun vadeli iradesi, en üst düzeyde ilgi gösterilmesi ve destek olması son derece önemlidir. Bu hedefler doğrultusunda şehirlerimiz iklimle ilgili risk ve fırsatları değerlendirebilecek, iklim değişikliği uyum ve azaltma opsiyonlarını göz önünde bulunduracak, paydaşların katılımını destekleyecek ve kapasite artırıcı faaliyetlere destek olacak bir Sürdürülebilir Enerji ve İklim Değişikliği Eylem Planı Projesi (SECAP) hazırlamalıdır. Bu çerçevede 2021 Şu-
Şekil 5. 1998-2017 Yılları Arasında Oluşan Afetlerin Oluşturduğu Can Kayıpları Sayısı (CRED, Erişim Tarihi; 12 Aralık 2019)
bat ayında T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından yayınlanan “İklim Değişikliğiyle Mücadele Sonuç Bildirgesinde” özetle: “Tüm kurumların, sera gazı emisyonlarının azaltımına ve iklim değişikliğine uyum sağlamasına yönelik 2050 Ulusal İklim Değişikliği Stratejisi ve Eylem Planı uygulamaya konulacaktır. Bakanlığın Bölgesel İklim Değişikliği Eylem Planlarıyla, 7 bölgemiz tüm alanlarda iklim değişikliğine uyumlu hale getirilecektir. Akıllı şehir ve sıfır atık uygulamaları yaygınlaştırılacaktır. Ülkemizin her yerinde; enerji verimli, iklime duyarlı yeni yerleşim alanları kurulacaktır. İklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin en çok yaşandığı sektörler olan tarım, hayvancılık, turizm, yenilenebilir enerji ve sanayi alanlarında yatırımlarımızı en verimli şekilde yönlendirecek, mekânsal strateji planı ve bütün ölçeklerde yeni mekânsal planlar uygulamaya konulacaktır” ifadeleri yer almaktadır. Bakanlığın İklim Değişikliği Eylem Planı’nda var olan ve alınması gereken tüm tedbirlerin Yerel Akıllı Şehir Stratejisi ve Yol Haritalarında da mutlaka belirtilmesi gerekmektedir.
Dünya nüfusunun büyük bölümü şehirlerde yaşamaktadır. Küresel ısınma ve iklim değişikliğine neden olan sera gazı emisyonlarının önemli oranı (%70) şehirlerde meydana gelmektedir. Hızla artan nüfus, şehirlerdeki gıda ve su ihtiyacını artırırken, ulaşım ihtiyacını, atık miktarını, enerji kullanımını ve emisyonları da benzer bir hızla arttırmaktadır. İklim değişikliği ile mücadele ulusal düzeydeki politikalarla birlikte belediyeler, kamu-özel kuruluşlar ve dünyadaki tüm insanların katılımı ile mümkündür.
Akıllı şehir, vatandaşların teknolojiyi kullanarak şehri nasıl şekillendirdiği ve şehir yönetiminin desteğini alarak bunu nasıl yapması gerektiğini vatandaşa sağlamaktır. Afet öncesi, anı ve sonrasında; uydular, kablosuz-uzak algılayıcılar, ulusal
20
meteoroloji, yer bilimi (Jeofizik, Jeoloji, Jeodezi) bölümleri, STK’lerin ulusal ve uluslararası işbirliği, hükümet ve özel kuruluşlar tarafından çeşitli veriler düzenli olarak toplanmaktadır. Veri analitiği, bu tür veri birikiminden yararlanabilir ve daha sonra gelişmiş hizmetlere dönüştürülebilecek algoritmalar üretebilir. Afetler, toplum üzerinde ciddi ve yaygın olumsuz etkilerin yanında büyük ölçüde insan kayıplarına neden olabilen ani gelişen olaylardır. Bu durumdan dolayı, afetten önce her şey düşünülmeli, en hafif olasılıktan en imkânsız olasılığa kadar afet senaryoları belirlenmeli ve bu senaryolara göre hazırlık yapılması gerekmektedir. Zira afet, beklenmeyeni beklemektir.
Şehirleri, ‘akıllı’ şehirlere dönüştürme zorluğu, rekabet gücü ile sür- dürülebilir kentsel gelişmeyi aynı anda birleştirmeyi amaçlamaktan gelmektedir. Bu süreç, e-hizmetler sağlayan modern Bilgi ve İletişim Teknolojileri (BİT) ile geleneksel kentsel çevre, yönetsel ve sosyal işlevlerin birleşimi yoluyla gerçekleşir. Aynı zamanda, yeni nesil teknoloji topluluğu, büyük miktarlarda veriyi sistematik iş birliğine dayalı bir şekilde kaydetmeyi ve değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Toplum temelli hizmetlerin geliştirilmesiyle ilgili konular üzerinde çaba sarf etmektedir. Böylece, etkin kaynak kullanımı kavramı oldukça önemli hale gelmektedir. Bütünleşik afet yönetimini daha etkin ve verimli hale getirmek için akıllı binalar ve şehirler bağlamında kaynak kullanımını yeni nesil teknolojiler kullanarak akıllı hale getirmek gerekmektedir.
Afet Zararlarının Azaltılması Çerçeve Sözleşmeleri’nde (Hyogo-1995 ve Sendai-2015) anılan çalışmaların daha etkili uygulanabilmesi, çok daha fazla katılımlı bütünleşik afet yönetim sistemlerinin yaygınlaştırılması ve yapılan her türlü erken uyarı ve alarm sistemlerinin yaygınlaştırılarak etkili risk ve kriz yönetimi için gelişen teknolojinin imkanlarından daha fazla faydalanılması sağlanmıştır. Mevcut afet yönetim ilke ve yöntemlerinin nesnelerin interneti (IoT), büyük veri (big data), makine öğrenme ve yapay zekâ teknikleri, online eğitim, sosyal medya ve görsel medya ortamlarının en ücra köşelere bile erişebilecek hale gelmesi ile sürekli gelişen bilgi ve iletişim tekniklerinden faydalanılması da kaçınılmaz olmuştur.
Nesnelerin İnterneti (IoT), birden fazla dağınık bileşeni sinerjik kullanımlarına doğru entegre eden karmaşık sistemlerle ilgilenir. IoT teknolojisi ile merkezi veri toplamayı mümkün kılmanın yanı sıra mevcut altyapı yokluğunda veri iletimi için birbirine bağlı bir ağ sağlamanın bir yolu olarak birbirine bağlı akıllı modüller sistemi geliştirilmiştir. Akıllı şehir yönetiminde ve izlemede olduğu gibi afet yönetiminde de IoT’nin algılama ve iletişim teknolojilerinin kullanılması gerekmektedir.
Günümüz teknolojisi ile elde edilen büyük veri, öncelikle doğa kaynaklı afetleri görselleştirme, analiz etme ve tahmin etmede sağladığı çeşitli olanaklar sayesinde afet yönetimi için yeni imkanlar sunmaktadır. Bu perspektiften bakıldığında, büyük veri, insan toplumlarının; insanların acısını ve ekonomik kayıpları azaltmak için doğal afet yönetimi stratejilerini benimseme yöntemlerini kökten değiştirmiştir. Artık bilgi teknolojisine büyük ölçüde bağımlı olan bir dünyada, bilgisayar uzmanlarının ve politika yapıcıların temel amacı, bilgileri çeşitli biçimlerde temin ederek ve farklı aşamalarda etkili bir şekilde kullanılabilecek şekilde depolayarak, büyük veriden en iyi şekilde yararlanmaktadır.
Doğa kaynaklı afet yönetiminde, büyük verinin rolünü analiz etmede, literatürün sistematik bir incelemesini yapmayı ve afet yönetiminde anlamlı ve etkili çözümler sağlamada teknolojinin mevcut durumunu vurgulamayı amaçlamaktadır. Büyük veri kaynaklarını kullanarak, afet yönetiminde doğal tehlikeleri izlemek, tespit etmek, etkilerini azaltmak ve yardım çabalarına destek olmak için bu yeni “Büyük Veri” ekosisteminden yararlanmayla ilişkili yeni teknolojik konular gözden geçirilmektedir. Bu sayede iyileşme ve yeniden yapılanma süreçlerine de katkıda bulunulmaktadır. Afet yönetiminin kolaylaştırılmasında büyük verinin etkinliğine ilişkin çeşitli bilimsel ve teknolojik çalışmalar her geçen gün artmaktadır.
Bu kitapta bütünleşik afet yönetim sistemlerinin akıllı şehirlerde uygulanabilmesi için öngörülen bazı yöntemler ve yapılması gereken çalışmalar kısaca özetlenecektir. Yapılması gereken çalışmaları açıklamadan önce kitap içeriğinde yer alan bu kavramların daha kolay anlaşılması için bazı terimlerin ve tanımların açıklamaları üzerinde durulacaktır.
Afetler doğa ve insan/teknoloji kaynaklı olarak ikiye ayrılır. Tanım olarak afetler bir olayın çok ani, güçlü ve çok şiddetli olarak oluştuğu, insan topluluklarını etkileyen, mevcut sistemlerin kilitlendiği ve kaynakların yetersiz olduğu olaylara denir. Uluslararası Afet Veri Tabanı (EM-DAT) kriterlerine göre ise afet, bir olayın en az 10 ve daha fazla sayıda can kaybı olduğu, 100’den fazla kişinin etkilendiği, olayın olduğu ülkenin acil durum veya uluslararası yardım çağrısında bulunduğu her durum afet olarak tanımlanmakta ve afet veri tabanına bu olay afet olarak kaydedilmektedir.
Bütünleşik Afet Yönetimi (BAY) ise afet çevrim döngüsü olarak adlandırılan döngüde belirtilen dört aşamayı göz önünde bulundurarak afeti, kriz ve risk yönetimi evrelerini içeren ve toplumun tüm kesimlerini barındıran bir anlayışı ele alan yönetim biçimi olarak tanımlanır. Afet Yönetim döngüsü afetin ardından Zarar azaltma, Hazırlık, Müdahale, İyileştirme olarak tanımlanmaktadır. Afetin hemen ardından başlayarak bir sonraki afete kadar yapılan her türlü çalışmanın tamamını kapsamaktadır. Son yirmi yılda oldukça güncel olan BAY kavramı daha önceleri afete müdahale ve iyileştirme adımlarını öncelemekteydi. Bu durum afet yönetimlerinin yetersizliğini göstermiştir.
Asıl yapılması gereken afetlerin zararlarının azaltılmasındaki hazırlık çalışmalarının ortaya konulmasıdır. Bu durum sonraki süreçte yaygınlaşmaya başlamıştır. Afeti yönetenler ve afet yönetim çalışanları her afetten yeni bilgiler öğrenmekte, edindikleri bu bilgi ve tecrübelerle bir sonraki afete hazırlanmak için yeni sistemler geliştirmekte veya mevcut sistemleri güncellemektedirler. BAY eski anlayışta olduğu gibi sadece afetin arkasından yapılan kriz yönetim çalışmalarına odaklanmayıp, afet öncesi her türlü zarar azaltma, korunma ve hazırlık çalışmaların yapıldığı risk yönetimi çalışmala-
rını da önceleyerek müdahale ve iyileştirme çalışmalarının entegrasyonu için çalışmaktadır. Bu çalışmalar afet yönetimini sadece yöneticilerin ve profesyonellerin görevi olarak tanımlamayıp afet zararlarının azaltılmasının yegâne yolunun merkezi ve yerel yönetimlerin, sanayi kuruluşları ve şirketlerin, STK ve toplumu oluşturan her bireyin paydaş ve sorumlu olduğu yani tüm paydaşların da afet yönetim çalışmalarına katılımını destekleyen bir yapı oluşturmaya çalışmaktadır.
Dünyada sürdürülen bu tür çalışmalar sadece ulusların tek başlarına üstesinden gelebileceği bir konu değildir. Afete maruz ülkelerin BM çatısı altında el birliği vererek afet zararlarının azaltılması çalışmalarına katılımı desteklenmektedir. BM çatısı altında bütünleşik afet yönetimi konusunda çalışan bir birim vardır. BM Afet Risklerinin Azaltılması Bürosu (UNDRR) 1999 yılından beri dünyada bu tür konularda çalışmalarını sürdürmektedir.
26 27
Akıllı şehirler, sektör temsilcileri ve uzmanlar tarafından farklı şekillerde tanımlanmaktadır. Ancak, tanımı ne olursa olsun önümüzdeki yıllarda dünyada gelişen teknoloji, bilgi ve iletişim tekniklerinin kullanımının yaygınlaşması ile daha fazla sayıda dünya nüfusunun bu yöntem ve uygulamaları kullanacağı aşikârdır. Nitekim biyolojik bir afet olarak tanımlanan Covid-19 küresel salgınının dünyayı çok hızlı bir şekilde sarması, milyonlarca kişinin ölümü ve hastalanması sonucu birçok devlet, salgına hızlı müdahale etmek ve salgını önlemek amacıyla insanları evlerine kapatmıştır. Okullarda eğitimin ve işyerlerindeki işlerin çevrim içi yöntemlerle yapılması kararı alınmış ve alınmaya da devam edilmektedir. On yıl önce hayal edilecek bir seviyede olan bu tür uygulamalar, 2019 yılının Kasım ayında hayatımıza girmiştir.
Uygulmaların bir çoğu belki de kalıcı olarak yeni yaşam biçimimizi oluşturacak ve afetlerin zararını azaltmada kullanılması kaçınılmaz olacaktır. Yirmi birinci yüzyılda özellikle küresel ölçekte hayatımızın sayısal cihazlar ve verilerle birlikte yürümesi, nesnelerin interneti, büyük veri, veri analizi, siber güvenlik, yapay zekâ ve robotik sistemlerin geliştirilmesi vb. konuların gün geçtikçe popüler olmasını ve araştırmaların gerçek hayata uygulanmasıyla bu süreç sürekli güncellenmekte, uygulama alanı genişlemekte ve daha da önemlisi hayatımızı kolaylaştıracak çözümlerin çok hızlı bir şekilde yapılmasını sağlamaktadır. Gelişen ve uygulama alanı her an artan internet uygulamaları, yapay zekâ ve akıllı sistemlerin akıllı şehirlerde de uygulanma örnekleri gittikçe artmaktadır. Bu bölümde özellikle akıllı şehirlerde kullanılması öngörülen olanakların neler olduğu kısaca değinilerek akıllı şehirlerin afet yönetiminde yapılması gereken çalışmaların, yeni teknoloji ve uygulamalarla iyileştirilmesi ve entegrasyonu konusundaki yol haritası çıkarılacaktır.
2020-2023 Akıllı Şehirler Stratejisi ve Eylem Planı’nda, Afet ve Acil Durum Yönetimi karşılaşılabilecek zararların önlem alınarak azaltılması, afet ve acil durumlara hazır olunmasının sağlanması, bir olay ya da durum gerçekleştiğinde müdahalede bulunulması, afet ve acil durum verisinin akıllı bir şekilde analiz edilmesi ve normal ya-
şama dönüş süreci gibi uygulamaları kapsayan sistemler bütünü olarak tanımlanmaktadır.
Eylem planında tanımlanan bazı eylemlerde akıllı şehirlerde yapılması gereken güncelleme çalışmaları ile 15.9 numaralı eylemde
“Afet ve Acil Durum Yönetimi Bileşenin Olgunluğu Artırılacaktır”, 15.11 numaralı eylemde ise “Bilgi ve İletişim Teknolojileri Bileşeninin Olgunluğu Artırılacaktır” eylemleri desteklenmekte ve afet yönetimi konusunda birçok yeni uygulamanın geliştirilmesi ve standartların getirilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Bu eylemler ışığında akıllı şehirlerde oluşan ve geliştirilmesi sürdürülen sayısal sistemler, verileri ve bilgi/iletişim tekniklerini kullanarak afet yönetiminde akıllı teknolojilerden faydalanarak yaygınlaştırılabilir, sürdürülebilir ve kolaylıkla uygulanabilir hale gelmesini sağlayacaktır. Böylece afetler sonrasında oluşabilecek zararları azaltma konusunda merkezi yönetim ve yerel yönetimlere yeni olanaklar ve fırsatlar sunacaktır.
Kullanılan tüm yeni uygulama ve teknolojiler ile akıllı şehirler yaratılarak toplumu afetlere karşı daha dirençli hale getirmek hem şehir hem de ülke için kazançlı olacaktır. Afetler özellikle bulundukları coğrafya ve ülkelerin gelişmişlik seviyelerine göre az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde çok fazla can kayıplarına yol açmaktadır. Gelişmiş ülkelerde ise can kaybı daha az olurken, ekonomik anlamda büyük kayıplar yaşanmaktadır.
Son yıllarda Afet ve Acil Durum yönetimi alanında kullanılan güncel teknolojiler ve veri analitiği konusunda birçok araştırma ve derleme çalışması yapılmıştır. Bu alanda yapılan bazı çalışmalara örnek olarak Memiş ve Babaoğlu (2020) ile Çağlayan ve diğ., (2018) verilebilir. Afet Yönetiminde hâlen kullanılan ve geliştirilen yeni teknoloji ve yazılımlar afet yönetiminin her aşaması için ayrıntılı olarak anılan çalışmalardan elde edilebilir. Son 50 yıllık dönemde özellikle bilgi ve iletişim teknolojileri alanında yaşanan gelişmeler, toplumlara ve bireylere yeni olanaklar sağlamıştır. BİT alanındaki gelişmeler; tümleşik, üstel ve özyinelemeli olarak varlık göstermektedir (Leonhard, 2018).
Bu noktada güncel olarak; mikroişlemciler, nesnelerin interneti, bulut bilişim, robotlar, mobil uygulamalar, yapay zekâ, derin öğrenme, algılayıcılar (sensör), RFID (Radyo Frekans Tanımlama), GPS (Küresel Konumlandırma Sistemi), sanal gerçeklik/artırılmış gerçeklik, 3-B baskı, drone teknolojileri, büyük veri, blok zincir gibi teknoloji ve bilişim alanında yenilikler öne çıkmaktadır. Ayrıca taraflar arası iletişimi ve bağlantıyı sağlayan, kullanıcılarından veri elde etmeye olanak sağlayan yaşamın her alanında kullanılabilen ve ucuzladıkça yaygınlaşan sosyal medya araçları da önemli potansiyeller barındırmaktadır (Dereli ve diğ., 2018). Örneğin nesnelerin interneti, nesnelere yerleştirilen algılayıcılar üzerinden herkese ve her şeye bağlanılabilinmektedir.
Bu bağlantılar üzerinden oluşan veriyle birlikte bir üst zekâ elde etmek mümkün olabilmektedir (Leonhard, 2018). Yaşanan gelişmeler ışığında özellikle veri üretiminin yaygınlık kazanması, verilerin aşırı çoğalması, makine öğrenmesi ve derin öğrenme gibi tekniklerin geliştirilmesi, yapay zekâyı gündeme getirmektedir. Bu sayede eldeki veriler ile ortalamaların ötesinde öngörüler mümkün olmaktadır (Agrawal ve diğ., 2019). Bu gelişmeler “akıllı” olarak nitelendirilen, kendi kendine faaliyet gösteren (otonom) veya birbirleri arasında bağlantıları oluşan, bu anlamda biyolojik biçim kazanan teknolojileri gündeme getirmiştir (Arthur, 2011).
Büyük veri (big data) tanım olarak; üretilen, yakalanan ve yüksek hızla işlenen çok çeşitli verilerin büyük hacimli hali olarak tanımlanmaktadır. Dünya nüfusunun artışı ve teknolojinin ilerlemesi sonucu ortaya çıkmıştır (Laney, 2001). Büyük veri bilgi akışı, sosyal medya verileri veya büyük veri tabanlarında gerçekleşir (Chen ve diğ., 2017). Büyük verinin afet yönetimi ve diğer uygulamalarda kullanılabilmesi için işlenmesi gerekmekte ve bu verilerden anlamlı çıktılar oluşturabilmek için istatistik ve sayısal hesaplama yöntemlerine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu amaçlar için istatistik, veri madenciliği, zaman serisi analizi, regresyon, graf teorisi, simülasyon, sinir ağları, makine öğrenmesi teknikleri ve iş zekâsı gibi farklı yöntemler uygulanmaktadır (Çağlayan ve diğ., 2018).
Yaşanan kayıpları azaltmak için bazı uzmanlar tarafından önerilen ve geliştirilen akıllı şehir çözümlerini sıralamak gerekirse bunlar: Modelleme Sistemleri, Erken Uyarı Sistemleri, Coğrafi Bilgi Sistemleri, Sosyal Medya, Mobil Uygulamalar, Drone ve Uydu Teknolojileri, Mekanik Dış İskelet Teknolojisi, Mobil İletişim Sistemleri ve Taşınabilir Güneş Paneli Sistemleridir. Yine afet yönetiminin bileşen ilişkileri literatürde Akıllı Ulaşım, Akıllı Altyapı, Akıllı İnsan, Sosyal Altyapı, Akıllı Yaşam, Akıllı Çevre, Akıllı Sağlık, Coğrafi Bilgi Sistemleri ve Kentsel Dönüşüm olarak sınıflandırılmıştır.
Bu kapsamda afet ve acil durum yönetiminin bileşenleri; Akıllı Kalabalık Yönetimi, Akıllı Koordinasyon Hizmetleri, Acil Uyarı Sistemleri ve Acil Durum İş Birliği Yönetimidir. Akıllı Kalabalık Yönetim sistemleri özellikle kalabalık binalarda enkaz altında kalan kişilerin olup olmadığının tespit edilmesi veya bir yangın anında binanın herhangi bir bölümünde baygın kalmış, sıkışmış kişilerin akıllı sensörler ve kameralarla bulunmasıdır. Özellikle Covid-19 salgını sırasında yapılan uygulamalarda olduğu gibi virüse yakalanmış kişilerin belirlenmesi ve virüsün yaygın etkisinin anlık olarak izlenmesi gibi uygulamalarda kullanılmaktadır. Bu yöntemle kalabalık şehirlerde enkaz altında kalan fazla sayıda kişi bilgisinin tespit edilebilmesi ve bu bilginin arama-kurtarma, sağlık ekipleri ve itfaiyecilerin yönlendirilmesi amacıyla kullanılabilir hale getirilmesi için çalışmalar sürdürülmektedir.
Bu ve benzeri sistemlerin ülkemizde mevcut deprem erken uyarı ve acil müdahale sistemlerine entegre edilerek geliştirilmesinde büyük fayda vardır. Akıllı Kalabalık Yönetiminin sadece afetler anı ve sonrasında değil aynı zamanda kötü niyetli hareketlerin ve terör saldırılarının önlenmesi gibi farklı alanlarda güvenlik amacıyla kullanılmasına yönelik uygulamalar dünyada geliştirilmektedir. Afet ve acil durumlar, güvenlik ve akıllı trafik yönetimi ve benzeri amaçlar için dünyada birçok üniversite ve özel şirket, bu tür ürünlerin geliştirilmesi ve uygulama alanlarının çoğaltılması için yoğun çaba göstermektedir. Akıllı Koordinasyon Hizmetleri ise özellikle çok sayıda paydaşın birlikte yönetildiği karmaşık sistemlerin olduğu uygulamalar için geliştirilen ve kullanılan sistemlerdir.
Bir ilde afeti yönetecek Vali o ilde bulunan birçok çalışma grubuyla iletişim halinde olmalıdır. Bu grupları koordine ve sevk etmek; hükümete ve topluma bilgi vermek gibi birçok zor görevi hızlı ve güvenilir bir şekilde yönetmelidir. Akıllı koordinasyon hizmetleri afet sırasında afete müdahale edecek birimler arasındaki koordinasyonu sağlayarak daha etkin ve hızlı bir müdahalenin yapılmasını, can ve mal kayıplarını azaltacak önemli kararların alınmasını sağlamaktadır. Bu tür akıllı yönetim sistemleri gerek ilin afet konusunda çalışan tüm kamu kurumlarını ve birimlerini, gerekse dış paydaşları koordine etmek için kullanılan sistemlerdir. Afet anında hızlı karar verilebilmesi ve afet sırasındaki eldeki imkânların bilinmesi, bunların gerekli personelin ve malzemenin doğru şekilde kullanılmasında ve doğru yerlere yönlendirilmesinde yani yoğun hasarın olduğu bölgelere gönderilmesinde kullanılır. Birçok depremde ağır hasarlı bölgeler yerine depremin daha az etkilenen bölgelere ilk müdahalenin yapıldığı örnekler bulunmaktadır. Bu tür iki örnek, 17 Ağustos 1999 Kocaeli Depremi ve 1995 Kobe Depremidir.
Kocaeli Depreminde bazı arama kurtarma grupları ilk saatlerde depremin dışmerkezinin belirsiz olması nedeniyle depremin İstanbul-Avcılar’da olduğunu düşünerek ilk olarak buraya gitmişlerdi. Kobe depreminde ise yapılan afet planı daha küçük bir aletsel büyüklüğe göre yapıldığı için hasarın boyutu tam kavranamamış ve afete müdahalede bazı yanlış kararlar ve gecikmeler yapılmıştır. Hyogo Bölge Valisi İç Savunma Kuvvetleri’nin (Self Defence Forces) afete müdahale etmesini ilk saatlerde kabul etmemiştir. Hatta, Itami üssünde konuşlu bulunan ikinci ordunun (Middle Army) afet bölgesine erişimi için gönderilen emrin depremin oluş zamanından 12 saat 14 dakika sonra iletildiğini iddia eden bir askeri kaynak bulunmaktadır (Goltz, 1996). Bu tür yönetim modellerinde karar destek sistemleri, erken uyarı ve hasar tahmin sistemleri gibi birçok farklı birim ve kurumdan veriler alınmaktadır. Bu veriler, hızlı bir şekilde analiz edilip yapay zekâ ve makine öğrenme yöntemleri gibi birçok farklı algoritma kullanılarak atılması gereken adımlar afeti yöneten sorumluların eylemlerini planlaması için gereklidir.
Bunun benzeri İBB AKOM tarafından yapılan AKOMAYS ve AFAD tarafından yapılan AYDES gibi sistemler içinde Karar Destek Sistemleri olarak tanımlanan bu modüller, ilgili kurumlar tarafından halen kullanılmakta olup ilerleyen bölümlerde bu konudaki bazı iyi örnekler anlatılacaktır. Acil Uyarı Sistemleri ise acil bir durum oluşmadan gerek ilgili birimleri gerekse toplumu uyarmak ve acil durumun olumsuz sonuçlarını en aza indirgemeye yönelik farklı amaçlar için geliştirilen farklı sensörler, kameralar ve yazılımların birlikte kullanıldığı akıllı uygulamalardır. Özellikle bu tür uyarılar meteorolojik tahmin ve uyarı sistemleri olarak dünyada oldukça yaygın olarak kullanılan sistemlerdir. Genellikle erken uyarı sistemleri dünyada deprem, tsunami veya nükleer sızıntılar için kullanılmaktadır. Bu tür bir sisteme iyi bir örnek olarak İBB tarafından ani hava değişimlerinde olası kaza ve su baskınlarının önüne geçmek amacıyla kullanılan sistemler verilebilir. Bu tür farklı acil uyarı uygulamaları ise aslında hayatımızın birçok alanına uygulanabilmektedir.
Tokyo Belediyesi kalabalık misafirhane, yurt ve benzeri birimlerdeki atık sularını sürekli izleyerek bu sulara dökülen atık bitkisel yağ denetimini yapmakta ve eşik seviyeyi aşan kurum ve kuruluşları resmi bir yazı ile uyararak o kuruluşa su kesintisi ve maddi ceza yaptırımı yapacağını bildirmektedir. Bu tür uygulamalar ile yeraltı suları ve denizlerin kirliliğinin önüne geçme amacı güdülmektedir. Elbette bu tür denetimler yapılırken atık bitkisel yağların çöp toplama alanlarında belirlenmiş bölgelerde plastik, cam şişe ve kavanozlarla ücretsiz toplanması, bu tür yoğun bitkisel kullanılan birimlere atık yağ emen sünger veya bez dağıtımı ve tüm bu hizmetlerin ücretsiz sağlanması gibi çözümlerle bu işin gerek denetimini gerekse sürdürülebilirliğini sağlamaktadır.
Tokyo Belediyesinin bu uygulaması Ş. Barış tarafından 2002 yılında 10 aylık bir süre için bulunduğu Japonya’da Tokyo Teknoloji Enstitüsü (Tokyo Institute of Technology) misafirhanesinde kaldığı dönemde meydana gelmiş gerçek bir uygulamanın özetidir. Buzlanma ve sel erken uyarı sistemlerine ilişkin iyi uygulama örnekleri ilerleyen bölümlerde bahsedilecektir. Acil Durum İş birliği Yönetim Sistemi ise afeti yöneten Valilerin afet ve acil bir durumda STK’ler, uluslararası yardım kuruluşları, Kızılay, Kızılhaç ve benzeri yardım kuruluşları, profesyonel arama-kurtarma dernekleri ve destek illeri arasındaki koordinasyonun sağlandığı ve ilgili birimlere sağlanacak ekipman, çadır, ilaç, giyecek ve yiyecek gibi lojistik sistemler ile desteklenmesi için afet anında her türlü ihtiyaca dönük bilgilerin kayıt altına alındığı bilişim altyapısı kullanılarak oluşturulması gereken bir modüldür.
Her iki araştırmacı tarafından da önerilen bu sistemlerin akıllı şehirlerin afete dirençliliğini artırma ve afetin zararını azaltma amacıyla afet yönetiminde kullanılabilmesi için öncelikli olarak akıllı şehirlerin ve ileride akıllı şehir olmak için çaba gösterecek il yöneticilerinin, il ve ilçelerinde modern ve bütünleşik bir afet ve acil durum yönetim planı oluşturma, planı uygulayacak kişileri eğitme ve toplumun afete dirençli hale gelebilmesi için kapasiteyi artırma zorunluluğu vardır. Oluşturulacak bu planların her il ve ilçe için geçmiş dönemlerde yaşanan afetler, yavaş gelişen ancak şu an öngörülmeyen afetler, kültürel yapı, coğrafi konum, ekonomik yapı vb. kriterler ışığında o il ve ilçeye özgü hazırlanması gerektiği unutulmamalıdır.
Hâlen il ve ilçelerde gerek yönetimler, gerekse kurullar tarafından hazırlanan birçok plan o il/ilçe/kurum/kuruluş için doğru bir tehlike analizi, tehlike avı yapılmadan ve belirli ilkeler gözetilmeden ve genellikle birbirinin aynısı formatta hazırlanmaktadır. Bu tür planların bir acil durum veya afette işe yaramayacağı aşikârdır. Bu nedenle, bu bölümde modern ve bütünleşik bir afet planı oluşturma adımları anlatılırken aynı zamanda akıllı şehirler için geliştirilen ve önerilen akıllı çözümlerin; bilgi, iletişim, teknik ve teknolojilerinin her adımda nasıl ve hangi aşamalarda kullanılması gerektiği açıklanacaktır.
Planlama Esasları:
Planlama, ne yapmak istediğinizin ve bunu nasıl, hangi imkân ve kaynakları kullanarak yapacağınızın belirlenmesi demektir. Hangi amaçla olursa olsun bir planlama faaliyeti;
Öncelikle sorunlar ve ihtiyaçların belirlenmesi,
Uygulanması mümkün olan çeşitli eylem yollarının tartışılıp düzenlenmesi,
İmkân, fırsat ve kaynakların belirlenmesi,
Mevcut imkân ve kaynaklarla gerçekleştirilmesi mümkün olan eylem yollarının belirlenmesi,
Amaca ulaşmak için gereken insan gücü, malzeme kaynakları ve örgütlenme şeklinin belirlenmesi,
Ölçülebilir göstergeler belirleyerek eylemlerin izlenmesi ve gerektiğinde yeni düzenlemeler yapılması
gibi birçok faaliyeti kapsamaktadır.
Afet ve Acil Durum Yönetimi Planlamasının Amacı ve Kapsamı
İl ve ilçe merkezi ve yerel yönetimlerde afet ve acil durum yönetim planlamasının temel amacı; Afet öncesinde:
Afete neden olabilecek tehlike ve risklerin belirlenmesi,
Mümkünse önlenmesi veya olası etkilerinin azaltılması,
Olaylara karşı eğitim ve tatbikatlarla tüm paydaşların hazırlıklı olmasının sağlanması,
Afetlere karşı bilinçli ve dirençli nesiller yetiştirilmesi,
Afet sırasında:
Eğitim ve tatbikatlarla kazanılmış doğru davranış biçimleri uygulanarak arama kurtarma, ilk yardım ve güvenli tahliye işlemlerinin aksatılmadan uygulanması Afet sonrasında:
Olaya zamanında, hızlı ve etkili olarak müdahale ederek kayıpların en düşük düzeyde tutulması,
Olabilecek zincirleme etkiler ve ikincil afetlerin önlenmesi,
Hayatın normal akışına bir an önce dönebilmesi için gereken iyileştirme faaliyetlerinin belirlenmesi ve uygulanmasını sağlayacak örgütlenme modelleri ile imkân ve kaynakları sağlamaktır.
Afet ve Acil Durum Planlaması afet yönetim döngüsü içerisinde yer alan zarar azaltma, hazırlık, müdahale ve iyileştirme safhalarının ayrı ayrı planlanması ve bir bütünlük içerisinde yürütülecek faaliyetlerin belirlenmesi çalışmalarını kapsar. Kapsamlı bir planlama olan afet ve acil durum yönetimi planlaması için planın uygulama zamanlarına göre yürütülmesi gereken faaliyetler aşağıda özetlenmiştir. Etkili bir afet yönetimi için kaynaklar önceden belirlenmeli ve planlanmalıdır.
Bu nedenle afet ve acil durum planları bu yapının en önemli basamağını oluşturmaktadır. Afet ve Acil Durum Planları (AADP) bir kişi/kurum/ilçe/il veya ülkenin karşılaşabileceği her türlü can kaybı ve ekonomik kayıp oluşturabilecek tüm olayları öngörerek, oluşacak bu olaylar karşısında muhtemel kayıpları azaltabilecek stratejilerin belirlendiği, gerekli çalışmaların yapıldığı ve her türlü paydaşın yer aldığı planlardır. AADP yapılırken planın yapılacağı işyeri, belediye veya il için öncelikli olarak yapılması gereken çalışmalar Afet Yönetim Döngüsüne uygun olarak yapılmalıdır. Afet Yönetim Döngüsü bir afetten diğer afete kadar yapılan müdahale, iyileştirme, zarar azaltma ve hazırlık çalışmalarının (Şekil 6) tümüdür.
Hazırlanacak planların, önceki ve başka bölgelerdeki yaşanmış afetlerden alınan dersler, yapılan uygulamalar, değişen koşullar ve alınan önlemlere göre sürekli kontrol edilmesi, güncellenmesi ve yenilenmesi gereken belgeler olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenle bu planların mobil uygulamalar, bulut ortamlar ve bilgisayar ortamında hızla ve güvenilir bir şekilde erişilebilecek türden yapılması sadece hızlı erişilmesi açısından değil aynı zamanda sürekli güncellenmesi için de büyük kolaylık ve güvenilirlik sağlamaktadır. Kitap yazarlarının ortak düşüncesi bir kurum, il veya ilçe için hazırlanması gereken bu planların, mobil/masaüstü uygulama ve/ veya online ortamlarda otomatik olarak yapılarak o yöreye özgü tehlikeleri içermesi, gerekli tehlike avının ve risk analizlerinin bu yazılım tarafından yapay zekâ ve makine öğrenme yöntemleriyle yapılması planlanmıştır.
Bu sayede BAY ilkelerine uygun, hızlı ve güvenilir bir plan bu alanın uzmanları tarafından hazırlanması, kurumlarda oluşacak grupların bu planları hazırlamak için gereken eğitim ve araştırmalarla uğraşmak için kaybedecekleri iş gücünün önüne geçecektir. İşlevsel, anlaşılabilir ve profesyonel bir plan yapılması ve planın olabildiğince yaygınlaştırılması için gereken tanıtım çalışmalarına ağırlık verilmesini grupların enerjileri, alınacak önlemler ve eğitimler sağlayacaktır.
Akıllı şehirler için AADP yapılırken izlenmesi gereken adımlar Tablo 1’de özetlenmiştir. Tablo 1 içinde izlenilmesi gereken döngüler ve döngü içinde gerçekleştirilmesi gereken çalışmaların sıralaması renkli oklarla gösterilmiştir. İlk aşama, AADP yapacak bir ekibin kurulması ve çalışma gruplarının belirlenmesidir. İkinci aşama ise bulunduğunuz yer/kurum veya kuruluşun/teşkilatın mevcut durumunun tespit edilmesidir. Daha sonra yapılması gereken adımlar ve çalışmalar sırasıyla Zarar Azaltma, Hazırlık, Müdahale ve İyileştirme çalışmalarıdır. Tüm bu çalışmaların kurum ve kuruluşlarda yapılabilmesi için birlikte uyumlu çalışan, motivasyonu yüksek bir çalışma grubuna ve bu çalışmaları destekleyen ve önemseyen bir üst yönetime ihtiyaç vardır.
Şekil 6. Afet Yönetim Döngüsü
Tablo 1. Afet ve Acil Durum Planı Hazırlanmasında Yapılması Gereken Tüm Çalışmaların Şematik Gösterimi
Afet ve Acil Durum Yönetimi Planları yaşayan, aktif planlardır. Başka bir ifadeyle bu planlar bir kez yapılan bir çalışma olmayıp gerçek olaylardan elde edilen dersler, eğitim ve tatbikatlar sırasında görülen eksiklikler dikkate alınarak sürekli geliştirilmesi ve güncelleştirilmesi gereken belgelerdir. Bu nedenle planların özellikle BİT teknolojileri kullanılarak mutlaka web uygulaması veya mobil cihazlarla
AKILLI ŞEHİRLERDE AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ
Tablo 2. Afet ve Acil Durum Planının Kontrol Şeması
Önemli Not: Hazırlanan planların elde edilen dersler, yapılan uygulama ve tatbikatlar, değişen koşullar, yeni afet türlerine ve alınan önlemlere göre sürekli yenilenmesi gereken belgeler olduğu unutulmamalıdır.
her an ulaşılabilir şekilde düzenlenmesi gereklidir. Planın ve yapılan faaliyetlerin geliştirilebilmesi için mutlaka her faaliyetin ve her yılın sonunda değerlendirilmesi gerekir. Tablo 2 ise yapılan planların ve gerçekleştirilen çalışmaların mutlaka kontrol edilerek varsa eksikliklerin giderilmesi için yapılması gerekenleri şematik olarak göstermektedir.
48 49
Afet ve acil durum planlarının işlevsel olabilmesi ve olası bir afette daha az sorunlarla işletilmesinin yegâne yolu kurumların yaptıkları planları zaman zaman haberli, habersiz ve masa başı tatbikatlarla test etmeleri ve bu tatbikatlarda gözlenen eksiklik ve aksaklıkların bir sonraki tatbikat dönemine kadar giderilmesini planlamaktır. (KCFB, 2010). Tatbikatlar sadece bir afete özgü olabildiği gibi birden çok afet içinde yapılabilir. Örneğin sadece deprem tatbikatı yapılırken olası yangın, heyelan ve sel gibi ikincil afet senaryoları da yer alabilir ve ekipler, çalışanlar ve o an binada bulunan ziyaretçilerin davranışları ve tepkileri ölçülebilir.
Tatbikatlar genellikle seminer, çalıştay, masa başı, haberli, habersiz veya yarı haberli yapılabildiği gibi kurum tarafından belirlenen özel bir günde de yapılabilir. Örneğin Tokyo-Japonya’da her yıl Afetlerden Korunma Günü olarak ilan edilen 1 Eylül gününde yapılan tatbikat, 2013 yılında 1,33 milyondan fazla vatandaşın, Başbakan ve tüm kabine üyelerinin de katıldığı çok kapsamlı bir deprem tatbikatıdır (Wikipedia, 2020).
Benzer tatbikatlar ABD’de Uluslararası Silkelenme Günü (ShakeOut) adı altında birçok şehirde büyük kalabalıkların ortaklaşa katılımıyla yapılmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri’nde 2019 yılında bu tür tatbikatlara katılan kişi sayısı yaklaşık 10,8 milyon kişidir (ShakeOut). Tatbikatların amacı öncelikle Afet ve Acil Durum Yönetim gruplarında görev alan personellerin aldıkları eğitim çerçevesinde görevlerini yerine getirip getirmediklerini kontrol etmek ve tüm çalışanların Standart Operasyon Prosedürü (SOP) (Kadıoğlu, 2011) ile öğretilen görevlere uyumlu davranıp davranmadıklarını kontrol etmektir. SOP, her afette afete maruz kalan kişilerin izlemesi gereken adımlarını içermektedir.
Tatbikatların yapılabilmesi için öncelikle planlanması ve bu tatbikatlar için farklı senaryoların hazırlanması gerekir. Hazırlanacak senaryolar, tatbikat yapılacak bölgenin ve/veya binaların tehlike ve riskleri gözetilerek yapılmalı ve bu senaryonun da önceden tüm çalışan ve misafirlere bildirilmesi gerekir. Her tatbikat gözlemciler tarafından izlenerek rapor edilmeli ve tatbikatta aksayan yönler bir sonraki aşamaya kadar iyileştirilmelidir.
Tatbikatların süresi yapılış amacına uygun olarak birkaç dakikadan bir saate kadar varan sürelerde planlanabilir. Örneğin orta büyüklükteki bir deprem için yapılan tatbikat sadece küçük hedefli Çök-Kapan-Tutun tatbikatı ise süresi birkaç dakika olarak planlanabilirken, çok büyük bir depremde oluşacak yangın, yaralanma, bina hasarı, elektrik arızası, ağır yaralı olması ve tahliye gibi durumlarla karşılaşabileceği için tatbikat süresi yaklaşık olarak bir saat kadar da sürebilir. Tatbikatların en az 3 ayda bir yapılmasının önemi büyüktür. İdeal olan tatbikat sayısı her birim ve kuruma göre değişebilir. Ancak birimler küçüldükçe tatbikat sayısının artması gereklidir. Tatbikatta görev alan personelin aldıkları göreve uygun koruyucu malzemesi ve farklı renklerde yeleklerinin olması önemlidir.
Tatbikat yapılırken şov amacıyla yapılmamalı ve afet olduğunda ilgili acil birimler gelene kadar Acil Durum Komitesinde bulunan gruplarda görev alan kişiler mesai arkadaşlarına veya binada bulunan vatandaşlara müdahale etmek ve yardımcı olmak durumundadır. Örneğin ilkyardım grubu hafif ve ağır yaralılara ilk yardım yapacak ve ağır yaralıyı alması için sağlık ekiplerini arayacak ve sağlık ekipleri gelene kadar ağır yaralıyı hayatta tutmak için gerekli tüm çabayı göstermesi beklenir. Bu tür tatbikatlarda oluşan eksiklikler (malzeme veya eğitim) gözlemci ve/veya gözlemciler tarafından not edilerek bir an önce bu eksikliklerin giderilmesi için yönetime rapor edilmelidir.
Yapılan her tatbikat sonrası, tatbikatı izleyen gözlemcilerin sorumlusu ve üst düzey görevli ve yöneticiler ortak bir toplantı yaparak tatbikat için gerekli değerlendirmeyi hızlıca yapmalarında fayda vardır. Gözlemciler ve tatbikatı izlemekle sorumlu kişi elde edilen tüm veri ve görüntülerin ışığında bir tatbikat değerlendirme raporu hazırlayarak kurum yöneticisine sunar. Yönetici bu rapora göre belirlenen eksiklik ve aksaklık için atılması gereken adımları hızlıca yerine getirerek gerekli aksiyonun alınmasını sağlar.
Akıllı ve afete dirençli şehirler oluşturmak için gelişen teknoloji ve yazılımları kullanmanın olası bir afetin etkilerini azaltacağı aşikârdır. Ancak bu tür sistemleri ve teknolojileri afet anı ve sonrasında kullanmak yerine hâlen dünyada mevcut olan model sistemleri mantığını kullanarak olası bir afet oluşmadan evvel bu teknolojileri ve sistemleri kullanarak oluşabilecek acil durum ve afetleri öngörerek zarar azaltma çalışmalarını planlamak mümkündür. Son yıllarda yapay zekâ ve robot teknolojilerinden sosyal medya uygulamalarına uzanan geniş bir alanda birçok teknoloji afet yönetimi kapsamında kullanılmaya başlanmıştır.
Akıllı sensörler, akıllı sinyaller, mobil internet ve nesnelerin interneti ile afet riski altındaki bölgelerde toplanan veriler ışığında gerçekleştirilen modellemeler ve yapılan analizler, tehlikelerin önceden tespit edilmesini ve gerekli önlemlerin zamanında alınmasını sağlamaktadır. Bir şehrin altyapısının, hassas noktalarının kapsamlı bir şekilde modellenmesi, gerçek zamanlı bilgi akışıyla güncellenmesi, büyük veri analiz sistemleriyle değerlendirilmesi afetlerin hem erken tespitini hem de afet anında hızlı müdahaleyi mümkün kılabilmektedir. Böylelikle olası bir afet durumunda oluşabilecek hasarlar öngörülebilmekte ve alınması gereken önlemler ve yapılması gereken hazırlıklar hayata geçirilebilmektedir (Özerpalet, F., 2020). Bu tür bir modelleme
56
çalışmasına örnek olarak deprem senaryoları ve tsunami senaryoları verilebilir. İBB tarafından İstanbul’u etkileyebilecek olası bir deprem için 2002, 2007 ve 2018 yıllarında güncellenen deprem senaryoları hazırlanmıştır. Şehirde oluşabilecek hasar dağılımı, trafik sıkışıklığı, olası can kayıpları, yaralı sayısı, kapanan yollar, yangın ve doğalgaz patlama sayısı gibi birçok bilgi farklı yer ve büyüklüklerdeki depremler için elde edilmiş ve bu bilgiler hazırlık, zarar azaltma çalışmaları için kullanılmaya başlanmıştır. Bu bilgiler İBB Zemin ve Deprem İnceleme Müdürlüğü web sayfasından her ilçe için ayrı ayrı raporlar halinde vatandaşların ve ilçe belediyelerinin hizmetine sunulmuştur.
Benzer şekilde 2018 yılında yaptırılan tsunami senaryoları ile 45 farklı tsunami senaryosu çalıştırılarak olası bir depremde hangi ilçelerin ne tür bir dalga yüksekliği ile karşı karşıya kalacağı ve deniz sularının ne kadar mesafe karasal bölgelerin içlerine gireceği modellenmiştir. Tsunami senaryoları da rapor olarak İBB Zemin ve Deprem İnceleme Müdürlüğünün web sayfasında yer almaktadır. Bu çalışmalar hakkında daha ayrıntılı bilgiler ilgili web sitelerinde ve dağıtılan raporlarda bulunmaktadır.
Bütünleşik Afet Yönetiminin farklı aşamalarında kullanılan çeşitli modelleme, teknoloji, bilgi ve iletişim teknolojileri ve bunların afetin hangi aşamalarında kullanıldığına dair birçok derlemeler literatürde bulunmaktadır. Bu derleme çalışmalarından iki tanesi ve içerik ayrıntıları Çağlayan ve diğ. (2018), Memiş ve Babaoğlu (2020)’de verilmiştir. Aşağıda Tablo 3 ve Tablo 4’te verilen bilgiler yapılmış derleme çalışmalarının özeti niteliğini taşımakta olup Tablo 3’te Afet ve Acil Durum Yönetiminde her aşamada kullanılan yeni teknoloji ve bilgi sistemleri sınıflanmıştır.
Tablo 4’te ise afet yönetiminin her aşamasında uygulanan bazı güncel yöntemler ve kullanılan bilgi ve teknoloji sistemleri kısaca özetlenmiştir. Bu çalışmaların ayrıntıları ve gerekli kaynaklara erişim için ilgili kaynaklara ve makalelere başvurmakta fayda vardır.
Tablo 3. Bütünleşik Afet Yönetimi Döngüsünde Kullanılan Bilgi ve İletişim
Teknolojileri (Memiş ve Babaoğlu, 2020)
Gerek her iki çalışmada, gerekse yurdumuzda kullanılan bazı bilgi ve iletişim teknolojileri ve bunlara ait farklı acil durum ve afet türlerinde kullanılan bazı iyi uygulama örnekleri aşağıdaki bölümde kısaca özetlenmiştir.
Tablo 4. Bütünleşik Afet Yönetimi Aşamalarında Kullanılan Bilgi ve İletişim
Teknolojileri (Çağlayan ve diğ., 2018)
7.1. Afet Yönetim Sistemi (AYDES)
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) tarafından geliştirilen Afet Yönetimi ve Karar Destek Sistemi (AYDES), afet ve acil durum yönetimine ilişkin süreçlerin etkin bir biçimde yürütülebilmesi için kurgulanmış bir bilişim sistemidir. Sistem masaüstü, coğrafi bilgi sistemi destekli web uygulamaları (iki boyutlu ve üç boyutlu) ve mobil uygulamalarını içeren, birçok kurum içi ve dışı sisteme ve uygulamaya bağlı bütünsel bir platformdur. AYDES, özellikle Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP) kapsamına uygun olarak hazırlanmış; AFAD, ilgili Bakanlıklar ve taşra teşkilatları tarafından kullanılabilecek şekilde tasarlanmış; süreçlerin etkin ve hızlı yürütülmesine imkân sağlayan bütünleşik bir yapıdadır.
CBS tabanlı bir yazılım yönetim modeli ile yerel ve ulusal düzeyde afet ve acil durumlara müdahale sağlamakta, ana yönetim süreçleri (kaynak yönetimi, nakliye, talep yönetimi) sayesinde esnek ve etkin şekilde yönetilebilmektedir. Ulusal ya da yerel düzeyde bir afet olayı gerçekleştiği andan itibaren; olay bildirimleri ekiplere SMS ve e-posta ile gönderilebilmekte, TAMP kapsamında tanımlı hizmet grupları, anlık mesajlaşma ve e-posta yoluyla sistem üzerinden sürekli etkileşim ve iletişim halinde kalabilmektedir (Gökçe vd., 2016). Afet yönetim sistemlerinin bir afet anında her an erişilebilir olması açısından bulut tabanlı olarak yapılmasında ve mevcut sistemlerin de bulut tabanlı erişime açık hale dönüştürülmesinde büyük fayda bulunmaktadır.
Bu tür bir bulut tabanlı afet yönetim modeli Habiba ve Akhter (2018) tarafından listelenmektedir.
AFAD, Planlama ve Zarar Azaltma Dairesi Başkanlığınca başlatılan ve yürütülen Türkiye Afet Bilgi Bankası (TABB) projesi kapsamında, TABB Sistemi geliştirilerek yayına açılmıştır (TABB, 2015). TABB’a https://tabb-analiz.afad.gov.tr/ adresinden erişilmektedir. TABB projesinin yürürlüğe girmesiyle Türkiye Ulusal Afet Arşivi(TUAA) yayından kaldırılmıştır. AFAD – Ulusal Deprem Araştırma Programında (UDAP-G-12-01) araştırma projesi olarak yer alan TABB sistemi; afetlere karşı hazırlıklı olma ve olası zararların azaltılması için tüm belge ve kaynakların bir arada bulunması, geçmiş verilerin analiz edilebilmesi, doğa kaynaklı ve teknolojik afetler konusunda mevcut çalışmaların daha da geliştirilmesini amaçlamaktadır.
TABB, “Doküman” ve “Analiz” olmak üzere 2 Modül olarak tasarlanmıştır. Şekil 7’de gösterilen analiz modülünden bir örnek olarak Heyelan Tehlike Haritası gösterilmektedir. TABB, istatistiksel bilgiye ihtiyaç duyan araştırmacıların ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla DesInventar Türkiye’nin geliştirilmesi ile istatistik modülleri ve grafik çizdirme seçeneklerine sahip bir veri tabanı olmuştur. Türkiye Afet Bilgi Bankası (TABB) Analiz Modülüyle arşivi listelenebilmektedir.
60 61
Belediyeler tarafından hazırlanan afet yönetimi sistemine bir örnek olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) hazırladığı İBB
Şekil 7. Türkiye Heyelan Tehlike Haritası
(Duman ve diğ., 2018, Erişim Tarihi:12 Kasım 2020)
Şekil 8. İBB Afet Yönetim Sistemi (İBB, Erişim Tarihi: 28 Aralık 2020)
Afet Yönetim Sistemi (AKOMAYS) bulunmaktadır. Bu yönetim sistemi, AKOM tarafından hazırlanan acil durum ve afetlere müdahale planı kapsamında personel, araç gereç, teçhizat ve malzemeler, kullanılacak tesis/alan vb. kaynakların kapasitesi ve ihtiyaç analizi AKOMAYS sistemi üzerinden sağlanmaktadır. AKOMAYS sisteminin ana giriş sayfası Şekil 8’de verilmektedir. Sistem üzerinden aktarılan verilerle birimlerin sorumlulukları ve kapasitesi tehlikeye göre görevlendirilebilmektedir (İBB).
7.2. Afet Yönetim/Koordinasyon Merkezi
62 63
Afet öncesi afet planlarının yapılması, afet anı ve sonrasında ise afetlerin yönetiminin sağlıklı ve kesintisiz bir şekilde yönetilebilmesi için il ve ilçelerde Afet Yönetim Merkezleri ve Afet Koordinasyon Merkezlerinin akıllı teknolojiler kullanılarak kurulması çok önemlidir. Afeti yönetecek karar vericilerin ve afet ekiplerinin afet bölgesinde can güvenliklerinin sağlandığı bir merkezde çalışma olanağına sahip olması sürdürülen çalışmaların çok daha hızlı, güvenli ve verimli olmasını sağlamaktadır. Bu nedenle akıllı şehirlerde düzgün bir afet yönetimi için her türlü akıllı teknolojiye ve akıllı bina mantığına sahip, afetlere dayanıklı bir afet yönetim merkezine ve afet koordinasyon merkezine ihtiyaç duyulmaktadır.
Afet Yönetim Merkezleri illerde, valilikler; ilçelerde ise kaymakamlıklar tarafından kurulmak ve bir afet sonrasında kriz masasını oluşturarak afeti yönetmek amacıyla hizmet vermektedir. Afet Koordinasyon Merkezleri ise genellikle il belediyeleri tarafından kurulan belediyenin kendi birimleri ve iştirakleri arasındaki koordinasyonu sağlamak amacıyla kurulmuş merkezlerdir. Bazı Afet Koordinasyon Merkezleri il valisi tarafından afet yönetim merkezi olmayan illerde afeti yönetmek amacıyla da kullanılmaktadır. İllerde Afet Yönetim Merkezleri genellikle İl Afet ve Acil Durum Yönetim Merkezinde yer almaktadır.
Bu tür bir merkezin ilk örneği 2000 yılında Bursa Valiliği tarafından hayata geçirilmiştir. Afeti yönetmek amacıyla geniş bir alanda arama-kurtarma birliklerinin barınabileceği misafirhane, sivil toplum örgütlerinin her biri için ayrı ayrı prefabrik çalışma ofisleri ve il dışından gelen arama-kurtarma birliklerinin konaklayacağı elektrik, su ve WC gibi altyapıların olduğu çadır alanlarından oluşan prefabrik toplanma merkezleri planlanmıştır. Bu merkez halen Bursa İl Afet ve Acil Durum Yönetim Merkezi olarak işlevselliğini sürdürmektedir.
Ülkemizde Afet Koordinasyon Merkezi olarak kurulan en önemli merkez ise İBB Afet Koordinasyon Merkezi (AKOM)’dur. AKOM, 2000 yılında kurulmuş ve 2002 yılında deprem güvenli bir binada her türlü teknik ve elektronik altyapısı akıllı sistemler kullanılarak oluşturulmuş ve uzun yıllardır İstanbul’da validen gelen talimatlar doğrultusunda İBB olarak görevlendirilen konularda koordinasyon ve hizmetleri sürdürmektedir. AKOM afete hazırlık ve afete müdahale çalışmaları kapsamında geliştirdiği elektronik sistemler, yazılımlar, afet ve acil durum planları, bu planın uygulanması için gereken çalışma gruplarının oluşturulması ve koordinasyon çalışmaları ile diğer bazı iyi örnekler aşağıda kısaca özetlenmiştir.
Afet Yönetim merkezleri ve afet koordinasyon merkezlerinin asli görevleri arasında Afet ve Acil Durum Planları hazırlamak, gerekli eğitim ve bilgilendirme çalışmalarını yapmak, afet anı ve sonrasında ise krizi yönetmektir. Bu planlar stratejik, taktik ve operasyonel yaklaşımla hazırlanmaktadır. Stratejik planlar, kurum ve kuruluşların orta ve uzun vadeli amaçlarını temel ilke ve politikalarını, hedef ve önceliklerini performans ölçütlerini, hedeflerine ulaşabilmek için izlenecek eylem ve yöntemler ile kaynak dağıtımını içerir.
Taktik planlar, rolleri, sorumlulukları, görevleri tanımlar ve çalışma grupları yapacakları çalışmalar ile eylemleri ifade eder. Operasyonel planlar personel, ekipman ve kaynak yönetimi ve benzeri detayları içerir. İBB tarafından hazırlanan plan türleri ve entegrasyonuna ait bir görsel Şekil 9’da verilmektedir.
Şekil 9. Plan Türleri ve Entegrasyonu (İBB, Erişim Tarihi: 6 Kasım 2020)
Şekil 10. Türkiye Afet Müdahale Planının Ulusal ve Yerel Düzeyde Yapılanma Şeması
Tehlike Türü YER ALMASI GEREKEN ÇALIŞMA GRUPLARI
Deprem İletişim Haberleşme, Ulaşım Altyapısı, Güvevli ve Trafik, Yangın ve Tehlikeli Madde, Arama ve Kurtarma, Nakliye, Sağlık, Tahliye Yerleştirme ve Planlama, Altyapı, Enerji, Barınma, Beslenme, Hasar Tespit, Enkaz Kaldırma, Gıda Tarım ve Hayvancılık, Psikososyal Destek, Defin, Çalışma Grupları Lojistiği, Kaynak Yönetimi, Teknik Destek ve İkmal, Aynı Bağış Depo Yönetimi ve Dağıtımı, Bilgi Yönetimi, Değerlendirme, İzleme ve Strateji Geliştirme, Satın Alma ve Kiralama, Muhasebe Bütçe ve Mali Raporlama, Zarar Tespit
Sel / Su Baskını İletişim Haberleşme, Ulaşım Altyapı, Güvenlik ve Trafik, Arama ve Kurtarma, Nakliye, Sağlık, Tahliye, Yerleştirme ve Planlama, Altyapı, Enerji, Beslenme, Hasar Tespiti, Enkaz Kaldırma, Gıda Tarım ve Hayvancılık, Çalışma Grupları Lojistiği, Teknik Destek ve İkmal, Bilgi
Yönetimi, Değerlendirme, İzleme ve Strateji Geliştirme, Zarar Tespit
Soğuk Hava / Dalgası Kış ile Mücadele İletişim ve Haberleşme, Ulaşım Altyapı, Güvenlik ve Trafik,Arama ve Kurtarma, Nakliye, Sağlık, Enerji, Barınma, Beslenme, Enkaz Kaldırma, Çalışma Grupları Lojistiği, Teknik Destek ve İkmal, Ayni Bağış, Bilgi Yönetimi, Değerlendirme, İzleme ve Strateji Geliştirme, Zarar Tespit
Yangın ve Patlamalar İletişim ve Haberleşme, Ulaşım Altyapı, Güvenlik ve Trafik, Yangın ve Tehlikeli Madde, Arama ve Kurtarma, Nakliye, Sağlık, Beslenme, Enkaz Kaldırma, Çalışma Grupları Lojistiği, Teknik Destek ve İkmal, Bilgi Yönetimi, Değerlendirme, İzleme ve Strateji Geliştirme, Zarar Tespit plan olup taktiksel yaklaşımla hazırlanmalıdır. Her tehlikeye, ölçeğe uyarlanabilir, modüler yapıda, yerel düzeyde hazırlanan TAMP planlarıyla eş güdümlü bir organizasyon sistemine sahip olmalıdır. Yerel düzey TAMP çalışma grup sayıları 26 olarak belirlenmektedir. Büyük şehirlerde son dönemde bu grup sayıları 18’e indirilmiştir. Bu çalışmalar halen sürdürülmektedir. TAMP’ın yerel düzeyde entegrasyonu Şekil 10’da şematik olarak gösterilmektedir.
Tablo 5. Tehlike Bazlı Planlarda Görevli Çalışma Grupları
(AFAD, Erişim Tarihi: 9 Kasım 2020)
Ülkemizde Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP) 2014 yılında AFAD tarafından yayınlanarak her ile gönderilmiş ve yerel düzeyde her ilin bu planları çalışarak gerekli adımları atmaları ve planda görev alacak tüm kurum ve kuruluşlarla iş birliği içinde planı kendi illeri için revizyon yapmaları istenmiştir. Bu çalışmalar halen sürdürülmektedir. Belediyelerin hazırlaması gereken planlar kurumsal seviyede
66 67
Terör
Saldırısı
(bombalı,
Silahlı,
Siber,
Darbe) İletişim ve Haberleşme, Ulaşım Altyapı, Güvenlik ve Trafik, Yangın ve Tehlikeli Madde, Arama Kurtarma, Nakliye, Sağlık, Beslenme, Enkaz Kaldırma; Çalışma Grupları Lojistiği, Teknik Destek ve İkmal, Bilgi
Yönetimi, Değerlendirme, İzleme ve Strateji Geliştirme, Zarar Tespit
Göçük
(Bina,
Tünel) İletişim ve Haberleşme, Ulaşım Altyapı, Güvenlik ve Trafik, Arama Kurtarma, Sağlık, Tahliye Yerleştirme ve Planlama, Altyapı, Enerji, Barınma, Beslenme, Hasar Tespit, Enkaz Kaldırma, Psikososyal Destek, Çalışma Grupları Lojistiği, Teknik Destek ve İkmal, Bilgi
Yönetimi, Değerlendirme, İzleme ve Strateji Geliştirme, Zarar Tespit
Kimyasal
Tehlike/
HAZMAT İletişim ve Haberleşme, Ulaşım Altyapı, Güvenlik ve Trafik, Yangın Tehlikeli ve Tehlikeli Madde, Nakliye, Sağlık, Tahliye Yerleştirme ve Planlama, Enerji, Beslenme, Barınma, Hasar Tespit, Enkaz Kaldırma, Gıda Tarım ve Hayvancılık, Çalışma Grupları Lojistiği, Bilgi
Yönetimi, Değerlendirme, İzleme ve Strateji Geliştirme, Zarar Tespit
Biyolojik
Tehlike/
Salgın
Hastalıklar İletişim ve Haberleşme, Ulaşım Altyapı, Güvenlik ve Trafik, Sağlık, Altyapı, Barınma, Beslenme, Enkaz Kaldırma, Gıda Tarım ve Hayvancılık, Psikososyal Destek, Defin, Kaynak Yönetimi, Aynı, Bağış, Bilgi Yönetimi, Değerlendirme, İzleme ve Strateji Geliştirme, Satın
Alma ve Kiralama, Muhasebe Bütçe ve Mali Raporlama, Zarar Tespit
Fırtına İletişim ve Haberleşme, Ulaşım Altyapı, Güvenlik ve Trafik, Yangın ve Tehlikeli Madde, Arama ve Kurtarma, Nakliye, Sağlık, Enerji, Beslenme Enkaz Kaldırma, Gıda Tarım ve Hayvancılık, Çalışma Grupları Lojistiği, Teknik Destek ve İkmal, Bilgi Yönetimi,
Değerlendirme, İzleme ve Strateji Geliştirme, Zarar Tespit
Heyelan Güvenlik ve Trafik, Yangın ve Tehlikeli Madde, Arama ve Kurtarma, Nakliye, Sağlık, Tahliye Yerleştirme ve Planlama, Altyapı, Enerji, Barınma, Beslenme, Hasar Tespit, Enkaz Kaldırma, Psikososyal Destek, Çalışma Grupları Lojistiği, Teknik Destek ve İkmal, Bilgi
Yönetimi, Değerlendirme, İzleme ve Strateji Geliştirme Zarar Tespit
Büyük
Elektrik
Kesintileri İletişim ve Haberleşme, Ulaşım Altyapı, Yangın ve Tehlikeli Madde, Nakliye, Sağlık, Altyapı, Enerji, Beslenme, Çalışma Grupları Lojistiği, Bilgi
Yönetimi, Değerlendirme, İzleme ve Strateji Geliştirme, Zarar Tespit
Ulaşım Kazaları İletişim ve Haberleşme, Ulaşım Altyapı, Güvenlik ve Trafik, Yangın ve Tehlikeli Madde, Arama ve Kurtarm, Nakliye, Sağlık, Beslenme, Enkaz Kaldırma, Çalışma Grupları Lojistiği, Teknik Destek ve İkmal Bilgi
Yönetimi, Değerlendirme, İzleme ve Strateji Geliştirme, Zarar Tespit
Ana Plan eklerden oluşmaktadır. Bu ekler Çalışma Grupları, Operasyon Planları ile Tehlike Bazlı Operasyon Planlarıdır. Organizasyon şemasına göre tüm çalışma gruplarının haberleşme sistemi ve bilgileri, toplanma yerleri, intikal planlaması, rapor ve form örnekleri, çalışacak ekipler ve alt ekiplerde görevlendirilecek personel, alet, ekipman, araç, gereç vb. kaynak envanteri ve standart operasyon prosedürleri bu planların kapsamındadır. Aşağıda yer alan iki şekilde Operasyon Planı hazırlanacak çalışma grupları (Şekil 11) ile AKOM bünyesinde oluşturulmuş ana ve alt çalışma grupları ayrıntılı olarak verilmektedir (Şekil 12).
Tehlike bazlı operasyon planları ise şehri etkileyen her tehlikeye yönelik alarm seviyelerine uygun olarak çalışan birimlerin standart operasyon planlarını ve kontrol listelerini kapsar. İBB tarafından hazırlanan ve halen uygulanan her afet ve acil durum türüne göre hazırlanmış görevli çalışma gruplarının listesi Tablo 5 ile verilmektedir.
İllerde halen yürürlükte olan TAMP çerçevesinde oluşturulan servisler Operasyon, Lojistik ve Bakım, Bilgi ve Planlama, Finans ve İdari İşler gibi çalışma gruplarından oluşmaktadır. TAMP kapsamında oluşturulan çalışma grupları OKS sisteminden çok daha kapsamlıdır. Ulusal düzeyde 26 çalışma grubu bulunmaktadır. Yerel düzeyde ise bu çalışma grupları yapılan revizyonlarla şu an 18 çalışma grubu olarak yeniden düzenlenmiştir. Kurumsal düzeyde ise çalışma grupları, belediyenin ihtiyaçlarına ve afet anında yürütmesi gereken faaliyetlere göre kurulmalıdır. TAMP kapsamında illerde oluşturulan çalışma grupları dağılımına ait bir örnek İstanbul ili için Şekil 13’te gösterilmektedir.
Şekil 14’te ise örnek olarak bir büyükşehir belediyesinin ana ve destekten sorumlu (paydaş) olduğu çalışma grupları gösterilmektedir. Bu çalışma gruplarından sorumlu daire başkanlıkları ve müdürlükler bu hizmeti sağlamaktan belediye adına sorumludurlar. Kurumsal AADP hazırlanırken oluşturulacak çalışma gruplarına kurumun tam kapasiteyle destek sağlayabilmesi için çalışma grupları kurumsal kapasiteye göre kurulmalıdır.
68 69
70 71
Şekil 14. İstanbul İli Afet Müdahale Planında Görevli İBB’ye Ait Çalışma Grupları (İBB, Erişim Tarihi: 6 Kasım 2020)
Afet sonrası müdahale faaliyetlerinin etkili bir şekilde planlaması ve kurtarma ekiplerinin hızlı bir şekilde belirli afet bölgelerine yönlendirilmesi gerekir. Akıllı şehir verilerinden görüntü analitiğini kullanarak afet bölgeleri hakkında doğru bilgiye ulaşılmasıyla enkazda hayatta kalan insanları arama kurtarma çalışmalarının daha hızlı başlanmasında hayati öneme sahiptir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi bu kapsamda Çamlıca Kulesi, Safir, Gözdağı gibi şehre hâkim yüksek tepe ve binalar üzerine 10 km’nin üzerinde yakınlaştırma (zoom) yapabilen çok amaçlı deprem ve acil durum kameraları yerleştirmiştir. Yeni nesil arama kurtarma ekipmanlarında vücut sıcaklığı ve harekete duyarlı algılayıcılar gibi birçok gelişmiş alet kullanılarak %80’nin üzerinde doğrulukla enkaz altında kalan kişiler tespit edilebilmektedir.
Ancak afetlerle baş edebilmek sürdürülebilir dirençli akıllı şehirler oluşturabilmek için öncelikle afetlere karşı risklerin azaltılması, afet öncesi yapılacak hazırlıkların daha öncelikli hale gelmesi ile mümkündür. Öte yandan bazı şehirlerde uygulanan güneş panelleri ile bazı önemli yolların ve toplanma alanlarının kesintisiz ışıklandırılması, güneş paneline sahip elektrik direklerinin yaygınlaştırılması özellikle deprem gibi bölgesel anlamda elektrik kesilmeleri neticesi oluşacak karanlığı aydınlığa çevirerek daha etkin bir arama-kurtarma ve iyileştirme faaliyetleri sürdürülmesi açısından çok önemlidir. Bu tür uygulamaların mutlaka afet öncelikli yollar ile AFAD ve belediyelerin ortaklaşa belirlediği afet sonrası afet öncelikli yollar ve barınma alanlarının bulunduğu bölgelerde kurulması ve planlanması gerekir.
7.3. Acil Durum Uyarı Sistemleri
Acil Durum Uyarı Sistemleri farklı amaçlar, durumlar ve tehlikeli bir durum öncesi toplumu uyarmak için kullanılan sistemlerdir. Birçok ülkede nükleer bir saldırı veya savaş durumunda uçaklarla yapılacak bombalı saldırı öncesi sesli ikaz sistemleri ile toplum uyarılarak vatandaşların güvenli bölgelere ve sığınaklara gitmelerini sağlamak için çok eskiden beri kullanılmaktadır. Benzer acil uyarı durumları erken uyarı sistemleri olarak uyarlanarak birçok doğa kaynaklı afet öncesi (fırtına, hortum, sel, heyelan), anı (deprem) ve sonrasında (tsunami), nükleer kaza/sızıntı veya büyük yangınlarda toplum zararını azaltmak için kullanılan uyarı sistemleridir.
Acil ve Erken uyarı sistemi (Early Warning System=EWS) alıcıları, temel özellikleri itibariyle iki tunerli (alıcı) ve yansıtıcılı (RDS) radyo alıcısıdırlar. İki alıcıdan birisi, cihazın kullanılacağı bölgedeki EWS vericisinin frekansına sabitlenir. Kullanıcı, EWS alıcısını normal radyo alıcısı gibi kullanırken acil durum mesajı yayınlandığında, EWS vericisine kilitlenmiş alıcı bu durumu fark eder ve radyoyu EWS frekansına çeker. Kullanıcı radyosunu kapatmış olsa bile radyo otomatik olarak açılır, sesi yükseltilir uyarı mesajının duyulması sağlanır. EWS mesajları uyarı sinyali olabileceği gibi yazılı ve sesli mesajlar da olabilir. Camilerin hoparlörleri, belediyelerin anons sistemleri EWS yayınları için kullanılabilir.
EWS’in bir başka güzelliği/özelliği ise alıcılarda farklı gruplamalar yapabilmesidir. Polis, okullar, itfaiye, kamu yöneticileri, muhtarlar gibi 10 farklı kategoriye ayırıp kullanıcı gruplarına özel mesajın ulaştırılması sağlanabilir. EWS’in en avantajlı özelliği yayının, alıcı sayısından bağımsız olarak, hep aynı kalitede ulaştırılıyor olmasıdır. Dünya üzerinde bu sistemi kurup işleten ülkeler bulunmaktadır. Endonezya tsunamiye karşı, Japonya deprem ve diğer afet durumlarına karşı, Kuzey Avrupa nükleer sızıntıya karşı EWS sistemini kullanmaktadır (Coşar, 2019).
Akıllı sistem ve teknolojilerin acil durumların tespitinde kullanılmasında dünyada bazı gelişme ve iyi örnekler bulunmaktadır. Japonya’nın Tokyo şehrinde Nihonbashi semtinde denenen bir uygulamada düşerek yaralanan bir kişinin mevcut güvenlik kameraları ve davranış analizi yapmaya göre programlanmış yapay zekâ teknolojileri ile kişinin konumu belirlenmekte ve o bölgeye en yakın görevli sağlık personeli ve kontrol merkezine anlık bilgi verilmektedir. Görevli personele ve tüm bu projede çalışan personele mobil uygulama üzerinden talimat gönderilerek en uygun sağlık personeli yaralıya müdahale etmek üzere görevlendirilmektedir (Takaya, 2018).
7.4. Afetlerde Kesintisiz İletişim Sistemleri
Büyük depremlerde, afet bölgesinde bulunan ve affetten etkilenen kişilere yakınlarının öncelikli istekleri onlardan haber alarak, güvenliklerinden emin olmak istemektedirler. Öte yandan karar vericiler ve afeti yöneten kişilerin de hem birbirleriyle ile iletişiminde kesinti olmaması, hem de kamuoyunu bilgilendirmesi elzemdir. Bir depremde enkaz altında kalan afetzedelerin hızlı bir şekilde enkaz altından çıkarılması, selde mahsur kalmış afetzedelerin bulundukları olumsuz ortamlardan kurtarılarak hastanelere sevki; afet bölgesindeki afetten etkilenen insanların da güvenli toplanma alanlarına tahliyesi için iletişim büyük önem taşımaktadır. Yaşanan depremler afet anındaki iletişimin yoğun telefon trafiği nedeniyle kesintiye uğradığını göstermiştir.
Kesintisiz iletişim için gerek ülkeyi yöneten yöneticiler gerekse bilim insanları ve telekomünikasyon uzmanları farklı teknolojileri geliştirmekte ve yaygınlaştırmaya çalışmaktadır. Kesintisiz iletişim özellikle afet sonrası arama-kurtarma ve müdahale faaliyetlerinde önem kazanmaktadır. Ancak, bu kesintisiz iletişim sistemleri ve altyapısının afet öncesi planlanması ve uygulamaya geçirilmesi gereken çalışmalardır.
Afetlerde etkin bir müdahale ve can kayıplarının azaltılması için bazı iyi örnekler aşağıda verilmiştir:
Japonya’da afet anında acil yardıma muhtaç olan afetzedeler, yakınlarından haber almaya çalışan vatandaşlar, afette görevli sorumlu kurum, personel ve afeti yönetenler arasındaki hayati öneme sahip olan acil durum iletişiminin kesilmemesi için bir iletişim sistemi oluşturulmuştur. Bir afet anında afetin boyutuna göre belirlenen bir sürede acil durum mesajları 171 hattı üzerinden sıra esasına göre kaydedilerek 30 saniyelik mesajlar aranan numara için sisteme kaydedilmekte ve numaranıza bırakılan mesajlar dinlenebilmektedir (Şekil 15). Bu sayede vatandaşların acil durum anında en önemli ihtiyaç olan yakınlarından haber almaları sağlanırken, iletişim hatlarını kesintiye uğratmayarak acil durum haberleşme-
sinde kullanımına olanak sağlanmaktadır. Bu sistemin, afetin büyüklüğüne göre kullanım süresi ayarlanabilmekte ve birkaç saatten iki haftaya kadar sürmektedir. Bu süre zarfında tüm GSM operatörleri ve karasal hat hizmeti veren telekomünikasyon operatörler sistemin ortağı olarak haberleşmeyi tek bir hat ve numara üzerinden sağlamaktadır. Bu sistem, 2003 Sendai depremi sırasında ve 2011 Tohoku depremi sırasında devreye girmiş olup, o depremlerde Japonya’da yaşayan Ş. Barış tarafından da kullanılmış ve Sendai bölgesindeki arkadaşları ile bu yöntemle iletişime geçmiştir.
76 77
Elazığ depreminden sonra Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Fuat Oktay açıklama yaparak benzer bir sistemin devreye alınabilmesi için Türk Telekom ve mobil operatörlerle çalışıldığını duyurmuştur. Acil durum haberleşmesinde kesintisiz bir iletişim için özellikle karar vericiler ve afeti yöneten idarecilerin arasında kesintisiz iletişimi sağlamak için sayısal telsiz sistemleri, uydu telefonları sayısı ve altyapısının güçlendirilme çalışmaları devam etmektedir.
Şekil 15. Afetlerde Kesintisiz İletişim Modeli: Japonya 171 Örneği (Habertürk
Web Sitesi, Japonya Meteoroloji Ajansı)
1 Ocak 2021 tarihinden itibaren acil durum çağrıları artık tek numara olan 112 aranarak bildirilecektir. Bu sayede acil durum ihbar sisteminin çok daha hızlı ve kontrollü yapılması amaçlanmıştır. Afet ve acil durumlarda hızlı ve kesintisiz iletişimi sağlamak için AFAD tarafından yürürlüğe konan Bütünleşik İkaz Alarm Sistemi Projesi ile (İKAS) Milli Savunma Bakanlığıyla iş birliği içine girilmiş olup herhangi bir olası hava saldırısında; kimyasal, biyolojik, radyolojik, nükleer (KBRN) tehdit ve tehlikelere karşı Hava Kuvvetleri Komutanlığı’ndan alınacak ikaz ve alarm haberleri ile haber kaynağı kurumlarından alınacak olan afet ve acil durum tehlike haberlerinin İl Afet ve Acil Durum Yönetim Merkezlerine çevrim içi olarak ileterek gerekli bölgelerdeki halkın uyarılmasını sağlayacaktır.
Bu sistem Haber Alma ve Yayma Sistemi (HAY), İkaz ve Alarm (Siren) Sistemi ve Mesajla Uyarı Sistemi (MUS) olmak üzere üç alt bileşenden oluşmaktadır. Tehlike haber kaynağı olabilecek kurum ve kuruluşlar, oluşturacakları tehlike haberlerini (halka uyarı verilmesi gereken radyasyon tehlikesi haberi veya meteorolojik tehlike haberi gibi) AFAD Başkanlığı ve GSM Operatörleri üzerinden tehlike bölgesindeki halkın cep telefonlarına 112. kanaldan mesaj göndermeleri sağlanacaktır.
Acil durum ve afet iletişimi, afet anı ve sonrasında çok önemli olup akıllı teknolojiler, iletişim altyapıları geliştikçe bu alanda çalışmalar sürmektedir. Akıllı şehirlerde özellikle akıllı binalar, 5G, bulut sistemleri, fiber optik ve farklı iletişim teknikleri; hibrit (uydu, IoT, Bluetooth, LTE) teknoloji ve yöntemlerin kullanılarak veri toplama, afet yönetimi ve afete müdahale çalışmaları çeşitlenmektedir. Kesintisiz afet iletişimine örnek olarak, kullanılan iki destekleyici sistem aşağıda yer almaktadır (Özerpalet, F, 2020).
Portatif Telekomünikasyon Kulesi, Afet ve acil durum anında iletişim hatları kesildiğinde açık kaynaklı telekomünikasyon kulelerinden faydalanıyor. Portatif ve taşınabilir bu gereçler kısa sürede kurularak iletişime hazır hale getirilebilmektedir.
Portatif Güneş Panelleri, altyapının hasar gördüğü bölgelere rahatlıkla ulaştırılabilen panellerdir. Cep telefonlarının şarj edilmesi, aydınlatma ve ısınma gibi amaçlarla kullanılabilmektedir.
Afet yönetimi için akıllı şehirlerdeki örnek bir akıllı iletişim entegrasyonu ve kullanımı ise şematik olarak Şekil 16’da verilmiştir.
78 79
Acil durum ve afet anı ve sonrasında mobil operatörlerin katılımı şehirde kriz yönetimi, planlama, kurtarma ve koordinasyonun sağlanmasında çok önemlidir. Cep telefonlarının kesintisiz erişim sağlaması için kritik birimler olan polis ve hastane dâhil tüm paydaşların dalga parametreleri, rüzgâr hızı, nükleer santraller, radyasyon ve tuzluluk vb. sistemlerden veriyi toplayabilecekleri bir şekilde kurgulanmış olması gerekmektedir.
Bir şehirde çeşitli sensörlerden bilgi dağıtan ağlarla veri toplama, işleme ve analiz etme kentsel dayanıklılık için çok önemlidir. Bu yetenek teknoloji arasında etkili ortaklıklara, satıcılara, yazılım şirketlerine, paydaşlara, haberleşme ve iletişim (telekomünikasyon) operatörlerine bağlıdır. Bu anlamda ülkemizde de telekomünikasyon hizmeti veren Türk Telekom ve çeşitli mobil operatörler, mobil santraller geliştirip afet bölgesine hızlıca göndererek iletişimin sürdürülmesi, özellikle afete müdahale eden ekipler ve afetzedeler için kullanıma sunulması planlamaktadırlar.
Benzer şekilde Türkcell, Dronecell uçan baz istasyonları geliştirip bu tür sistemleri afet bölgelerine hızlıca göndererek kullanılmasını planlamaktadır. Bu tür sistemlerin sayısı ve uçuş süresinin geliştirilme çalışmaları sürdürülmektedir.
Afet sırasında sosyal medya programları olan Facebook, Twitter, Google sıklıkla kullanılmaktadır. Buradan toplanan veriler Google Maps ve Open Maps üzerinden haritalanabilmektedir (Peary, 2011). Sosyal medya uygulamaları ile afet yönetim karar destek sistemi ve acil durum müdahale sistemi gibi CBS alt yapısının kullanıldığı karar mekanizmalarında sosyal medyadan gelen verilerden de yararlanılması yönünde çalışmalar sürmektedir. Ancak, bu tür çalışmalarda sosyal medyadan gelen verilerin güvenilirliği mutlaka teyit edilmeli ve güvenilir kaynaklardan elde edilen verilerin kullanımına özen gösterilmelidir.
Büyük afetler sonrası iletişim alt yapısında yaşanan hasarlar, artan iletişim trafik yoğunluğu ve benzeri nedenlerle oluşan iletişim ağlarında iyileştirme ve onarım çalışmalarının yapılması gereklidir. Bu tür çalışmalar için iletişim hizmetleri sunan telekomünikasyon şirketlerinin bakım, onarım ve yedekleme planları bulunmaktadır. Akıllı teknoloji ve akıllı yazılımlar da bu amaç için kullanılabilmektedir. Buna en iyi bir örnek büyük ölçekli bir afetten sonra iletişim ağlarının normal çalışma seviyesine getirilmesi için oyun teorisinden yararlanılması verilebilir (Gu ve Mizuno, 2018).
Afet sonrası özellikle internet ve iletişim hizmetlerinin kesintisiz ve yaygın bir şekilde sürdürülmesi afetzedelerin normal hayata dönüşünü sağlayacak en önemli hizmetlerden birisidir. Gelişen akıllı algoritma, teknoloji ve yazılımlar internet servis hizmetlerinde de gelişerek devam etmektedir. Afet sonrası iletişimi sağlamak için Web 2.0 tabanlı internet altyapısı yerine Web 3.0 alt yapısının kullanımının daha uygun olduğu bilinmekte ve bu yönde her türlü yazılım geliştirilmektedir.
80 81
Şekil 16. Akıllı Şehirlerde Kesintisiz İletişim Altyapısı ve Entegrasyonu
7.5. Web Tabanlı Afet Koordinasyon Bilgi Sistemi
Akıllı şehirlerde hazırlık aşamasında yapılması gereken çalışmalardan bir diğeri enkaz döküm alanlarının belirlenmesidir. Bu döküm alanlarının önceden belirlenmesi büyük bir deprem sonrası yeraltı sularının, çevrenin ve denizlerin kirlenmesini ve uzun süreli olumsuz etkisini önlemek açısından çok önemlidir. Moloz döküm alanlarının önemli bent, baraj ve yeraltı sularına karışmaması, dökülen molozlardan açığa çıkacak çeşitli toksinleri içeren zehirli maddeleri sızdırmayacağı boşluğun yerleşim ve tarım alanlarından uzak bölgelerde seçilmesi çevre ve halk sağlığı açısından çok önemlidir. T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından yürütülen bu çalışma ile enkazın döküleceği alanlar web üzerinden servis edilmektedir.
7.6. Zarar Tespit Çalışmalarının Online İzlenmesi
Zarar tespit çalışmaları, tabletler üzerinde, coğrafi bilgi sistemleri tabanlı yazılımların kullanımıyla sahada girilen veriler, günlük olarak T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan izlenebilmektedir. Zarar tespit çalışmalarında; cep telefonları, tablet bilgisayarlar, drone teknolojisi, sayısal uydu görüntüleri ve GSNN ağları gibi farklı teknolojilerden yararlanılması planlanmaktadır. Bu tür çalışmalar 1999 Kocaeli depreminden sonra önce şehir üzerinde uçan askeri helikopter ve küçük uçaklardan alınan fotoğraflarla sağlanılmaya başlanmış, gelişen teknoloji ile insansız hava araçları (İHA) drone ve uydu görüntüleri ile zenginleştirilmiştir.
Yapılması gereken CBS sistemlerinde farklı kaynaklardan gelen bu verilerin aynı formatta uyumlu hale getirilmesi ve farklı kurumlardan elde edilen hasar bilgisinin ortak kriterlerle belirlenerek tek bir veri tabanında toplanması gereklidir. Bu yönde veri güvenliği çalışmaları; T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, AFAD ve DASK gibi kurumlar arasında koordinasyon ve iş birliği güçlendirilerek sürdürülmektedir. Elde edilen bu bilgilerin hızlıca arama-kurtarma ekiplerinin yönlendirilmesinde kullanılması büyük şehirlerdeki can kayıplarını azaltacak önemli çalışmalardır.
7.7. Yüksek Katlı Binalarda
Deprem Hasarının Belirlenmesi
Yüksek katlı binaların deprem hasarının belirlenmesi ve acil yıkım işlemleri için 2015 yılında Boğaziçi Üniversitesi ve Çevre Şehircilik Bakanlığı ile protokol yapılarak “Webyubi” yüksek katlı yapılar envanteri hazırlanmıştır. Bu tür uygulamaların merkezi ve yerel yönetimler tarafından kendi ihtiyaçlarına göre yaptırılması önerilir (BOUN).
7.8. Salgın Hastalıklar İçin Hasta Takip Sistemi
Sağlık Bakanlığı tarafından 2020 yılında Covid-19 küresel salgını (pandemi) için geliştirilen bir uygulamadır. Uygulama ile HES (Hayat Eve Sığar) Kodu bilgisi sağlanmaktadır. HES Kodu Kontrollü Sosyal
82 83
Hayat kapsamında, vatandaşların ulaşım ya da ziyaret gibi işlemlerde kurumlarla ve kişilerle, Covid-19 hastalığı açısından herhangi bir risk taşıyıp taşımadığını güvenli şekilde paylaşmaya yarayan bir koddur. Paylaşılan HES kodları uygulama üzerinden ya da kurumlara sağlanan servisler aracılığı ile sorgulanabilmektedir. HES kodları üzerinden şehirlerin en riskli bölgeleri renklerle sınıflandırılarak haritalanabilmektedir (Şekil 17). Bu tür uygulamalar ile salgın hastalığın azaltılması, kontrolü etkin ve verimli bir şekilde yapılabilmektedir.
Şekil 17. Hayat Eve Sığar Uygulaması (HES)
(Sağlık Bakanlığı, Erişim Tarihi: 29 Aralık 2020)
7.9. Erken Uyarı Sistemleri
Erken uyarı sistemleri afet tehlikesi yaratabilecek olumsuzlukları ve afetin zararlarını azaltmak, insanları uyarmak ya da afet başladıktan sonra zarar verici etkilerinin insanlara, canlılara ve şehirlere ulaşmadan, bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanarak oluşacak her türlü can kaybı ve ekonomik kayıpları azaltıcı sistemler olarak tanımlanır. Meteorolojik olaylar için çok eskilere dayanan bu sistemler; deprem ve tsunamiler için 1980’li yıllardan itibaren geliştirilmektedir. İlerleyen bölümde bu uyarı sistemlerinin afet türüne göre nasıl yapıldığı ve kullanım alanları açıklanacaktır.
7.9.1. Deprem Erken Uyarı ve Hızlı Müdahale Sistemleri
Deprem erken uyarı sistemleri hasar verici bir deprem sırasında bölgeye yerleştirilmiş deprem algıcılarıyla (kayıtçıları), deprem anında oluşan ilk dalgalardan (P dalgaları) yerini ve büyüklüğünü yazılımla tespit ederek, yıkıcı dalgalar olan ikincil (S dalgaları) ve üçüncül (Yüzey dalgaları) dalgalar gelmeden alarm sinyali oluşturup elektrik ve doğalgazı kesmek; ana borulardaki gazı havaya boşaltmak, hızlı tren, metro ve hareketli sistemler ile tehlikeli makine ve cihazları kapatarak oluşacak hasar, kaza ve yangınları önleyerek olası can ve mal kayıplarını azaltmak amacıyla kurulan ve işletilen sistemlere verilen isimdir. Aşağıda şematik olarak gösterilen bu sistem genellikle AFAD ve Valilik denetiminde çalışır, yerel yönetim veya sanayiciler isterlerse bu sinyali kendi amaçları için kullanabilirler (Şekil 18). İllerde doğalgaz dağıtımı yapan şirketler benzer cihaz ve sistemleri kurarak il ve ülke genelinde kurulacak erken uyarı sisteminin bir parçası olabilirler. Ayrıca, yerel yönetimler kendi binalarına ve önemli üst geçit, köprülere bu tür cihazları yerleştirerek bölgelerinde kurulmuş veya kurulacak olan bu tür sistemlere entegre olabilirler. Bu sayede sistemden çok daha fazla ve hassas bilgi almaları olası bir deprem sonrası hızlı müdahale için şarttır. Özellikle bu sistemden elde edilen bilgiler dâhilinde hangi hizmet binalarında ne tür etkiler olduğunu tespit edebilir ve en kırılgan kesim olan engelli ve yaşlı seçmenlerine çok daha hızlı müdahale ederek afetin etkilerini azaltacak tedbirlerde belediyenin kaynaklarını etkin şekilde kullanabilirler.
84 85
Bu sistemin diğer bir faydası ise erken uyarı sinyali çalışsa bile deprem dalgalarının şehirde oluşturacağı yoğun hasar dağılımı sonucu olası yangınların yeri; köprü, viyadük ve otoyollardaki hasar dağılımı acil durum ekiplerinin hızlı müdahale edebilmesi için önemlidir. Bu tür durumlarda şehirlerde kurulu bulunan ivmeölçerlerden elde edilen sayısal değerler ile çok kısa sürede bir şehrin en ağır hasar alan bölgelerini, mahallelerini, yıkılan köprülerini, viyadük veya kapanan yollarını tespit etmek mümkündür. Benzer şekilde afet sonrası şehirde oluşabilecek olası yangın ve doğalgaz patlamalarını sistemle belirleyerek afeti yöneten valiye oluşacak yangın sayısı ve dağılımı görsel olarak sağlanacaktır.
Bu tür harita bilgisi afeti yönetecek valinin önüne birkaç dakika sonra düşecek ve afeti yönetecek vali tarafından tüm ekiplerin en hızlı bir şekilde hasarın en yoğun olduğu bölgelere sevki sağlanarak olası can kayıplarını azaltacak çalışmalar yapılabilecektir. Belediyelerin ve sanayi kuruluşlarının bu sisteme desteği kendi bina ve birimlerinde kuracakları istasyonlarla hasar dağılımının çok daha hassas olarak belirlenmesini sağlayacak ve bu bilgiler daha etkin bir afet müdahalesine olanak verebilecektir.
Ülkemizde 2001 yılından beri İstanbul Deprem Acil Müdahale ve Erken Uyarı sistemi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü tarafından kurularak halen işletilmektedir (KRDAE). Bursa ili için ise AFAD tarafından bir deprem erken uyarı sistemi kurulmaktadır. Hali hazırda akademik bir ekip İzmir ili için yeni bir teknikle (iki farklı noktada dünyada şu ana kadar kurulan diğer erken uyarı sistemlerine nazaran çok daha az sayıda ivmeölçer cihazı ve yeni bir algoritma kullanan) deprem erken uyarı sistemini kurarak, sistemin testini ve öğrenme süreçlerini sürdürmektedir.
Ayrıca farklı kurumlar tarafından hızlı hasar tespit çalışmaları yapılmış ve yapılmakta olan birçok çalışma bulunmaktadır. Acil veya Hızlı Müdahale sistemleri şehirlerde kurulu bulunan ivmeölçer kayıtlarından alınan ivme verileri ve depremin büyüklük, uzaklık azalım ilişkileri vb. bilgilerden faydalanarak çok hızlı bir şekilde depremin oluşturacağı üstyapı ve altyapı hasarlarını belirlemektedir. Bu hasar dağılımı ivmeölçer sistemlerinin sayısına, sıklığına ve şehirde yapılmış mikro bölgelendirme çalışmalarına bağlı olarak çözünürlüğü değişebilmektedir. Bu tür bir sistem İstanbul için kullanımda olup Bursa için proje çalışması sürdürülmektedir.
Öte yandan AFAD RED adlı bir yazılım geliştirilmiştir ve olası büyük bir deprem sonrası o şehirdeki olası şiddet bilgisini vermektedir. Büyük bir afet sonrası afetin yarattığı hasarın boyutu hızlı müdahale ve can kayıplarını azaltmak açısından önemlidir. Bu nedenle sokak ve parsel bazında bir hasar dağılımı için ivmeölçer sensör sayısının artırılması, en azından önemli binalar ile köprü, viyadük gibi kritik altyapılara bu sistemlerin kurulması gereklidir.
Şekil 18. Deprem Erken Uyarı ve Acil Müdahale Sistemi Şematik Gösterimi
86 87
Hızlı hasar tespitine yönelik örnek çalışmalar sürdürülmektedir. Örneğin hasar tespitinde kullanılması düşünülen ve bazı pilot uygulamaları olan çalışmalarda uydu görüntülerinden Küresel Uydu Navigasyon Ağından (GSNN), helikopter veya drone teknolojisinden faydalanmak gibi çalışmalar akla ilk gelenlerdir. 2020 Elazığ depreminde insansız hava aracı olan 2 adet Anka, hasar tespiti ve arama-kurtarma çalışmalarına destek olmak amacıyla uçurularak anlık sayısal görüntüler alınmasında kullanılmıştır.
Ayrıca bazı mobil iletişim firmalarının cep telefonlarındaki uygulamalardan elde ettikleri sinyali izleyerek yoğun hasar olan bölgeleri belirlemeleri mümkün olabilmektedir. Yoğun hasarın olduğu bölgeleri abonelerinin çoğundan hiçbir sinyal alamadıkları veya normal bir iletişim trafiğinden çok daha az sinyal aldıkları bölgeler olarak değerlendirmeyi düşünen algoritmaları ve yazılımı geliştirmeye devam ettikleri bu projelerin yakın zamanda kullanımda olacağı bilinmektedir.
Büyük bir deprem sonrası yapılacak tüm müdahale ve iyileştirme çalışmalarında yerel yönetimlerin önemli görevler üstlendiği yaşanan her hasar yapıcı depremde görülmüştür. Bu nedenle oluşacak her türlü doğa ve insan kaynaklı afetlerde belediyelerin sadece müdahale ve iyileştirme çalışmalarında değil aynı zamanda risk yönetim çalışmalarında da önemli görevler üstlenmelidir. Bunun için her belediyenin bütünleşik afet yönetimi ilkeleri çerçevesinde afetin her aşaması için gerekli zarar azaltma ve hazırlık çalışmaları yapması; afet müdahale, iyileştirme hizmetlerini sürdürecek kapasiteye kavuşmaları, oluşacak can ve ekonomik kayıpları azaltması açısından çok önemlidir. Afeti yönetecek kurum İl AFAD müdürlükleri olup AFAD’ın görevi ilin tüm afete müdahale ve iyileştirme çalışmalarını koordine etmek ve bazı bölümlerine katılmaktır. Ancak, bu aşamada asıl yük itfaiye ve Fen İşleri ekipleri nedeniyle belediye personelindedir.
7.9.2. Tsunami Erken Uyarı Sistemleri
Özellikle deniz kenarında yerleşik bulunan ilçe ve illerde deniz dalgalarının deprem, meteor düşmesi veya deniz tabanındaki derin çukurların yamacında oluşan heyelan etkisiyle burada biriken kum ve çakılların kayması sonucu farklı büyüklüklerde tsunamiler meydana gelebilmektedir. Ancak bu tsunamilerin en büyükleri ve can kaybı yaratanları genellikle aletsel büyüklük olarak oldukça güçlü olan 6,5 ve daha büyük depremlerle meydana gelen tsunamilerdir. Nitekim 2017 Ocak ayında Bodrum açıklarında tsunami oluşmuş ancak deniz dalga yüksekliği ve dalgaların yerleşim yerlerini istila uzaklığı az olması nedeniyle can kaybı yaşanmazken, maalesef 2020 Sisam depreminde Seferihisar’da tsunami nedeniyle bir can kaybımız olmuştur.
Bu nedenle özellikle can kaybına yol açabilecek deprem ve tsunami etkisinin beklendiği Güney Ege’den başlayarak tüm Ege, sonra Akdeniz, Marmara Denizi ve Karadeniz için de denizlerde bulunması gereken tsunami erken uyarı sisteminin kurulması ve var olan istasyon sayısının artırılması gerekmektedir. Tsunami erken uyarı sistemlerinde kullanılan akıllı teknolojiler; hava kabarcık ölçeri, sualtı basınç ölçüm sensörü, radar ve yüksek frekanslı radar ölçüm gözlemleri, akustik ölçüm sensörleri, derin deniz tsunami şamandıra sistemidir (Kavitha ve Saraswathi, 2018). Ancak, bu tür sistemleri kurmak zor ve pahalı bir süreçtir.
Afeti yönetmek AFAD ve valilerin yetkisinde olduğu için bu sistemlerden elde edilen uyarı sinyallerinin vatandaşlara cep telefonu, SMS, TV-Radyo anonsları ile yapılırken aynı zamanda belediyelerin kurması gereken hoparlörlü ses sistemleri ile bu uyarıları halka hızlı ve etkin bir şekilde duyurması gerekir. Bu tür bir uyarı sistemi için mobil uygulama geliştirilerek o bölgede bulunan tüm insanların (bölgede oturan veya bölgeye farklı amaçlarla gelen her türlü misafir) hızlı bir bilgilendirmeyle hayatlarının güvence altına alınması sağlanabilir.
Ayrıca, belediye görevlileri ve trafik ekiplerinin hızlıca kıyılarda bulunan insanları kıyılardan uzaklaştırmak için sahile gidecek yolları kapatarak olası trafik tıkanıklarını önlemesi ve kıyılardan uzaklaşacak araçların emniyetli bir şekilde güvenli bir bölgeye tahliyelerini sağlamakta yardımcı ve yönlendirici olmaları gereklidir. Bu konuda yerel yönetimler bu tür sistemleri kurmayı planlarken aynı zamanda çok daha acil olarak seçmenlerinin ve kendi personelinin her türlü afete karşı dirençli hale gelebilmesi için eğitim seferberliğine başlamaları hayati önem taşımaktadır.
2019 yılında Sendai Belediyesi tarafından tsunami erken uyarı ve hazırlığı için kontrol edilebilir dronelardan oluşan dünyada yeni bir sistem denenmiştir. Yeni sistemde dronelar için özel bir ağ bağlantısı inşa edilip 4.9G/LTE ağı ile dronelar ve afet yöneticileri arasında kesintisiz iletişim sağlanarak daha güvenilir ve hızlı bir afet müdahale çalışması planlanmıştır. Bu sayede, oluşan deprem ve tsunami hakkında anlık ve görsel bilgi alınması ve afet anında kesilmesi muhtemel iletişim ağlarından bağımsız afet müdahale bilgisinin ve afet iletişiminin sağlanması, o bölgede yaşayan insanların anlık olarak ses ve alarmla uyarılması gibi amaçlar hedeflenmiştir. Yapılan ilk tatbikatta başarılı sonuçlar elde edilmiştir.
7.9.3. Doğalgaz Otomatik Gaz Kesme Sistemi
Büyük şehirlerde yoğun doğalgaz kullanımı olması nedeniyle gerek ana regülatör gerekse abone sayısı çok fazladır. Büyük bir deprem sırasında olası yangın ve doğalgaz patlamalarını azaltmak amacıyla doğalgaz ana regülatörlerine kurulan ivmeölçerler ile hasar yapıcı bir deprem sırasında ana regülatörlerde gaz vanalarını kapatacak ve borulardaki gazı havaya boşaltacak sistemler planlanmış ve uygulamaya geçilmiştir. Ülkemizde iki ilde bu tür bir deprem zararını azaltma sistemi kurulu bulunmaktadır. Bunlardan ilki İGDAŞ’ın İstanbul’da mevcut doğalgaz dağıtım sisteminde yer alan bölge regülatör istasyonlarına montajı yapılmış olan Kuvvetli Yer Hareketi Kayıt Cihazlarıdır. Herhangi bir depremsel aktiviteden ötürü merkezi algoritma üzerinde tanımlanmış, farklı eşik ivme seviyelerinin aşılması durumunda Bölge Regülatörü üzerindeki vana yer hareketi kayıt cihazları tarafından otomatik olarak kesilir ve borulardaki gaz havaya boşaltılır (İBB). Şekil 19’da İGDAŞ’a ait deprem ölçüm cihazının kurulu bulunduğu bölge regülatörlerinin dağılım haritası verilmiştir.
Şekil 19. İGDAŞ İvmeölçer Deprem Ölçüm Cihazı Barındıran Bölge Regülatörleri Dağılım Haritası (İBB, Erişim Tarihi: 28 Aralık 2020)
90 91
Benzer bir proje Bursa ili için de 2015 yılında BURSAGAZ AŞ. tarafından kurularak devreye alınmıştır. Bu sistem Bursa ilinde çalıştırılmaktadır. Bu tür sistemlerde hâlen kullanılan ivmeölçer sayısının artırılarak özellikle büyük şirketler ve sanayi tesisleri içinde ölçüm cihazlarının kurularak sisteme entegre edilmesi ve doğalgaz dağıtımı yapılan tüm iller için bu tür sistemlerin kurularak yaygınlaştırılması gereklidir (Barış, 2017).
7.9.4. Toprağın Tuzdan Arındırılması
Tsunamiler sonucu deniz suları; karaları tarım alanlarını ve yerleşim yerlerini istila etmekte ve belirli bir süre bu bölgelerde kalarak toprakta olumsuz etkiler bırakmaktadır. Özellikle bu deniz suları tsunami çekilme aşamasında çukur alanlarda birikerek yeraltına sızmakta ve toprağın tuzlanmasına sebep olmaktadır. Japonya’da tsunaminin etkilerini takip edebilmek, toprağın nemini, sıcaklığını ve tuzluluk oranı izlemek için platformlar geliştirilmiştir. Kıyı bölgeleri ile okyanusa dökülen dere ve nehir kenarlarına yukarıdaki parametreleri ölçen akıllı sensörler kurularak bu parametrelerin sürekli ölçümü yapılmaktadır.
7.9.5. Meteorolojik Erken Uyarı Sistemleri
Türkiye’de meteorolojik karakterli afetlere karşı gelişmiş ülkelerde olduğu gibi tahmin ve erken uyarı sistemleri, planlama ve eğitim ile mücadele son yıllarda artış gösterse de geç kalınmıştır. Bu nedenle büyük şehirlerimizde, normal hava şartlarında dahi güçlükle yürütülen sosyo-ekonomik faaliyetler, olumsuz hava şartlarında daha büyük aksamalar yaşanmaktadır. Şehirlerimizin, ilçelerimizin, hatta beldelerimizin iklim ve zemin koşulları göz önüne alındığında can ve mal kayıplarını en aza indirmenin en önemli yolu erken uyarı sistemleri ile halkın ve yöneticilerin zamanında uyarılması ve gerekli tedbirlerin alınması ile mümkün olabilmektedir. Meteoroloji karakterli afetler, ülkemizde, gelişmiş ülkelere kıyasla daha çok insan ve ekonomik kayıplara neden olmaktadır.
Bunu önlemenin en temel yolu, yeni ya da kentsel dönüşümle yeniden yapılacak olan bina, sanayi tesisleri, kanalizasyon, yağmursuyu tesisleri vb. diğer yapıların jeolojik ve meteorolojik şartları göz önünde bulundurarak, küresel ısınma ve iklim değişikliği projeksiyonlarını gözeterek bilimsel metotlara göre yenilenmesidir. Böylece can ve mal kayıpları en aza indirgenebilir. Her geçen gün artan doğa kaynaklı afetlerin sayısı ve şiddeti kültürel miras üzerinde de olumsuzluklara neden olmaktadır.
Bu nedenle akıllı şehir uygulamalarında, afet yönetiminde kültürel miras varlıklarını korumayı göz önünde bulundurmak gerekir. Özellikle İstanbul gibi turizmin başkenti olan şehirlerde bu konu hayati öneme sahiptir. Meteorolojik karakterli afetlerde çok uzun dönemler kullanılan erken uyarı sistemlerinin olması ve alınabilecek tedbirlerle mal ve can kayıplarının en aza indirilebilme şansı yüksektir. Aşağıda bazı meteorolojik afetler için akıllı şehirlerde afet yönetiminde kullanılabilecek tahmin ve erken uyarı sistemleri bilgilerinize sunulmuştur.
92 93
7.9.6. Buzlanma
Kışın aşırı soğukların yaşandığı günlerde, hava koşulları insanların sağlığını ve güvenliğini tehdit eder. Yollarda buzlanmaya bağlı trafik kazaları ve düşmeler artarken elektrik ve su kesintileri yaşanabilir. Ev ve işyerlerindeki soba ya da ısıtıcılar, yangın ve karbonmonoksit (CO) zehirlenmesi riskini artırır. Kar fırtınaları ile beraber kör edici bir tipi, şiddetli kar savruntuları, tehlikeli rüzgâr soğuğu, buzla kaplanmış veya karla kapatılmış yollar, kar çığları, uçan çatılar, devrilmiş ağaçlar ve direkler görülebilir. Kar, bazen yolları kapatıp okula, hastaneye veya istenilen başka bir yere gidilmesini engelleyebilir. Kışın kar yağışlı günlerde yollar, havaalanı pistleri, limanlar, kaldırım vb. yerler kaygandır. Bu nedenle, trafik sıkışıklığı ve kazalar, kar yağışlı havalarda daha çok görülmektedir. Karayolları, Demiryolları ve Hava ulaşımında buzlanma belli başlı tehlikelerden birini oluşturur. Seyir halindeyken bir uçak üzerinde oluşan buzlanma, havanın kaldırma kuvvetini azaltırken sürtünmeyi ve ağırlığı arttırarak hız düşmelerine sebep olur. Ayrıca, uçağın dış yüzeylerinde biriken buz, uçağın kontrolünü zorlaştırır.
Türkiye gibi orta enlemlerdeki ülkelerde ortaya çıkan bir başka doğal afet, kar yağışı sonrasında ve yüksek basınç merkezinin etkili olduğu gökyüzünün açık seyrettiği kış mevsiminde gizli buzlanma nedeniyle kara, hava ve demiryolları ulaşımında aksamalar yaşanmaktadır. Özellikle uçaklar ve hava taşımacılığı açısından
94
buzlanma tahminlerinin de yapılması gerekmektedir. Buzlanma ile mücadelede tuz kullanımı, nispeten ucuz bir çözümdür. Yollara kolaylıkla serpilebilen tuz, hava çok soğuk değil ise, buzu eritebilir. Kötü etkileri hemen belli olmayan tuzun zararları ancak 1970’lere doğru anlaşılabilmiştir. Tuzun yol açtığı korozyon nedeniyle köprüler ve yollar tahrip olmakta, yeraltı suları tuzlanmakta, yol kenarındaki bitki örtüsü de ölmektedir. Tuz, maliyeti ve doğurduğu çevre problemleri dolayısıyla, mümkün olduğu kadar hesaplı ve doğru yerde kullanılmalıdır.
Bu, yolların hangi kısmının ne zaman ve ne kadar donacağının belirlenmesine yönelik, termal (ısıl) haritalama gibi özel meteorolojik çalışma ve öngörü ile mümkündür. Termal haritalama ile yol/pist yüzeylerinin sıcaklık haritası elde edilerek donması şüpheli güzergâhlar kolayca belirlenebilir. Öncelikle bu alanlarda buzlanmayı önlemek amacıyla tuz kullanılmalıdır. Ülkemizde termal haritalama ölçümleri ile yol güzergâhlarına yerleştirilmesi gereken sabit ölçüm sistemleri, Buzlanma Erken Uyarı Sistemleri (BEUS) ve uyarı işaretleri için en uygun yerler tespit edilmelidir.
İBB AKOM tarafından kullanılan BEUS Şekil 20’de gösterilmektedir.
Gelişmiş ülkelerde son yıllarda yol-hava tahminlerini iyileştirmek ve otomatik sistemler kullanarak yolların durumunu yakından takip etmek suretiyle tuz kullanımı ile trafik kazalarının en aza indirilmesi amaçlanmaktadır. Güvenli ve ekonomik bir ulaşım için yol boyunca yerel şartların nasıl değiştiğini ve yolların hangi kısmının daha fazla donma potansiyeli olduğunu, kısacası yol klimatolojisinin bilinmesi gerekir. Eğer tuz veya diğer kimyasal maddeler donan yağmur veya kar yağışı ile birlikte aynı anda yollara dökülürse, su yol yüzeyinde donamayacak ve böylece daha az tuza ihtiyaç olacaktır. Öte yandan, kar yağışının ne zaman sona ereceğini bilmek, karayolları ekiplerinin iş planlaması ve kaynaklarını kullanmaları açısından büyük yararlar sağlayacaktır. Bu nedenlerden dolayı, ülkemizde MGM tarafından Karayolları Tahmin Sistemi vatandaşların hizmetine sunulmuştur.
Şekil 20. İBB AKOM Tarafından Hayata Geçirilen ve Soğuk Havalarda Etkin
Olarak Kullanılan Buzlanma Erken Uyarı Sistemi
(İBB, Erişim Tarihi: 9 Kasım 2020)
96 97
7.9.7. Deniz ve Göl Su Seviyesi Değişimleri
Günümüzün en önemli çevre sorunlarından birisi küresel ısınma ve iklim değişimidir. İklim değişimi senaryolarına göre iklim değişikliğinden en fazla deniz seviyesinin yükselmesinden dolayı, kıyı bölgelerimiz etkilenecektir. Özellikle, deniz su seviyesi artan bir hızla yükselmeye devam ederse, tuzlu deniz suyu ve dalgalar, gelecekte denizlerin fırtınalardan kabarmaları sonucu çok yıkıcı etkilere sahip olabilecektir. Bu etkiler, alçak arazilerin su altında kalması, plajlar ve dik sahillerde erozyon, yeraltı ve yüzey sularının tuzlanması, taban suyunun yükselmesi, fırtına ve sel tahribatının artması şeklinde özetlenebilir.
Bu olumsuzluklar da daha çok deniz suyu seviyesindeki yükselme, tatlı su sıkıntısı ile beraber Türkiye’nin balıkçılık, turizm ve tarım sektöründe büyük kayıplara neden olabilecektir. Fosil yakıt kullanımı, insan faaliyetleri ve çeşitli doğa olayları sebebiyle fazla miktarda sera gazı atmosfere salındı ve bu salınım Dünya yüzeyinin sıcaklığının artmasına sebep oldu. Okyanuslar üzerindeki sıcaklık 1°C artarsa, bunun sonucunda deniz seviyesinde 60 cm kadar bir artış beklenir. Yapılan bilimsel çalışmalar, 2100 yılına kadar ortalama deniz seviyesinin kararlı senaryoya göre; 46 ile 115 cm artacağını, pasif senaryoya göre ise 4 ile 133 cm aralığında olacağını tahmin etmektedir. 2030 yılına kadar 20 cm’lik bir yükselmenin olacağının tahmin edilmesi, sahil yerleşimlerini ve alçak kıyı bölgelerini fırtınalı yağışların etkileyeceği anlamına gelir. Buzullar erimeye devam ederse, deniz seviyesi yükselmeye devam edecek ve yüzyılın sonunda binlerce şehir yok olacaktır.
7.9.8. Hava Kirliliği
Geleceğimizi ciddi biçimde tehdit eden çevre sorunlarına yeterince önem verilmemesi dünyamızı ekolojik tehlikelerle karşı karşıya getirmiştir. Bu sorunların başında hava kirliliği gelmektedir. Hava kirliliği: insan, hayvan, bitki, organik ve inorganik maddelere zarar veren ve bazı meteorolojik koşullar altında normal değerlerin üzerindeki değerlere ulaşan kirleticilerin konsantrasyonu şeklinde tanımlanabilir. Bu tanıma göre hava kirliliği meteorolojik şartlara bağlıdır. Yüksek basıncın olduğu günlerde yerel yönetimler, araçlardan ve ısınmadan kaynaklanan kirliliği azaltmak için önlem almalıdır.
98 99
7.9.9. Kar Yükleri ve Çığlar
Eğimli, dağlık arazi üzerinde birikmiş büyük kar örtüsü, yer çekiminin etkisiyle kaydığında çığ oluşur. Çığı oluşturan şartlardan hareket edilerek çığ tehlikesi belirlenebilir. Çığın oluşumu arazi, hava ve kar örtüsünün durumu gibi üç temel etkenle ilişkilidir. Birçok ülkede yıllardır çığı araştıran ve çığ tehlikesi ile ilgili tahminler yapıp çığ ikaz bültenlerini hem yerel hem de bölgesel olarak yayınlayan merkezler vardır. Çığ bölgelerinde, çığ tehlikesi henüz büyümemişken, kar tabakalarını patlayıcılarla veya mekanik bir şekilde tahrip edip yamaçlarda kar birikmesi ve dolayısıyla çığ potansiyelinin oluşması önceden engellenebilir. Çığ alanlarının tespitinde kullanılacak akıllı teknolojiler ise uzun açıklıklı radar, kısa açıklıklı radar, ses ötesi (ultrasound) ölçüm sistemi, doppler radar, uydulardan alınan sayısal görüntüler ve çığ radarlarıdır (Kavitha ve Sarashwati, 2018).
7.9.10. Kimyasal ve Nükleer Serpinti
Sanayi tesislerinde ve nükleer santrallerde olası bir kazanın ve patlamanın atmosfere bırakacağı kimyasal ve radyoaktif kirleticiler ile yüklenen hava parselleri rüzgârlar vasıtasıyla çok uzaklara taşınabilir. Her ne kadar ülkemizden şu an henüz kurulu bir santral mevcut olmasa bile, biri Sinop, diğeri Mersin-Akkuyu olmak üzere iki yeni Nükleer Enerji Santrali kurulum çalışmaları devam etmektedir. Bunun yanı sıra Doğu Bloku’nun kullandığı eski teknolojiye sahip ülkelerin yer aldığı büyük kirletici kaynağı olan orta ve doğu Avrupa’nın rüzgâr altı kısmında bulunan Türkiye için bu tehlike her zaman mevcuttur.
Bu şekilde Çernobil kazasında nükleer kirleticiler, Doğu Avrupa’dan atmosfere salınan endüstriyel duman ve tozlar ile birlikte kazadan birkaç gün sonra Türkiye’ye ulaşmıştı. Kimyasal ve nükleer kirleticilerin her an alıcı ortama salınabileceği bilinmelidir. Sanayi tesislerinde ve nükleer santrallerde bir kazada veya savaş anında önlem alınabilmesi ve atmosfere karışacak kimyasal ya da nükleer kirleticilerin kısa ve uzun mesafedeki taşınımını hesaplamak ve belirlemek için hava parsellerinin yörüngelerini hemen saptamak gerekir. Bunun için ileri ülkelerde, birçok sanayi tesisi profesyonel meteoroloji mühendisleri istihdam ederek dispersiyon gibi modeller ile kirleticilerin olası hareketleri sürekli olarak kontrol edilmektedir.
Ulusal imkanlar kapsamında ve Türk mühendilerin çalıştığı MGM Avrupa ve Yakın Doğu’nun büyük bir kısmını kapsayan “Hava Parseli Yörünge Modeli” çalışmakta ve geliştirmeye devam edilmektedir. Bu tür bir kaza ihbarı alındığında AFAD İl Müdürlüğü ile temasa geçilerek valiliğin alacağı önlemlere uyulması gerekir.
Japonya’da 2011 Tohoku depremi sonrasında Fukushima Daiichi nükleer santralinde oluşan radyasyon sızıntısının etkilediği alan ve ürünleri izlemek amacıyla akıllı teknolojilerin kullanımına gidilmiştir. Tohoku depremi sonrasında SIM kart ile haberleşen radyasyon ölçüm cihazları parklara, ofislere, tarım alanlarına ve tahliye bölgelerine radyasyon seviyesini ölçmek için yerleştirilmiştir. Belediyeler bu cihazlardan gelen veriyi kullanarak vatandaşın bölgeden uzaklaşmasını sağlamaktadır.
7.9.11. Kuraklık ve Çölleşme
Kuraklık tüm doğa kaynaklı afetler arasında en yavaş ancak ilerleyen dönemlerde çok yüksek risk taşıyan bir afettir. Genel olarak kuraklık, yağışın, yeraltı ve yüzey sularının ortalamalarının altında olması olarak tanımlanmaktadır. Kuraklık çok yavaş gelişen ve kapsamlı sosyo-ekonomik zararlara neden olan bir meteorolojik afettir. İklimin, su kaynaklarını ve tarımı etkilemesinin bir yolu da kuraklıktır. Normal iklim şartlarında, iklimin değişen karakteri, yer yer ve zaman zaman kuraklıklara neden olmaktadır. Bu durum Türkiye tarımını ve su kaynaklarını olumsuz şekilde etkilemektedir.
Kuraklığın gelişimi günlük/aylık olarak takip edilerek kurak ve nemli alanların ve bunların şiddetinin yerel dağılımı hakkında doğru ve zamanında bilgi sahibi olunması, ülkemizde koordinasyonun sağlanması için kuraklık izleme ve erken uyarı sistemi kurulmalıdır. Ayrıca yerel yönetimlerin park-bahçe sulaması, araç ve sokak temizliği gibi konularda tasarrufta bulunmaları, yağmur suyu sularını depolayacak yeraltı depo sistemlerinin kurulması, sulama ve temizlik amacıyla bu tür suları kullanmaları için planlama ve uygulamalar yapmaları çok büyük önem kazanmaktadır.
7.9.12. Kuvvetli Rüzgârlar
Çatılar, bacalar, soğutma kuleleri, yüksek yapılar, köprüler, kablolar ve asma köprüler gibi narin yapılar şiddetli rüzgârlara karşı çok duyarlıdır. Bu tür bina ve tesislerin güvenle işletilmesinde rüzgâr şiddeti hayati önem taşır. Asma köprüler gibi yüksek yerlerde ve boğaz gibi bir topoğrafyada kanalize olmuş rüzgârlar yer seviyesinden çok daha kuvvetli esmekte ve araç trafiğine olumsuz etki etmektedir. Asma köprüler gibi meteorolojik şartlara çok duyarlı bina ve tesislerde meteorolojik gözlem ve önlemler hayati önem taşır. 1940’ta ABD’nin Washington eyaletinde yapılmış olan, Boğaziçi Köprüsü’nün benzeri Tacoma Asma Köprüsü hizmete alındıktan 4 ay sonra kuvvetli rüzgârın etkisiyle yıkılmıştır. Ülkemizde ise “Asma Köprülerde Rüzgârın Trafik Akışına Etkisi ve Kritik Değerlerde Alınması Gereken Tedbirler” konulu makalede yapılan çalışma ile belirlenmiştir. (Kadıoğlu ve diğ.,2010).
7.9.13. Orman Yangınları
Orman yangınlarının etkileri, orman örtüsünün tabiatına ve yangının şiddetine bağlıdır. Ormanlara zarar veren, ormanlardaki her şeyi yakıp yok edebilen yangınlara orman yangını denir. Orman yangını riski özellikle yaz aylarında sıcaklığın arttığı, nemin azaldığı, rüzgârın kuvvetlendiği ve yön değiştirdiği anlarda yükselmektedir. Orman yangınları, yüzlerce yılda yetişen ağaçların bir anda yanmasına, doğal hayatın ve dengenin bozulmasına, ormanda yaşayan canlı türlerinin ve doğal yaşam ortamlarının yok olmasına, topraktaki organik maddelerin yitirilmesine neden olur. Orman arazileri; kurak iklim özellikleri, insanların dikkatsizliği ve mesire yerlerinde ateş yakma konusunda belirlenen kurallara uymama nedeniyle yangın tehdidi altındadır. Buna ek olarak mesire yerleri, değerli orman arazileri, milli parklardaki kurak iklim özelliklerine bağlı doğal nedenler, insan faktörüne bağlı dikkatsizlik veya terörizm gibi sebeplerden dolayı yangın tehdidi altındadır.
102 103
MGM tarafından yerli ve milli bir yazılım olarak orman yangınları için önceden tedbir alınabilmesine yönelik, “Orman Yangınları Meteorolojik Erken Uyarı Sistemi (MEUS)” hazırlanmıştır. Sistem ile sayısal hava tahmin modeli verilerinden yararlanılarak, ülkemiz için üç günlük orman yangını tehlike haritaları hazırlanmaktadır. 2018 yılında geliştirilen yeni sistem ile orman yangını tehlike haritaları saatlik olarak oluşturulmaya başlanmıştır. Hazırlanan sistemde gelecek üç günü kapsayan, saatlik orman yangını tehlike haritalarıyla birlikte rüzgâr hızı ve yönü, sıcaklık ve nem haritaları da yer almaktadır. Sistemdeki ürünler her gün operasyonel olarak hazırlanmakta ve Orman Genel Müdürlüğü ile paylaşılmaktadır.
MGM’nin hazırlamış olduğu Orman Yangınları Meteorolojik Erken Uyarı Sistemi (MEUS) ile Orman Genel Müdürlüğü’ndeki karar vericiler, tehlike durumuna göre bölgeler arası lojistik önlemler alarak, olası yangınlarla daha etkin mücadele için bu sistemi aktif olarak kullanmaktadır. Bölgelerinde orman alanı olan yerel yönetimlerin bu sistemi etkin bir şekilde kullanarak gerekli her türlü önlemi almaları çok önemlidir. Orman yangınlarını tespit amacıyla orman içine yerleştirilen akıllı algılayıcılar da yangın önleme konusunda kullanılmaktadır. Ayrıca, orman yangınlarının kapladığı alanları tespit etmek için ülkemizde imal edilen Anka adlı insansız hava araçları İzmir’de geçen yıl çıkan orman yangınlarını söndürme çalışmalarında da kullanılmıştır.
Yapay zekâ destekli sensörler yangın riski bulunan ormanların muhtelif yerlerine yerleştirilerek ormandaki bütün sesleri dinleyebilmekte ve kaydettikleri ses sinyallerini bunu bulut tabanlı bir sunuya aktararak yapay zekânın analiziyle testere, kütük, kamyon sesi, yangına dair olası sesleri gerçek zamanlı olarak takip edilmektedir. Bu tür akıllı sinyallerin Akıllı İtfaiye sistemlerine entegre edilerek özellikle yerleşim yerlerine yakın bulunan koru ve ormanlarda olası yangınların hızlı müdahale ile büyümeden söndürülebilmesi sağlanabilir (Özerpalet, F., 2020).
Erken tespit edilemeyen buna bağlı olarak acil müdahale edilemeyen yangınlar, yetişmesi yıllar hatta yüzyıllar alan ormanlarımızın zamanla yok olmasına neden olmaktadır. Erken uyarı sisteminde örgü ağ (mesh network) topolojisi kullanılarak kablosuz cihazlara bağlı sensörler ile ormanlık alanda ölçümler alarak olası bir yangın tehdidini algılayıp merkeze anında bilgi verilmektedir. Cihazların merkezi takip yazılımına düzenli bilgi gönderimi ile ormanlık alanın hava şartları ile ilgili istatistiki bilgileri de sağlanmaktadır. Sistem; mevcut yöntemler olan insan gözü ile takip, telefon ihbarı, uçaktan izleme ve kamera ile izleme yöntemlerine karşın en etkin alternatif olup, “kablosuz sensör ağı” teknolojisinin yangın ile mücadelede
kullanımı sayesinde sistemin işletme maliyetlerini düşürmektedir. 2010 yılında Asturias ve Galicia bölgelerini içeren Kuzey İspanya’da 210 hektarlık alanda 96 adet ölçüm noktasında DIMAP-FactorLink ve Libelium firmalarının ortaklaşa gerçekleştirdiği proje kapsamında ormanlık alana cihazlar kurulmuştur. Böylece uzaktan sıcaklık, nem, karbonmonoksit (CO), karbondioksit (CO2) miktarlarındaki değişimler izlenmektedir (Bimetri).
7.9.14. Sel, Ani Sel ve Taşkınlar
104 105
Sel ülkemizde en sık görülen doğa kaynaklı afetlerin başında gelmektedir. Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi sellerin her çeşidine karşı erken uyarı sistemleri kurmak ve işletmek ülkemizde MGM’nin görevidir. MGM son birkaç yıldır üzerinde çalıştığı Ani Taşkın Erken Uyarı Sistemini (FFGS) kurarak işletmeye başlamıştır. Gelişmiş ülkelerdeki gibi ülkemizde de, gerektiğinde 2 aşamalı ve yerel ani sel ve fırtına ihbarları ve tavsiyeleri sırasıyla; “Ani Sel Gözetleme” ve “Ani Sel Uyarısı” ile insanlarımız hiçbir bürokratik işleme ihtiyaç duyulmadan bilgilendirilmektedir.
Tehlike bölgelerinde, en geç bir saat içinde boşaltabilecek şekilde gerekli olan Afet ve Acil Durum Müdahale Planları her il, ilçe ve belde için ayrı ayrı planlanarak belirli aralıklarda halkın da katıldığı tatbikatlarla uygulamalı olarak yapılmalıdır. Ülkemizde MGM Ani Taşkın Erken Uyarı Sistemini (FFGS), Devlet Su İşleri (DSİ); Türkiye-Bulgaristan sınırındaki nehirler için Taşkın Erken Uyarı Sistemi kurarken, İBB AKOM’da pilot proje olarak İstanbul için Taşkın Erken Uyarı Sistemi kurmuştur. TEUS şu an devrede olup bu erken uyarı sistemine ait görsel Şekil 21 ile gösterilmektedir. Her üç kurum da MGM koordinasyonunda verilerini ve model çıktılarını paylaşarak daha etkin ve tutarlılığı daha yüksek erken uyarı sistemi çalışmalarına devam etmektedirler.
Bu tür bir uygulamaya diğer bir örnek ise Sri Lanka’da geliştirilmiştir. Buna göre Sri Lanka Afet Yönetim Merkezi ve Ulusal Yapı Araştırma Organizasyonu toplum tabanlı bir sel uyarı sistemi geliştirmişlerdir. Bu sistemde yağmur ölçerler ince uzun şişelerle kurulmuş ve her ölçüm istasyonunda otomatik uyarı sinyali üreten akıllı teknolojiler kullanılmıştır. Her şişede yağmur suyu seviyesi riskli yüksekliğe ulaştığında sistem kendisine bağlı olan topluluk üyelerine bir uyarı sinyali göndermektedir.
Dünyada sellerin erken uyarılması amacıyla kullanılan ve geliştirilen birçok akıllı teknoloji bulunmaktadır. Bunlardan bazıları genellikle Şamandıra Seviye Sensörleri olarak adlandırılmakta ve bazı örnekler Kavitha ve Sarashwati (2018) tarafından verilmektedir. Sel erken uyarısı için kullanılan bazı akıllı teknolojiler manyetik şamandıra hidrostatik basınç sensörü ve hava kabarcık sensörüdür. Sel için kullanılan diğer sensör türleri ise radar seviye ve mikro sensörleridir. Ayrıca drone teknolojisi, ses ötesi (ultrasonik) ve kızılötesi sensörler ile yağmur ölçerler ve uydular sel uyarısında kullanılan diğer akıllı teknolojiler olarak sıralanmıştır.
106 107
Venedik’te özellikle Kasım ayında olmak üzere genellikle her yıl kış aylarında meydana gelen su baskınları Acqua Alta olarak isimlendirilmektedir. Acqua Alta (Su baskını) genellikle yağmur ya da Sirokko’nun sebep olduğu alçak basınçtan ötürü meydana gelmektedir. Gelgite bağlı olarak birkaç saat sürebilmekte ve bu süre zarfında su seviyesi 90 cm yükselmektedir. En son, 12 Kasım 2019 tarihinde 187 cm yükselen su seviyesi bütün Venedik’i su altında bırakmıştır. Şehirde sirenler devreye alınarak vatandaşın uyarılması sağlanmaktadır. Sirenler aşamalı olarak devreye alınmaktadır.
İlk aşamada SMS ile bilgilendirme sağlanmaktadır. İkinci aşamada ise deniz suyu seviyesinin yüksekliğine bağlı olarak (110, 120, 130 ve 140 ve üstü cm yüksekliğinde) dört ses seviyeli uyarı sirenleri devreye alınmaktadır. Hoparlörler çan kulelerinin içine, bazı belediye veya devlete ait mülklere yerleştirilmiştir. Centro Maree’nin yayın siteleri ile operasyon odası arasındaki bağlantı ise kablosuz bağlantı (Wi-Fi) ağı ile yapılmaktadır (Citta di Venezia).
7.9.15. Sıcak Hava Dalgaları
Dünya Meteoroloji Örgütüne (WMO) göre, mevsim normallerindeki sıcaklıkların ortalama maksimum sıcaklıklardan 3 ila 5 derece üzerinde art arda 5 gün veya daha fazla süre ile devam etmesine sıcak hava dalgası denir. Sıcak hava dalgaları çeşitli sağlık sorunlarına yol açıp insanların yaşamını yitirmesine sebep olmaktadır. 2003 yılı yazında Avrupa’da hava sıcaklıkları uzunca bir süre mevsim normallerinin üzerinde seyretmiş ve yaşanan bu sıcak hava dalgası başta Fransa olmak üzere Almanya, İspanya, İtalya, İngiltere, Hollanda, Portekiz ve Belçika’da 40 binden fazla insanın yaşamlarını yitirmelerine neden olmuştur. Halkın medyadan aldığı hissedilen sıcaklık ve bunaltıcılık ile ilgili bilgilerin ne anlama geldiğini ve ne tür tedbirleri alması gerektiğini bilmesi gerekir. Bununla birlikte ısı krampları, ısı bitkinlikleri ve ısı çarpmalarında ilk yardımın nasıl olması gerektiği hakkında SMS, e-posta, broşür ve benzer yollar ile halk sürekli bilgilendirilmelidir.
7.9.16. Soğuk Hava Dalgaları
Günlük minimum sıcaklığın, ardı ardına 5 gün boyunca uzun yıllar ortalama minimum sıcaklığın 5°C altında gerçekleşmesi Soğuk Hava Dalgası olarak adlandırılmaktadır (MGM). Soğuk hava dalgalı tarım, ticaret, sanayi, kara, deniz, hava ve demiryolu ulaşımı ile sosyal hayatı olumsuz etkiler. Soğuk havaya karşı gerekli tedbirler alınmaz ise sokaklarda yaşayan insanlar başta olmak üzere donarak ölümler gerçekleşebilir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi kış mevsimi ile birlikte (1 Aralık-31 Mart tarihleri arasında) sokakta yaşayan kimsesizleri spor salonları ve sığınma evlerinde toplayarak olası ölümlerin önüne geçmektedir. Muhtemelen birçok belediye benzer hizmeti zaten sunmaktadır. Ancak, tüm belediyelerin bu tür bir hizmeti vermesi çok önemlidir.
7.9.17. Tornado ve Su Hortumu
Tornado (hortum), dünyanın birçok yerinde meydana gelebilen insanın canı ve malı için ciddi tehlikeler oluşturan atmosfer olaylarından biridir. Tornadolar, Akdeniz ülkelerinde sonbahar aylarında yoğunlaşırken, Avrupa’nın diğer kısımlarında, yaz aylarında yoğunlaşmaktadır. Yunanistan ve Girit’te; Ocak, Şubat, Ağustos ayları ile birlikte Sonbahar aylarında birçok tornado gözlenmiştir. Bölgemizde ise en çok tornadonun rapor edildiği ay, Ekim olmaktadır. İklim ve topoğrafik benzerliklerinden dolayı, Türkiye kıyılarının Akdeniz ülkelerine, Orta Anadolu’nun ise az da olsa Avrupa’nın diğer kısımlarına benzer bir tornado dağılımına sahip olmalıdır.
Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi tornadolara (hortumlara) karşı erken uyarı sistemi olarak MGM tarafından ülkemizin tamamını kapsayacak şekilde 18 farklı yere radar ağı kurulmuştur. Gelişmiş ülkelerdeki gibi ülkemizde de gerektiğinde, bürokrasiden arındırılmış bir süreçte, iki aşamalı ve yerel hortum ihbarları sırasıyla “ Hortum Gözetleme ve Hortum Uyarısı” aracılığıyla insanlarımızı bilgilendirme yoluna gidilebilmesi için gerekli organizasyon ve hazırlıkların bir an önce valilikler ve yerel yönetimlerce yapılması gerekir.
7.9.18. Yağmur ve Rüzgâr Erozyonu
Yağmur damlalarının bitki örtüsünden yoksun olan toprak yüzeyi üzerine şiddetli bir şekilde çarpması sonucu, ihtiva ettikleri kinetik enerji ile toprak agregalarını parçalamaları ve yerlerinden oynatmaları olayıdır. Yağmur yağma şiddetinin veya süresinin toprağın sızma kapasitesini aştığı zaman toprağa sızamayan sular arazi meyline uyarak akışa geçerler ve yüzeysel erozyona sebep olurlar. Daha sonra yağmur suları birleşerek daha şiddetli erozyona neden olan su erozyonunu meydana getirir. Türkiye’nin rüzgâr atlası MGM tarafından çıkarılmıştır. Bu rüzgâr atlasına göre nerelerde etkili rüzgâr erozyonlarının olduğu belirlenerek erozyonu önleyici tedbirlerin mutlaka afet planlarında yer alması gerekir.
Şekil 21. İBB AKOM Tarafından Test Amacıyla Kurulan Taşkın Erken Uyarı
Sistemi (İBB, Erişim Tarihi: 9 Kasım 2020)
110 111
7.9.19. Ulaşım Aksaklıkları
Otoyol ve büyük şehirlerdeki trafiği felce uğratan sağanaklar, aşırı kar yağışı, yoğun sis, buzlanma, kuvvetli rüzgârlar gibi meteorolojik karakterli doğa kaynaklı afetler ile etkili mücadele, ancak problemin boyutlarının kriz anından önce bilinmesi ve bunlara karşı hazırlıklı olunması ile mümkündür. Kışın yollarda biriken kar ve oluşan buzlanma, sürücüler başta olmak üzere yolların bakımını yapan ekiplerin işini zorlaştırmaktadır. Kar örtüsü, buzlanma ve kırağı nedeniyle yollar üzerinde oluşan gizli buzlanma, buzlanma çeşidi olmasa da yollara ıslaklık ve buzlanma hissi veren çiye sebep olmaktadır.
Bu durum yollarda bakım ve tedbir görevi ile mücadele eden ekipleri çok sayıda olayla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu olaylar arasında, müdahale şekli, zamanı, miktarı ve yeri gibi aşamaları içeren kararlar alınması, yol güvenliği ve etkinlik açısından büyük önem taşımaktadır. Dünyada uygulanan iki farklı buzlanma kontrol yöntemi vardır: Buzlanmanın Önlenmesi ve Buzlanmanın Giderilmesi. Son yıllarda geliştirilen en önemli bakım stratejisi, koruyucu bakım yaklaşımıdır. Bu yaklaşım oluşabilecek olumsuz koşulların önceden belirli gözlem ve ölçümlere dayanarak tahmin edilmesi ve gereken önlemlerin zamanında alınmasına dayanmaktadır (Agar ve Kutluhan, 2005).
Bu nedenle 2007 Aralık ayında İBB yaklaşık 1 milyon dolar yatırım yaparak buzlanmayı üç saat öncesinden bildiren, yoldaki çiy-kırağı, kimyasal oranını, sis, pus, fırtına vb. hadiseleri tespit eden 28 adet BEUS’u İstanbul’un kritik noktalarına kurmuştur. 2020 Yılı itibariyle BEUS sayısı 60’a (Şekil 22) yükselmiştir (Kadıoğlu ve Köse, 2011). Benzer akıllı sistemlerin kış şartlarının ağır olduğu iller için de öncelikli olarak yapılması önerilir.
112 113
Afetlerde yaşanan en önemli olaylardan biri de özellikle büyük şehirlerde afetler nedeniyle oluşan trafik yoğunluğu ve tıkanıklığıdır. 30 Ekim 2020 Sisam Adası açığında olan Mw6,9 büyüklüğündeki depremin yarattığı sarsıntılar İzmir’de bir panik havasının oluşmasına neden olmuştur. Daha büyük bir deprem endişesi ile çok sayıda vatandaşın arabalarına atlayarak şehirden uzaklaşma istekleri trafiği uzun süre kilitleyerek arama-kurtarma ve ilk yardım ekiplerinin afet bölgesine erişimini, dolayısıyla afetin ilk anlarında çok önemli olan hızlı müdahale çalışmalarının başlamasını engellemiştir.
Benzer bir problem, 26 Eylül 2019 tarihinde Silivri açıklarında meydana gelen deprem sonucu okulların kapanması nedeniyle velilerin okullara giderek çocuklarını almak istemeleri trafikte ciddi bir karmaşa yaratarak, trafiğin kilitlenmesine yol açmıştır. Bu nedenle olası bir afette benzer bir senaryonun yaşanmaması için akıllı sinyaller ve sensörlerle afet ve acil durumlarda trafik yönlendirmesinin yapılması, şehirde kurulu bulunan trafik kameraları ve yazılım sistemleri ile açık yolların belirlenmesi çalışmaları güncellenerek sürdürülmektedir. Bu tür bir çalışma iki kıtayı birleştiren Avrasya Tüneli’nde olası bir kaza ve acil durumda kesintisiz iletişim sağlayacak altyapı kuruludur.
Tünelde ayrıca bir acil durumda devreye giren 7/24 acil durum hizmeti veren özel araçlara sahip acil durum ve güvenlik ekipleri almaktadır. Benzer şekilde olası bir depremde tünel içinde oluşacak sarsıntı ve ivmeyi belirleyecek ivmeölçerler kurulu olarak tüneldeki trafiğin deprem anında bile güvenli akmasını sağlayacak bilgilendirme ve anons sistemine sahiptir. Bu nedenle afet anında güvenli ve akıcı bir trafik olabilmesi için bu tür uygulamaların özellikle afet anı ve sonrasında kullanılacak olan köprüler, otoyollar ile şehir içinde önceden tespit edilmiş afet yolları için de planlanması gerekmektedir.
AKOM İstanbul’da tüm otoyol ve caddelerde kurulu bulunan yüzlerce trafik gözlem kameraları ile tüm trafik akışı izlenmekte ve İBB Ulaşım Yönetim Merkezi tarafından Elektronik Denetleme Sistemi (EDS) ile trafik ihlalleri anlık olarak takip edilmektedir. İBB tarafından geliştirilen mobil uygulama ile yollardaki trafik yoğunluğu herkes tarafından anlık olarak izlenebilmektedir. Yine bu yollar etrafında olası bir acil durumda ışıklandırmayı sağlayacak güneş panelli elektrik direklerinin yaygınlaştırılarak, bu direkler üzerine kurulacak akıllı sensör ve farklı kameralarla bu yolların afet anındaki durumları belirlenmeli ve afet yöneticilerinin öncelikli olarak bu yolları açmak için gereken adımları atmaları sağlanmalıdır.
İstanbul için kurulan tüm bu akıllı trafik yönetim sisteminin akıllı sinyaller ve algoritmalarla geliştirilerek afet anı ve sonrasında afete müdahale ekiplerine güvenli yolların sağlanması konusunda çalışmalar sürdürülmektedir. Bu tür sistemlerin tüm afete maruz kalan akıllı şehirler için yaygınlaştırılması gereklidir.
Şekil 22. İstanbul Ana Ulaşım Yollarında Kurulu 60 Adet BEUS İstasyon Yerleri (İBB, Erişim Tarihi: 7 Kasım 2020)
7.9.20. Araç Takip Sistemi
Afet yönetiminde sadece ekiplerin yönetilmesi yeterli değildir. Benzer şekilde afet müdahale ve zarar azaltma çalışmalarında kullanılacak tüm araçların da akıllı sistemlerle donatılması, bütünleşik afet yönetim sistemlerinde hayati önem taşımaktadır. Bu nedenle afet çalışmalarında kullanılan tüm araçların araç takip sistemleri ile donatılması gerekir. Acil durum müdahale ekiplerinin bekleme noktaları ve olay yerine intikal-varış süreleri ve olay yerinde çalışma sürelerinin izlenebildiği sistemdir. Olay yerinde hangi ekiplerin, kaç araçla çalıştığını tespit etmek amacıyla da kullanılmaktadır. İBB İSBAK A.Ş. tarafından İSMOBİL uygulaması üzerinden İBB’ye ait tüm araçlar sistem üzerinden görüntülenebilmektedir (Şekil 23). Benzer bir uygulama tüm itfaiye araçları için de kullanılmaktadır.
7.9.21. Yıldırım Çarpması
Yıldırım yer ile bulutlar arasında, şimşek ise bulutların içinde veya bulutlar arasındaki elektrik boşalmalarıdır. Şehirlere ve ormanlara yaklaşan yıldırımlı fırtınaları takip edebilen, yıldırımların yerlerini otomatik olarak belirleyip gösterebilen “Yıldırım Takip Sistemi” MGM tarafından birkaç yıl önce kurularak işletmeye alınmıştır. Acil durum ekiplerinin de bu sistemi takip etmeleri faydalı olacaktır. Yıldırımdan korunmak için yağmurlu havalarda yerel yönetimlerin mobil uygulama, SMS veya başka iletişim kanallarını kullanarak halkı uyarmaları olası can kayıplarını önlemek için gereklidir. Örneğin vatandaşlara gök gürültülü bir fırtına yaklaştığında en yakın kapalı alana gitmeleri gerektiğini bildiren SMS mesajları atılabilir veya mobil uygulama ile en yakın güvenli alan kişinin konumundan yararlanılarak en güvenli alana yönlendirilmesi yapılabilir.
7.9.22. Heyelan ve Çamur Akıntısı
Heyelanlar; kaya, toprak ve diğer doğa kalıntılarının yerçekimi etkisiyle yamaç aşağıya kaymasıyla oluşur. Bu kaymalara; depremler, yangınlardan kaynaklı bitki örtüsünün tahribatı, insanların yeryüzünde yaptığı değişiklikler, volkan patlamaları, aşırı yağışlar ve deniz dalgaları neden olabilir. Heyelan alanları yerel yönetimler tarafından belirlenerek buraya yapılacak her türlü yapılar için ruhsat verilmemesi, halen yerleşim olan heyelan alanlarında ise vatandaşların heyelan önleme veya heyelanın hareketini yavaşlatacak çözümleri planlamaları ve hayata geçirmeleri gereklidir.
Büyük heyelan alanlarının tespitinde kullanılacak akıllı teknolojiler ise kablosuz sensör ağları, fiber optik sensörler, eğimölçerler, sondaj konum bilgisi, sayılı fotoğrafçılık, uydu ve uzaktan algılama sistemleri gibi akıllı teknolojiler kullanılmaktadır (Kavitha ve Sarashwati, 2018). Heyelan bölgelerinin yerleşime kapatılması durumunda da ilgili Bakanlık ve İl Müdürlükleri ile görüşülerek heyelan önleme çalışmaları kapsamında yapı- Şekil 23. Araç Takip Sistemi İSMOBİL MobilUygulama Ekranı (İBB, Erişim Tarihi: 29 Aralık 2020)
lacak olan eylemleri planlamalı ve o yörede yaşayanlara bilgi verilmelidir.
7.9.23. Yangınlara Müdahale ve Akıllı İtfaiye Sistemleri
Büyük şehirlerde meydana gelen sanayi yangınları, ana caddeler ve otoyollarda meydana gelen yangınlar trafiği büyük ölçüde aksatarak normal yaşamı etkilemektedir. Benzer şekilde büyük bir deprem sırasında en çok karşılaşılan ikincil afetler yangınlardır. Akıllı şehirler afet ve acil durum yönetiminde yangın ve diğer acil durumlara müdahalede en önemli güç itfaiye teşkilatıdır. Bu nedenle özellikle büyük çaplı acil durum ve afetlerde itfaiye yönetiminin de akıllı bir yönetim sistemine sahip olması çok önemlidir. Bu nedenle etkin ve hızlı bir acil durum veya afet müdahalesi için akıllı itfaiye yönetim sistemlerinin hazırlanarak kullanılması gerekir.
Bu tür bir akıllı itfaiye sistemi İBB İtfaiye Daire Başkanlığı ve Adana Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı için geliştirilmiş ve halen kullanılmaktadır. Akıllı İtfaiye Yönetim Sistemi’nde CBS üzerine geliştirilen sistemde her acil durum, arama-kurtarma (insan veya hayvan), yangın, sel vb. her türlü operasyonlar anlık olarak izlenmekte ve itfaiye araçlarının uydu takip sistemi ile anlık durumları takip edilerek araçlara ve ekiplere anlık talimat verilebilmesi sağlanmaktadır. İtfaiyeye gelen her çağrı bu akıllı sistem tarafından izlenerek olaya en yakın itfaiye müfrezesi görevlendirilerek olay yerine erişimin ortalama 5-6 dakikalık süreler içinde intikali sağlanmaktadır.
Bu sistemin diğer bir avantajı ise aynı anda gelen yüzlerce ihbar değerlendirilmekte, kayıt altına alınmakta, ekipler ile sürekli iletişim kurulabilmekte ve farklı bölgelerde olan olaylara çok hızlı müdahale edilebilmektedir. Sistem gelişmeye açık, akıllı iletişim ve algoritmalarla desteklendiği için aynı anda yüzlerce kişinin iletişimini sağlamaktadır. Olaylara etkin ve hızlı müdahaleyle olası can ve mal kayıplarını azaltacak şekilde çalışmaktadır. Sistemin kullanımı, geliştirilmesi ve diğer akıllı sistem ve sinyallerle güncelleme çalışmaları sürdürülmektedir.
7.9.24. Siber Saldırılar
Akıllı şehirler; büyük veri, nesnelerin interneti, toplanan sayısal veriler ve bilgi teknolojileri kullanımında topladıkları çok önemli veri tabanına sahiptirler. Bu açıdan bakıldığında veri tabanlarının güvenilir şekilde saklanması, yedeklenmesi ve korunmasının yanında her türlü siber saldırıya karşı koymak üzere yapılandırılmalıdır. Akıllı şehirler için tasarlanan afet ve acil durum yönetim sistemlerinde veri güvenliği konusunun afet anı ve sonrasında oluşacak karmaşa göz önünde bulundurularak gerekli planlamaların yapılması ve önlemlerin alınması gereklidir.
Afet anında güvenlik kameralarının çalışması, siber saldırılara karşı kullanılan server ve firewallların enerjilerinin mutlaka kesintisiz en az birkaç hafta çalışmasını sürdürecek şekilde sağlamasının planlanması, afet öncesi yapılmalı ve belirli aralıklarla yapılacak tatbikat ve testlerle sistem sınanmalıdır. Bu konuda belediyelerin Bilgi İşlem Daire Başkanlıkları özellikle akıllı şehir altyapısına sahip olunan il ve ilçelerde profesyonel siber güvenlik şirketleri ile birlikte çalışarak ortak stratejiler geliştirmeli ve her türlü yeni saldırılar için korunma yöntemlerini sürekli güncelleme çalışmaları yapmalıdırlar.
7.9.25. Toplanma/Barınma Alanları ve Tahliye Yolları
Büyük bir deprem sonrası akıllı şehirlerde yaşanabilecek sarsıntı, hasar ve yıkımlar yetersiz deprem bilinci nedeniyle sadece evleri hasar gören kişilerin değil, depremden etkilenen milyonlarca kişinin sokaklara, meydanlara ve toplanma alanı olarak kullanılan park, bahçe ve boş alanlara çıkmalarıyla sonuçlanacaktır. Bu nedenle afete maruz kalabilecek tüm şehirlerde büyük veri analizleri ile afetten etkilenen kalabalıklar için kısa süreli aileleriyle buluşabilecekleri toplanma alanı ile evleri hasar gören ve uzun dönem barınabilecekleri barınma alanları (çadır kent, prefabrik konutlar, vb.) gibi bölgeler önceden belirlenmelidir. Yapılan deprem senaryoları ile bu
120
AKILLI ŞEHİRLERDE AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ
alanlardan yararlanacak kişi sayısının afet öncesi belirlenmesi, hizmetin planlanması ve bu alanların şimdiden alt yapılarının (kanalizasyon, su tesisatı, su deposu, WC, elektrik hatları) oluşturulması gerekir. Her Türk vatandaşı internet üzerinden kendisi ve ailesi için afet ve acil durum toplanma alanını sorgulayarak öğrenebilmektedir. Bu hizmet Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı iş birliği ile e-Devlet Kapısı altyapısı üzerinden sunulmaktadır. Ayrıca her il Afet ve Acil Durum Müdürlükleri belirlenen alanlara işaret tabelaları dikerek bu alanları belirlemektedir. Ancak ilgili il ve ilçeler bu alanları sürekli güncelleyerek il ve ilçelerinde yaşayan vatandaşlar için bu bilgilendirmeyi mobil uygulama, SMS ya da internet hizmeti olarak sunmak için bir strateji geliştirmelidirler.
Benzer bir durum özellikle deniz kıyısında tsunami riski olan il ve ilçelerde de olmalıdır. Tsunami etki alanlarını belirleyerek tsunami için sahillere gereken uyarı tabelaları ile beldelerine gelen yerli ve yabancı turistler için uyarı ve bilgilendirme hizmetlerini mobil uygulama, tabela ve bilgi notlarıyla gerekli uyarılar yapılmalıdır. Sahil şehri olan bölgelerde barınma ve toplanma alanlarının tsunami riski nedeniyle kıyıya yakın bölgelerde yapılmamasına dikkat edilmelidir.
Öte yandan belediyeler kendi sınırları içerisinde hali hazırda çocuk parkı veya park olarak kullanılan yeşil alanların altyapısını yenileyerek deprem park haline getirebilirler. Bu amaçla özellikle bu tür parklarda yeraltı su depolama tankları, kanalizasyon, WC ve su hatları çekebilir. Parkın bir köşesine afet ve acil durumlarda kullanılacak önemli malzeme depolayabilir. Çadır ve prefabrik gibi geçici konutların yerleştirileceği alanları planlayabilir. Bu tür yerleşim yerleri için Wi-Fi servis noktası, telefon görüşmeleri için ankesör, bankamatik ve telefon şarj üniteleri, güneş paneli ile çalışan aydınlatma sistemleri kurabilir ve mevcut bazı bankların afet sonrasında ısınmak ve yemek pişirmek amacıyla ocak, ilkyardım malzemesi, kuru gıda saklanacak şekilde afet mobilyaları ile donatabilir.
Ayrıca deprem öncesi bu tür parklar aynı zamanda afet eğitim ve tatbikatları için eğitim amacıyla da kullanılmalıdır. Bu sayede afet öncesi yapılan bu planlamalar sonucunda bu tür parklar çok hızlı ve kolay bir şekilde afetzedelerin kullanımına sokulabilecektir. Unutulmaması gereken husus aletsel büyüklüğü 7,0’dan büyük bir depremin artçı depremleri 2 yıl ve bazen 2 yıldan da uzun sürebilmesi ve bunlar arasında yüzden fazla orta büyüklükte artçı deprem olabilmesidir. İl ve ilçe yerel yönetimlerinin toplanma/barınma alanı ve tahliye yollarının bilgilendirmesini, beldelerini ziyaret eden yabancı turistler için de planlanması ve bilgilendirmenin farklı dillerde yapılması gereklidir. Bu tür bir çalışmada önerilen yöntemler mobil aplikasyon ve sesli/görüntülü uyarı sistemlerinin ve duyuruların yapılırken farklı diller için de planlanması olabilir. Yukarıda bahsedilen bu çalışmaların engelli bireylerin de engel durumları düşünülerek çalışmaların dezavantajlı gruplar içinde yapılmasında büyük fayda vardır.
Afet sonrasında uygulanacak bölgesel tahliye için özellikle il ve ilçelerde tehlike oluşturabilecek kimyasal malzeme üreten, depolayan ve işleyen sanayi tesisleri, tsunami ya da heyelan riski olan bölgelerden vatandaşların güvenli olarak uzaklaşabilmesi ve olası bir deprem sonrası büyük kalabalıkların barınma alanlarına giderken herhangi bir artçı depremde olumsuzluk yaşamamaları önemlidir. Bunun için güvenli tahliye yollarının önceden belirlenerek çeşitli akıllı sinyal ve elektronik/sabit bilgilendirme panolarıyla tahliye yollarını ve bölgelerini belirten çalışmaların yapılması gerekir. Buna en iyi örnek 11 Mart 2011 yılında Sendai-Japonya’da yaşanan M9,0 büyüklüğündeki deprem ve tsunami öncesinde kıyılarda kurulu bulunan tsunami duvarları ve tsunami bilgilendirme panolarının varlığı verilebilir.
Depremin hemen sonrasında devreye giren deprem erken uyarı sisteminin SMS, TV, deniz kenarındaki tüm il ve ilçelerde belediye anons sisteminden sürekli sesli uyarılar yapılmıştır. Halka deprem sonrası oluşan tsunami dalgalarının şehirlere yaklaşmakta olduğu ve tüm vatandaşların en az 10 metre yüksekliğe çıkması yönündeki uyarılar megafonlarla tüm riskli bölgeler için yapılmıştır. Ayrıca tsunaminin etkileyebileceği tüm kıyı şehirlerinde emniyet güçleri ve belediye personeli arabalarla kıyıdaki yollara giderek sahile giden yolları kapatarak; orada bulunan araçların hızla sahilden uzaklaşması için sürekli duyuru ve uyarılarda bulunmuştur. Bu deprem sırasında Japonya’nın okullardaki afet eğitim müfredatını ve yöntemleri ile sivil toplum kuruluşlarının afet eğitimlerini incelemek için Japonya’nın Kobe şehrinde bulunan Türk heyeti, Japon yetkililer ile birlikte televizyonlarda canlı olarak izlemiştir.
Bu depremden kuş uçuşu 650 km uzaklıkta bulunan Kobe şehrinde aynı anda verilen tsunami uyarısını ve tsunami için uygulanan güvenlik tedbirlerini, tahliye ve bölge boşaltılmasını canlı yaşamış ve izlemiştir. Kamu binasında ve bir misafirhanede bulunan tüm Türk heyetine bu deprem sonrası 4. kattan daha aşağı katlara inmemeleri konusunda uyarılar sürekli yapılmış ve bu önlem titizlikle o gece uygulanmıştır. Sendai depreminin oluşturabileceği tsunami uyarısı Kobe şehrinin sahil kesimlerinde yaşayan tüm vatandaşlar için de verilmiş olup gerekli her türlü önlem alınmıştır. Bu depremden saatler sonra Kobe şehrine tsunami dalgaları erişmiş ve yaklaşık olarak 20-30 cm seviyesinde bir dalga gelmesi nedeniyle gece yarısına doğru tsunami uyarısı kaldırılarak Kobe şehrinde hayat normale döndürülmüştür. Bu nedenle özellikle deniz kıyısı olan il ve ilçelerin şehirlerinden çok uzakta deniz içinde yaşanabilecek hasar yapıcı bir depremde bile tsunami uyarı ve tahliyesi yapılabilmesi için gerekli hazırlık çalışmalarının şimdiden planlanması çok önemlidir.
122 123
Kaynakça
Agar, E. & Kutluhan, S. 2005. Karayollarında Kış Bakımı Kar ve Buz Kontrolü. TMMOB İstanbul Bülten
Arthur, B. (2011). Teknolojinin doğası: Nedir ve nasıl evrilir. İstanbul: Optimist Yayınları.
Agrawal, A., Gans, J., & Goldfarb, A. (2019). Geleceği gören makineler: Yapay zekâ ekonomisine giriş. İstanbul: Babil Kitap
Barış, Ş., S. Tunç, G. Kaman, O. Bozkurt, D. Çaka, B. Tunç, H. Woith, B.
Lühr,(2017). Automatic Shutdown Systemy in Gas Regulators for Real-Time Seismic Risk Reduction of a Populated City: Bursa, Turkey, JpGU-AGU Joint Meeting 2017, Japan.
Çağlayan, N., Satoğlu, S.I., Kapukaya, E.N. (2018). Afet Yönetiminde Büyük Veri ve Veri Analitiği Uygulamaları: Literatür Araştırması, 7.Ulusal Lojistik ve Tedarik Zinciri Kongresi, ULTZK Bildiriler Kitabı, sayfa 1-10.
Chen, N., Liu, W., Bai, R., Chen, A.(2017). Application of computational intellegence technologies in emergency management: a literature review, Artifical Intellegence Review, pp. 1-38.
Coşar Ö. (2019), Afetlerde Acil Durum Uyarı Sistemi, Elektrik Mühendisleri Odası, Ankara
Dereli, T., Çelik, N. & Çetinkaya, C. (2018). A literatüre review on big data and social media usage in disaster management. Afet ve Risk Dergisi, 1 (2), 114125. Erişim adresi: https://dergipark.org.tr/tr/pub/afet/issue/40112/453396
Ergünay, O. (2009). Doğal Afetler ve Sürdürülebilir Kalkınma, Deprem Sempozyumu, 11-22 Kasım 2009, Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Bolu.
Ergünay, O., Özmen, B. (2013). Afet Eğitimi El Kitabı III, Okul Afet ve Acil Durum Yönetimi Planlama Kılavuzu, MEB ve JICA Okul Tabanlı Afet Eğitimi Projesi, Sayfa 77-85, Ankara.
Goltz, J. D.(1996), Emergency Response in the Great Hanshin-Awaji Earthquake of Januray 17, 1995: Planning, Mobilization and Interorganizational Coordination, Eleventh World Conference on Earthquake Engineering, Paper No:589. Acapulco, Mexico.
Gökçe O., Tüfekçi M. K., Çetinkaya M, Deveci G. ve Gündoğdu Ş. T.(2016), “Web Tabanlı Coğrafi Bilgi Sistemi Destekli Afet Yönetimi Ve Karar Destek Sistemi Yazılımı: AYDES”, 69. Türkiye Jeoloji Kurultayı, Ankara.
Kadioglu, M., Köse, A. (2011), Karayollarında Buzlanmayı 3 Saat Öncesine Kadar Haber Verebilen Buzlanma Erken Uyarı Sistemleri (BEUS), İTÜ, 5. Atmosfer Bilimleri Sempozyumu
Kamruzzaman, M., NI Sarkar, J. Gutierrez ve SK Ray.(2017). “A study of IoT-based post-disaster management,” 2017 International Conference on Information Networking (ICOIN) , Da Nang, pp. 406-410, doi: 10.1109 / ICOIN.2017.7899468.
Laney, D. (2001). 3D Data Management: Controlling Data Volume, Velocity, and Variety (). META Group.
Leonhard, G. (2018). Teknolojiye karşı insanlık. İstanbul: Siyah Kitap Yayınları.
Memiş, L., Babaoğlu, C. (2020). Acil Durum ve Afet Yönetiminde Süreç Yaklaşımı ve Teknoloji, Ömer Halisdemir Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt-Sayı: 13(4), sayfa 776-791.
124 125
Özeyranlı Ergenç, M. N., Türk M. T., İlkışık O. M.(2009). Ulusal ve Uluslararası Afet Veritabanları ve İBB-AKOM Afet Bilgi Sistemi: AKOMAS, Uluslararası Deprem Konferansı Kocaeli 2009, Kocaeli, Türkiye, 16-19 Ağustos 2009.
Shah,S.A., Şeker,D.Z., Rathore M.M., Hameed S., Ben Yahia S. ve Draheim D. (2019). “Afete Dirençli Akıllı Şehirlere Doğru: Nesnelerin İnterneti ve Büyük Veri Analitiği Oyunu Değiştirenler Olabilir mi ?,” IEEE Access , cilt. 7, sayfa 9188591903, doi: 10.1109 / ERİŞİM 2019.2928233.
Wellington, JJ. And Ramesh P.(2017). “Afet yönetiminde nesnelerin internetinin rolü”, International Conference on Innovations in Information, Embedded and Communication Systems (ICIIECS) ,Coimbatore, 2017, pp. 1-4, doi: 10.1109 / ICIIECS. 2017.8275928.
Şen, Z, Köse, Ave diğ., (2017). İstanbul Taşkın Erken Uyarı Sistemi (TEUS) Esasları, TİKDEK Sempozyumu, İstanbul.
AFAD-Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı. (2015). Afet Terimleri Sözlüğü, Ankara.
Afet ve Acil Durum Başkanlığı (AFAD). (2013). Türkiye Afet Müdahale Planı, Ankara, Türkiye.
Altıner, A. T. (2008). OKAP Okullarda Afete Hazırlık El Kitabı, 1.Baskı, Boyut Yayın Grubu, 181 sayfa
Barış, Ş., Gerdan, S., Özmen, B. (2013). Okul Afet ve Acil Durum Yönetimi Planı Hazırlama Kılavuzu, AFAD, sayfa 1-48, Ankara.
Barış, Ş., Gerdan, S., Özmen, B. (2013). On Adımda Okul Afet ve Acil Durum Yönetim Planı Hazırlama Kılavuzu, AFAD, sayfa 1-19, Ankara.
Bryant, E. A. (1993). Natural Hazards, Cambridge University Pres,
Gu, B. and Mizuno, O. (2018). Application of Game Theory for Network Recovery After Large-Scale Disasters, pp. 223-242, Smart Technologies for Emergency Response and Disaster Management, Eds. Z. Liu, K. Ta, IGI Global Press, (ISSN: 2475- 6644; eISSN: 2475-6652).
Habiba, M., Akhter, S. (2018). Exploring Cloud-Based Distributed Disaster Management With Dynamic Multi-Agents Workflow System, pp. 167-196, Smart Technologies for Emergency Response and Disaster Management, Eds. Z. Liu, K. Ta, IGI Global Press, (ISSN: 2475- 6644; eISSN: 2475-6652).
İBB-İstanbul Büyükşehir Belediyesi (2020), Acil Durum ve Afet Müdahale Planı, İstanbul
İSMEP.(2009), Eğitim Kurumları İçin Afet Acil Yardım Planlama Rehberi,
1.Baskı, Beyaz Gemi Eğitim ve Danışmanlık, 115 sayfa
İTÜ-Afet Yönetim Merkezi (2005). Olay Komuta Sistemi. İTÜ Press, İstanbul
İTÜ-Afet Yönetim Merkezi (2001). Acil Durum Yöneticileri için Zarar Azaltma Yöntemleri, İTÜ Press, İstanbul.
Kadıoğlu, M.(2008): Modern, Bütünleşik Afet Yönetimin Temel İlkeleri; Kadıoğlu, M. ve Özdamar, E., (editörler), “Afet Zararlarını Azaltmanın Temel İlkeleri”; s. 1-34, JICA Türkiye Ofisi Yayınları No: 2, Ankara.
Kadıoğlu, M. (2009). Eğitim Kurumları İçin Afet ve Acil Yardım Planlama Rehberi, İstanbul Sismik Riskin Azaltılması ve Acil Durum Hazırlık Projesi (ISMEP)
Kadıoğlu, M. (2011). Afet Yönetimi Beklenilmeyeni Beklemek, En Kötüsünü Yönetmek, T.C. Marmara Belediyeler Birliği Yayını, No:65, ed. M. Yılmaz, 220 sayfa, İstanbul.
Kahraman ve Markovski, (2014). Türkiye’de Görülen Hortumlar, 1813-2013.
Kavitha, T., Saraswathi, S, (2018). New Sensing Technologies or/and Devices for Emergency Response and Disaster Management, sayfa 1-40, Smart Technologies for Emergency Response and Disaster Management, Eds. Z. Liu, K. Ta, IGI Global Press, (ISSN: 2475- 6644; eISSN: 2475-6652).
Kaneko, F.,Shiwaku, K., (2013). Afet ve Acil Durum Yönetimi Planı Çalışma
126 127
Grubu Toplantı Notları, OYO International Corporation (Yayınlanmamış) Kızılay, (2008). Kızılay ile Güvenli Yaşamı Öğreniyorum Kitabı, Ankara.
KOBE City Fire Bureau (KCFB).(2010). BOKOMI Guide Book, Sharing Lessons Learned by the City of Kobe from the Great Hanshin-Awaji earthquake, Community Emergency Drill Programs and School Disaster Prevention Education Programs, JICA Hyogo, Disaster Reduction Learning Center (DRLC).
Kundak, S., Kadıoğlu, M., (2010). İlk 72 saat, AFAD (Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı)
MMO (1999). Meteorolojik Karakterli Doğal Afetler ve Meteorolojik Önlemler Raporu, Ankara, Armoni Ofset.
Meteoroloji Mühendisleri Odası. (1999). Meteorolojik Afetler Raporu, Ankara.
MGM. (2018). Meteorolojik Afetler Değerlendirmesi, Ankara
UNISDR Asia and the Pacific. (2010). Guidance Notes School Emergency and Disaster Preparedness.
Below R., Wirtz A., Guhasapir D. (2009). Disaster Category Classification and Peril Terminology for Operational Purposes, Centre for Research on the Epidemiology of Disasters, 264, 1-20.
Duman, T.Y., Çan, T. ve Emre, Ö. (2011).1/1.500.000 ölçekli Türkiye Heyelan Envanteri Haritası. Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü, Özel Yayınlar Serisi-27, Ankara, Türkiye. ISBN: 978-605-4075-84-3.
Ergünay O., Gülkan P. Güler H. H., (2008) Afet Yönetimi İle İlgili Terimler. Açıklamalı Sözlük”. Afet Zararlarının Azaltılmasının Temel İlkeleri. JICA Türkiye Ofisi Ankara.
Ergünay, O., Özmen, B. (2013), Okul Afet ve Acil Durum Yönetimi Planlama Kılavuzu, T.C. Milli Eğitim Bakanlığı ve Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı (JICA) Okul Tabanlı Afet Eğitimi Projesi, 127 sayfa, Ankara.
Okay N. (2015).Afet Zararlarının Azaltılması Dersi Ders Notları (yayınlanmamış)
Peary B. D. M. (2011), The Role of Social Media in 2011 East Japan Earthquake and Tsunami and Its Potential Future Applications, Yüksek Lisans Tezi, Kyoto Üniversitesi
Takaya T. (2018). The AI-powered smart city: making cities smarter and more secure, Cisco Systems.
Ural D. ve Kadıoğlu M.(2002), İTÜ Bilimsel Araştırma Projeleri, Acil Durum ve Afet Yönetiminde Risk Değerlendirme Esaslarının Araştırılması
U.S. Department of Education. (2007), Office of Safe and Drug-Free Schools, Practical Information on Crisis Planning
U.S. Department of Education, Office of Safe and Drug-Free Schools.
(2008).A Guide to School Vulnerability Assessments Key Principles for Safe Schools.
UNISDR&CRED. (2018). Economic Losses, Poverty&Disasters1998-2017.
AFAD (2009), Erişim adresi: https://www.afad.gov.tr/afet-istatistikleri, Erişim tarihi: 29 Ekim 2020
AFAD (2009), Erişim adresi: https://cdn2.beun.edu.tr/imid/egitim/turkiyeafet-mudahale-plani-ve-kurumlarda-uygulama.pdf, Erişim tarihi: 2 Kasım 2020
AFAD (2009), TABB, Erişim Adresi: http://tabb.gov.tr/, Erişim tarihi: 28 Ekim 2020
AKOM (2013), Erişim adresi: https://akom.ibb.gov.tr/Akomas/ Akom_Sorgu. aspx/, Erişim tarihi: 24 Kasım 2013
128 129
AKOMAYS (2020) Erişim adresi: https://akom.ibb.istanbul, Erişim tarihi: 24 Aralık 2020
ATS (2020), Erişim Adresi: https://www.ibb.istanbul/News/Detail/34571, Erişim tarihi: 24 Kasım 2020
BİMETRİ (2020). Erişim adresi: http://www.bimetri.com/cozumler/ormanyangini-erken-uyari-sistemi/, Erişim tarihi: 24 Aralık 2020
BOUN (2020), Erişim adresi: https://haberler.boun.edu.tr/tr/haber/ turkiyedeki-yuksek-binalarin-envanteri-cikarildi, Erişim tarihi: 20 Kasım 20020
CITTA DI VENEZIA (2020), Erişim adresi: (https://www.comune.venezia.it/it/ content/sirene-allertamento-acqua-alta), Erişim tarihi: 28 Aralık 2020.
HABERTÜRK Web sitesi (2020), Erişim adresi: https://www.haberturk.com/ acil-durumda-haberlesme-icin-japonya-171-modeli-geliyor-2526638-teknoloji, Erişim tarihi: 25 Aralık 2020
HES (2020), Erişim adresi: https://hayatevesigar.saglik.gov.tr, Erişim tarihi: 25 Aralık 2020
IRDR DATA (2020), Erişim adresi: http://www.irdrinternational.org/projects/ data/, erişim tarihi: 21 Kasım 2020
İBB (2020), Erişim Adresi: https://www.ibb.istanbul/News/Detail/36160, Erişim tarihi: 29 Aralık 2020
KRDAE (2020), Erişim adresi:https://eqe.boun.edu.tr/tr/istanbul-depremacil-mudahale-ve-erken-uyari-sistemi, Erişim tarihi: 18 Kasım 2020
MGM, Erişim adresi: https://www.mgm.gov.tr/FILES/iklim/yillikiklim/2017iklim-raporu.pdf, Erişim tarihi: 21 Ekim 2020
Özerpalet, F. (2020), Erişim adresi: https://firatozerpalet.medium.com/afetyöneti̇mi̇-ve-akilli-şehi̇rler-5ea2b828e00f, Erişim tarihi: 28 Aralık 2020
SHAKEOUT (2020), Erişim adresi: https://www.shakeout.org/california,
Erişim tarihi: 28 Aralık 2020
UNISDR. (2017), Erişim adresi: https://www.unisdr.org/we/inform/ terminology, Erişim tarihi: 29 Ekim 2020
Wikipedia (2020), Erişim adresi: https://en.wikipedia.org/wiki/Disaster_
Prevention_Day, Erişim tarihi: 18 Kasım 2020
2020-2023 Ulusal Akıllı Şehirler Stratejisi ve Eylem Planı
130 131
Afetler doğa ve insan/teknoloji kaynaklı olarak ikiye ayrılır. Afetler bir olayın çok ani, güçlü ve çok şiddetli olarak oluştuğu, insan topluluklarını etkileyen, mevcut sistemlerin kilitlendiği ve kaynakların yetersiz olduğu olaylardır. Elinizdeki bu eser bütünleşik afet yönetim sistemlerinin akıllı şehirlerde uygulanabilmesi için öngörülen yöntemleri ve yapılması gereken çalışmaları sunmaktadır. Ayrıca bu çalışma afetler ile meydana gelebilecek zararların azaltılması yönünde akıllı teknolojilerin şehirlerde yaygınlaştırılmasının öneminin de altını çizmektedir.
COĞRAFİ BİLGİ SİSTEMLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
Akıllı Şehirler Kapasite Geliştirme ve Rehberlik Projesi
www.akillisehirler.gov.tr
Depremde Tek Bir Binanın Yıkılmadığı İlçeler: Tavşancıl ve Erzin’in Hikayesi
İlkokuldan beri aklımıza kazınan “Deprem öldürmez, binalar öldürür.” sözü, geride bıraktığımız Kahramanmaraş depremleri sonrasında bir kere daha doğru olduğunu gösterdi. Yaşadığımız âfetlerin bölgemizde son dönemlerdeki en büyük depremler olduğu su götürmez bir gerçek. Ancak dünyanın önemli deprem bölgelerinden biri olan Türkiye’de doğru planlama ile en büyük âfetlerden dahi sağ çıkılabileceğini bir kere daha görmüş olduk. Bu yazımızda sizleri, 1999 Gölcük depreminden sapasağlam çıkan Tavşancıl ile Kahramanmaraş depreminden etkilenmeyen Erzin’in hikayeleriyle tanıştıracağız.
Tek Bir Hasarlı Bina Yoktu: Tavşancıl
Kahramanmaraş depremine kadar Türkiye’nin yakın tarihinde tanık olduğumuz en büyük doğal âfetlerden olan 17 Ağustos 1999 Gölcük depremi, Marmara Bölgesi’nde büyük bir yıkıma yol açmıştı. 17 binden fazla vatandaşımızın hayatını kaybettiği 7,4 büyüklüğündeki deprem sebebiyle 327 binden fazla ev ve iş yeri zarar gördü. Fakat böylesine bir yıkımdan sapasağlam çıkan bir ilçe bulunuyordu.
O dönemde Kocaeli’ye bağlı bir ilçe olan Tavşancıl, 1989 yerel seçimlerinde Salih Gün isimli siyasetçinin Belediye Başkanı olarak göreve gelmesiyle kökten bir değişim geçirdi. Nispeten küçük bir ilçe olarak nitelendirebileceğimiz hatta günümüzde Dilovası ilçesine bağlı bir mahalle olan Tavşancıl için deprem odaklı dönüşüm başlatıldı.
“İnsan Kaybetmektense Oy Kaybetmeyi Yeğlerim!”
Tavşancıl Belediye Başkanı Salih Gün’ün ilk icraati, göreve geldiği gibi Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın ilçeleri üzerindeki etkisini incelemek oldu. Kocaeli Üniversitesi’nden gelen bilim insanlarının katkılarıyla fay hattının ilçenin altından geçtiği saptandı. Daha sonrasında yine bilim insanlarının görüşleri çerçevesinde uzun vadeli bir imar planı ortaya konuldu.
Salih Gün’ün deprem yönetmelikleri çerçevesinde bölgedeki binaların 3 kattan daha büyük olması yasaklandı. Hatta bazı durumlarda ikinci kata dahi izin çıkmıyor, belediye çalışanları sıkı denetimler sonucunda bölge halkının evlerine kat çıkmasına izin veriyordu.
Öte yandan kaçak yapılara karşı başlatılan hummalı çalışma sonrasında tespit edilen kaçak yapılar yıkılıyor, binanın sahibinin kim olduğuna bakılmaksızın caydırıcı cezalar kesiliyordu. Hatta Salih Gün’ün ekibinde yer alan Belediye Meclisi üyeleri dahi bu yaptırımlardan kaçamıyordu. Salih Gün, akrabalarının araya girerek “ayrıcalık” istemesine müsamaha göstermiyor, göreve geldiği gün belirlediği ilkelerden vazgeçmiyordu.
Uzun süre boyunca bölge halkının tepkisini toplayan Salih Gün’ün çalışmalarının doğruluğu, 17 Ağustos 1999’da yaşanan depreminde kanıtlandı. Tavşancıl’da yürütülen bilimsel çalışmalara katılan Prof. Dr. Uğur Kaynak’ın aktardığına göre yetkililer belediye başkanlarını durum tespiti için tek tek ararken sıra Salih Gün ile konuşmaya geldiğinde şaşkınlıklarını gizleyememişti. Çünkü o ana kadar binlerce ölüme sebep olan Gölcük depremi, Tavşancıl’da bırakın ölüyü veya yaralıyı, hasarlı binaya dahi sebep olmamıştı. Depreme kadar belediye başkanının planını eleştiren bölge sakinlerinin hayatı, bu plan çerçevesinde kurtulmuştu. Kızının aktardığına göre Salih Gün’ün sürekli olarak söylediği söz, başarının anahtarı niteliğinde:
“İnsan kaybetmektense oy kaybetmeyi yeğlerim.”
Asrın Felaketinden Sağ Çıktı: Erzin
Tavşancıl, deprem sonrasında Türkiye çapında ünlü hale geldi. Bu ün, Salih Gün’e milletvekilliği kapısını açtı. Depremin üzerinden uzun yıllar geçmesinin ardından Tavşancıl’ın hikayesi unutuldu. Ancak tüm bu yaşananlara rağmen başarı hikayesini unutmayan, insan canına önem veren bazı insanlar vardı.
6 Şubat tarihinde yaşanan Kahramanmaraş depremleri, 7.7 ve 7.6’lık büyüklükleri ile toplamda 10 ili etkiledi. En çok yıkımın yaşandığı şehirlerimizden biri de Hatay oldu. Hatay, depremden öylesine kötü etkilendi ki dışarıdan bakıldığında modern olarak görülebilecek 12 katlı rezidanslar dahi tuzla buz oldu. Fakat deprem sonrasında prensipli birinin halkını koruyabileceği yine gün yüzüne çıkmış oldu. Hatay’ın Erzin ilçesinde herhangi bir can kaybı veya yaralanma yaşanmadı.
Bilim, Rastlantı Değildir
Erzin Belediyesi’nin depremden bu denli zararsız çıkmasının arkasında Belediye Başkanı Ökkeş Elmasoğlu’nun çalışmaları yatıyor. Durumu, “Kendi dönemimde hiçbir şekilde kaçak yapıya müsaade etmedim.” diyerek özetleyen Ökkeş Elmasoğlu, Salih Gün ile benzer bir şekilde akrabalarına dahi müsamaha göstermemiş.
Bu durum, bilimsel metotlara uygun olarak hazırlanmış Erzin Belediyesi Merkez Planlama Bölgesi İlave Uygulama İmar Planı 1. Etap çalışmasında da net bir şekilde görülebiliyor. İlçenin imar planıyla ilgili olan bu raporun amaçları açıklanırken her şeyden önce ilk olarak ilçenin 1. derece deprem bölgesi içerisinde yer aldığı ve bu kapsamda jeolojik etüt çalışmaları sonuçlarının planlamaya yansıtılması gerektiği vurgulanıyor. 64 sayfalık raporun son sayfalarına denk gelen Plan Hükümleri kısmında imar planı kapsamında deprem yönetmeliklerine kesinlikle uyulması gerektiği ve azami kat uzunluğu gibi önemli kararlar alınıyor.
Bir Kere Daha: “Deprem Öldürmez, Bina Öldürür”

Bu iki vakayı değerlendirdiğimizde bilimin rastlantısal değil, bir gerçeklik olduğu sonucuna varabiliriz. Kimileri bu iki ilçenin etkilenen diğer bölgelere kıyasla çok daha küçük olması sebebiyle depremden zararsız kurtulduğunu savunuyor. Öte yandan Kahramanmaraş depreminden etkilenen 10 ildeki köylerde de büyük yıkımlar gözlemlendiği de bir gerçek.
Evet, depremlerin ne zaman gerçekleşeceğini tahmin etmemiz mümkün değil. Bazı depremler öylesine büyük etkiye sahip olabilir ki en güçlü binaların dahi yıkıldığına şahit olabiliriz. Halkının depreme dair bilinci ve katı yönetmelikleriyle tanınan Japonya’da dahi depremlerde insanlar hayatını kaybedebiliyor. Fakat kayıpların sayısını azaltmak, nispeten depreme karşı daha hazırlıklı olmak, her zaman bizim elimizde. Bunu yapacak çok fazla zamanımız var. Çünkü Kahramanmaraş depreminden önce doğu illerimizde yaşanan en büyük depremin üzerinden 84 yıl geçmişti, batıdaki en büyük depremin üzerinden ise 23 yıl 5 ay 30 gün…
Zamanın durdurulamaz oku önlem almamız için bizi beklemeyecek!
Deprem yönetmelikleri açısından uzmanlarca modern şartları karşıladığı düşünülen ülkemizde bu yönetmeliklerin bilimin ışığında uygulandığı yarınlar diliyoruz.
Kaynak:
https://www.erzin.bel.tr/wp-content/uploads/2021/03/plan-aciklama-raporu.pdf
https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-62570328
