Küresel İklim Adaleti Günü İSTANBUL!
açıklanacak programımızı takip ediniz: https://gezegenicinorg.wordpress.com/
6-7 Kasım’da eylemlerde buluşalım
“Yalan söyleme! Harekete geç!”
26. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP26) Kasım ayında İskoçya’da gerçekleşecek. 197 ülkenin yöneticileri iklim değişikliğiyle nasıl mücadele edileceğini tartışacaklar.
COP26’da Paris İklim Anlaşması’nın 2015’ten bu yana kaydedilen “gelişmeler” değerlendirilecek. Kuşkusuz gelişmeler 2015’te belirlenen hedeflerin uzağında. Hiçbir hükümet taahhütleri yerine getirmedi. Özellikle iklim krizinin derinleşmesinin sorumlusu olan en zengin ülkelerdeki iktidarlar tam bir sorumsuzluk içerisindeler. Bazı somut önerilere ve planlara sahip olan devletlere bu planların yetersiz olduğunu tekrar tekrar hatırlatmak zorundayız.
Gezegen için kırmızı alarm
Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) Altıncı Değerlendirme Raporu oyalanmaya zamanımız kalmadığını net bir şekilde gösterdi. Paris İklim Anlaşması’nın hedefi olan, küresel sıcaklık artışını 1,5C’nin altında tutma artık çok zorlaşmış durumda. Tüm olası senaryolarda buna en geç 2040’ta ulaşılacağı tahmin ediliyor. Tarihte kaydedilen en sıcak beş yıl, son beş yıl. Deniz seviyelerindeki yükselme üç katına çıktı. Ormanlar yok oluyor. Buzullardaki hızlı erimenin %90’ı insan etkisiyle gerçekleşti. Pandemi dönemindeki ekonomik yavaşlamaya rağmen atmosferdeki karbondioksit oranı yükselmeye devam etti ve Mart 2021’de 414 ppm’ye ulaştı.
Dünyanın dört bir yanında seller, kuraklık, fırtınalar ve birçok iklim felaketine tanıklık ediyoruz. Milyonlarca kişi bu aşırı doğa olaylarının doğrudan kurbanı oluyor. Geniş kitleler “doğal” olmayan bu felaketler nedeniyle göçe zorlanıyor. 1970’ten beri doğal yaşamın %60’ı yok oldu. İklim değişimine muazzam bir biyoçeşitlilik krizi eşlik ediyor. On yıllar süren ayak direme, gerekenleri yapmama, boş vaatler, tutulmayan sözler, gerçekleştirilemeyen hedeflerden sonra bugün muazzam bir ekolojik felaketle karşı karşıyayız.
Sebep kapitalizm
Bütün bunlar kendi kendine mi oluyor? İnsanlığın birtakım kötü alışkanlıkları sonucu mu bu şekilde uçuruma sürükleniyoruz? Hayır. Yerkürenin ısınmasının sanayi devrimiyle birlikte başladığı kabul ediliyor. Fakat burada mesele sanayinin gelişmesi, teknolojik değişimler değil. Kapitalizmin kâr odaklı bir sistem olması, dolayısıyla kirli enerji politikalarının sistematik olarak uygulanması. “Yeşil” hedefler konulurken en büyük bankalar fosil yakıt şirketlerini beslemeye devam ediyor. Egemen sınıflar, finans çevreleri ve onları koruyan hükümetler, uluslararası anlaşmalarda ne sözler verirlerse versinler, bildiklerini okumaya devam ediyorlar. 2015 yılında imzalanan ve karbon salımını ısınmanın 1,5dereceyi aşmayacak şekilde azaltılmasını hedefleyen Paris Anlaşması’ndan bu yana fosil yakıtlara 1,9 trilyon dolar yatırım yapıldı.
Uluslararası bir kuruluş olan Karbon İfşa Projesi (CDP) tarafından yayımlanan rapora göre, 1988’den beri tüm dünyada gerçekleşen sera gazı emisyonlarının %71’inden 100 tane şirket sorumlu. 2015 yılında Çin, ABD, Avrupa Birliği, Hindistan ve Rusya küresel sera gazı salımlarının %66’dan sorumluyken, G20 ülkelerinin tamamı %81’ini aşan bir oranda sorumluydu. Trump, Bolsonarı gibi son yılların yükselen aşırı sağcıları iklim inkârcılığını savunurken, onların selefi (ve halefi olmaya talip olan) neoliberal hükümetler de asıl olarak şirketlerden ve kapitalist kâr hırsından yana taraf oluyorlar.
Direniş: Glasgow, tüm dünya, İstanbul, İzmir, Ankara, Tekirdağ
Bütün bilimsel gerçekler çok uzun süredir orada durmasına rağmen kapitalistler ve onların hükümetleri bu sorunu çözmek için gerekli adımları atmadı. Fakat dünyada yıllardır buna karşı mücadele eden aktivistler, çevre ve ekoloji örgütleri, enternasyonal sosyalistler var.
2018 yılında iklim hareketi yeni bir ivme kazandı. Greta Thunberg’in başlattığı eylemlilik, Fridays For Future’ın 7.6 milyon kişiyi mobilize eden bir güce dönüşmesini sağladı. Extinction Rebellion (Yokoluş İsyanı) hareketi ortaya çıktı ve özellikle İngiltere’de doğrudan şirketleri hedef alan eylemleriyle gündemin göbeğine oturdu. Gençler ve tüm aktivistler artık “grev” çağrısı yapıyor. Okullar boykot ediliyor, işçilerin ve emek örgütlerinin harekete daha fazla katılımı hedefleniyor.
Emisyonlarda “Net Sıfır” hedefinin kaçınılmaz bir gereklilik olduğu vurgulanıyor. Bunun için “kademeli” bir geçişten ziyade büyük bir radikal dönüşüme ihtiyacımız var. Yani “İklimi değil sistemi değiştir” sloganının, sistemin sahipleri veya küresel elitlerde gerçekleşmesi beklenen bir zihniyet değişikliğinden ziyade onların düzenini altüst edecek bir devrimi çağrıştırdığı günlerden geçiyoruz.
Bunun için önümüzde iki önemli uğrak var. 1-12 Kasım tarihleri arasında Birleşmiş Milletler’in 2021 yılı İklim Değişikliği Konferansı (COP26), İskoçya’nın Glasgow kentinde toplanacak. Hem Glasgow’da hem de dünyanın dört bir yanında kitlesel protestolar inşa etmek zorundayız. COP26 zirvesini egemen sınfılara, yalancı iktidarlara karşı mücadelenin sesinin yükseldiği platformlara çevirelim.
6 Kasım eylem
7 Forum ve Kasım Konser
12 Kasım Uluslarası toplantı
Taleplerimiz
- Hedefimiz, IPCC raporlarında defalarca belirtildiği üzere 1,5C olarak kalmalıdır.
- İklim zirvelerinin, küresel ortalama sıcaklık artışını 1,5C sınırında tutabilmek adına bizlere %50 kurtuluş şansı tanıyan “2030 yılına kadar yarı yarıya emisyon azaltımı” hedefini kabul etmiyoruz. Karbon bütçesi hesaplamalarına dayanan bu hedef, ısınmayı hızlandıracak geribildirim döngülerini de hesaba katmaz.
2030 yılına kadar emisyonların sıfırlanmasını talep ediyoruz.
- Küresel ölçekte her yıl 55 milyar ton sera gazı emisyonu üretiyoruz. Bunun 36 milyar tonu kömür, petrol ve gaz yakmaya devam ettiğimiz için salınan CO2’dir. Bu fosil yakıtlar elektriğin üretimi için kullanılıyor. Yerlerine yenilenebilir enerji kullanmalıyız.
Yenilenebilir enerjiye geçiş yapabilmek için piyasaların mevcut kurallarını terk etmemiz gerekir ve bunu başarmanın yolu, fosil yakıt kullanılmasını yasaklayacak bir düzenlemeye başvurulmasıdır.
Fosil yakıt endüstrisine akıtılan sübvansiyonlar hemen sonlandırılmalı, tüm fosil yakıtlı gelişim modelleri iptal edilmeli; Fosil yakıtlar yasaklanmalı ve yerin altında bırakılmalıdır.
- Enerji ihtiyacının büyük bölümü elektrik ile karşılanmalı ve elektriğin tamamı yenilenebilir kaynaklardan elde edilmelidir.
Elektriğin rüzgâr ve güneş enerjisiyle üretilmesi, fosil yakıt emisyonlarını %90 azaltır. Elektrik üretimi, sanayi ve ısıtma sistemleri ile ulaşım araçlarını yenilenebilir elektrikle çalışacak şekilde dönüştürdüğümüzde küresel fosil yakıt emisyonlarının %87’sinden kurtuluruz. Aynı zamanda tüm emisyonlarımızın yüzde 60’ından fazlasıdır bu.
Ayrıca ormansızlaştırmaya son verirsek emisyonların onda birinden kurtuluruz. Tarım kaynaklı emisyonlar ise küresel emisyonların sekizde birine karşılık geliyor.
2030’da 1,5C hedefinin aşılmaması için öncelikle atılması gereken adımlar şunlardır:
Yenilenebilir enerji dönüşümü gerçekleştir, tarımsal üretimde iyileştirmeye git, ormansızlaştırmaya derhal son ver!
- Yenilenebilir enerjiye geçiş çok büyük ölçekli bir dönüşüm planıdır. Böyle bir dönüşüm, süper şebekelerin kurulmasıyla başarılabilir.
Mevcut koşullarda, yenilenebilir enerji dönüşümüne ayrılması gereken olağanüstü bütçe fosil yakıt endüstrisi ve onları destekleyen bankalara, şirketlere, yani zenginlerin cebine akıtılıyor. Aynı miktarlarda yatırımı bu krizi durdurup beraberinde yenilenebilir enerji istihdamı yaratmaya, düzgün çalışan bir sağlık sistemi geliştirmeye, insani ihtiyaçların karşılanmasına ayırmak mümkünden de öte yaşamsal bir zorunluluk!
Hangisini kurtaracağız? Onların fosil yakıt endüstrisini, bankalarını ve şirketlerini mi, yoksa kendimizi mi?
Merkezinde yenilenebilir enerji sektörü için milyonlarca kişilik istihdam imkânı barındıran adil bir dönüşüm istiyoruz!
- Türkiye’de 9,7 milyon işsiz var.
İş güvencesi ve insana yakışır koşullar sunacak 3 milyon iklim işi istiyoruz!
Bu işler imalat, kurulum, işletme süreçlerindeki istihdamın yanı sıra, (yenilenebilir enerji santralleri ağırlıklı olarak kırsal kesimde bulunacağından) yoksul bölgelerin de kalkınmasını sağlayacağı için olağanüstü fırsatlar yaratır, ekonomiyi yeniden canlandırır.
- İklim işleri, ısınmaya sebep olan emisyonları hedef alıp doğrudan azaltımı amaçlamalıdır.
- Böyle bir istihdamı sadece Adil Dönüşüm tasarısıyla yaratabiliriz.
Ve bu tasarı kamuya ait olmalıdır.
Çünkü rekabetçi piyasaların elinde hayata geçirilemez.
Adil Dönüşüm, düşük karbon ekonomisine geçişte işçi sınıfının zararını en aza indirmek ve kazanımlarını artırmak için gereken kamu politikalarının inşa edilmesini sağlar.
- Rekabetçi kapitalist piyasalar, yenilenebilir enerjiyi ancak kömür, petrol ve doğal gazdan ucuz olduğu sürece kabul edilebilir görüyor:
2019’da rüzgâr ve güneşin payı, küresel toplam enerji tüketiminin %2’sinden daha azına karşılık geliyordu. Geride bıraktığımız 4 yıl boyunca, her yıl sisteme dahil edilen rüzgâr ve güneş kaynaklarının sayısı sabit seviyede kaldı. Bunun anlamı, yenilenebilir enerji yatırımlarının artırılması gerektiği yerde azaldığıdır.
Bizim cebimizden çıkacak muazzam miktarlarda para yozlaşmış şirketlere akıtılırsa tüm tasarının itibarı sarsılır. Bu kadar büyük ölçekli planlar piyasaya devredilirse başarılması imkânsız hale gelir.
Trilyonları şirketlere akıtmayı, maliyetleri yükseltmeyi kabul etmiyoruz!
- Şirketleri ve devletleri harekete geçmeye zorlayabilecek tek toplumsal gücün örgütlü işçi hareketi olduğunu biliyoruz. İşte bu nedenle sendikaların desteği çok önemli.
İşçi sınıfının kitlesel desteği olmadan Adil Dönüşüm, iklim istihdamı gibi tasarılarının hayata geçirilebilmesi mümkün değildir.
Sendikalar “İklim Acil Durumu” ilan ederek kamuoyunun ilgisini bu konuya çekmeli, Adil Dönüşüm Merkezi kurmalıdır.
Hemen harekete geçersek, hız kazanan iklim çöküşünü yavaşlatabileceğimiz o tarihi sınırda duruyoruz.
Adil Dönüşüm ve 3 Milyon İklim İşi tasarılarının hayata geçirilmesi 15-20 yılı bulacak olsa da başlangıç için talep ettiğimiz iklim istihdamı tasarısı CO2 emisyonları yoğunluğunu mevcut seviyelere göre yüzde 90 azaltacağı için, bu yolda yürümeye başladığımızda 1,5C hedefini tutturma şansı yakalıyoruz. Çünkü, IPCC raporunun da belirttiği üzere, böyle bir yol izlersek, atmosferdeki karbon fazlası kademeli olarak azalmaya devam edeceğinden, – bu süre zarfında 1,6C’nin üzerine çıkılsa bile – 2100 yılı civarında tekrar 1,5C’ye dönebiliriz.
Hareketimiz ve mesajımız hakkında daha fazla bilgi edinin: cop26coalition.org/about/what-do-we-want/
Halk Zirvesi için bize katılın: 7-10 Eylül: cop26coalition.org/peoples-summit/
Cevap bırakın