Biz büyüdük ve kirlendi dünya, diyor şarkı. Belki de şu günlerde bu sözlere bazı güncellemeler yapmanın tam zamanı: Biz büyüdük, şehirler büyüdü ve gıdalar pakete, evler betonlara sıkıştı. Dahası da var. Salgın geldi; şehirle ilişki kurma biçimimiz, tüketim alışkanlıklarımız değişti, değişiyor.
Salgın öncesinde, organik pazardan temin etmek konusunda çok hassas davrandığı gıdasının artık kapıya poşetle geliyor olması, Nur’da bir kırılma yaratmış. Yaşadığı apartmanın yanındaki minik bahçeye soğan, sarımsak, patates, pancar, fasulye ekmeye işte böyle başlamış.
Sonra çevresinde zamanla,
-Benim de arkadaşım balkonda ekiyor.
– Biz de parkta ekime başladık.
– Biz de terası yeşillendirdik.
diyenlerin seslerini daha sık duyar olmuş.
Komşularıyla birlikte ekim yapmalar, tohum takasları ve sivil toplumla ortaklaşa iş üretmeler çoğaldıkça, artık tek başına değil, gittikçe kalabalıklaşan bir topluluğun parçası olduğunu fark etmiş Nur. Bu da, ona kendini daha güçlü hissettirmiş.
Nur uzun zamandır, daha yeşil bir kent ve güvenli gıdanın arayışında olanlarla yürüttüğü kolektif işleri kayıt altına alıyor. Video art ve resim alanında üretim yapan sosyal sorunlara duyarlı biri olarak ona göre sanat, hem insanlarla iletişimi güçlendiren hem de kolayca erişilebilen bir araç. Bugüne kadar hakların yaşaması için destek verdiği tüm çalışmaları aynı zamanda bir sanat serine dönüştürmekten kendini alamayan Nur için tablo böylece netleşiyor:
Şehir bahçeleri, ufak tefek ekip biçme uğraşlarıyla onu iyileştiren bir hobi olmanın ötesine geçip kente dair ortak talepleri daha yüksek sesle duyurma girişimine dönüşüyor.
Sivil Düşün, elindeki kayıtları derleyerek kentte yaşayanların ihtiyaçlarına dair bir bellek yaratmak isteyen Nur Bardakçı’ya, prodüksiyon giderlerinin yanı sıra, sosyal medyada yürüttüğü farkındalık kampanyası için de destek veriyor. Fragmanı buradan izlenebilen Şehir Bahçeleri Belgeseli, bugünlerde festivallerde yarışmak için yola çıktı.
Nur’un çalışması yalnızca İstanbulluların ihtiyaçlarını kayıt altına almıyor. Belgeseli değerli kılan unsurlardan biri de, çok farklı şehirlerden insanların, içinde yaşamak istedikleri kente dair beklentilerinin ne kadar da benzer olduğunu gözler önüne sermesi. Öyle ki, balkonumuza toprağı 10 kg’lık çuvallarla günlerce taşıdık, diyen Ankaralı çiftin hikayesini de, yeniden düzenlediği balkonundan, yaşam alanımda söz sahibi olmak istiyorum, diye bahseden İzmirli Ceyda’nın yakınışını da ulaştırıyor bize.
Nur, balkon, bahçe, çatı ve teraslardan yayılan yeşile dönme çabasının sadece organik gıdaya değil; metropollerin gürültü problemi ve rekreasyon eksikliğine de cevap olarak ortaya çıktığını belirtiyor.
Yeri gelmişken, bu noktada şarkının sözlerini bir kez daha güncellemekte fayda var: Biz büyüdük, dünya kirlendi ve çözüm için çabalamak yaşadığımızı hissetmenin bir yolu oluverdi.
Nur gibi, ekolojik haklar, çevre hakları, kent hakkı ya da insani kalkınmaya katkı sunacak bir fikriniz varsa Sivil Düşün desteklerine başvurabilirsiniz. Daha fazla öğrenmek için tıklayın.
Cevap bırakın